Apartmanın demir kapısını açarak dışarı çıktığımda, gözlerim kendiliğinden kısıldı. Saat sabahın körü olduğu için hava fazlasıyla aydınlıktı ve güneş beni mahvetmeye yetmişti. Üstelik bu yetmiyormuş gibi tüm gece Minho'yla konuştuğumuz için uykusuzdum.
Pekala, tüm gece konuşmamıştık ama tüm gece ayakta durmama sebep olan oydu. Onu gördüğüm yerde boğazlamak istiyordum. Sokağın hemen karşısındaki arabaya bakarsam da bu isteğimin gerçekleşmesine çok vakit kalmadığını söyleyebilirdim.
Birkaç adımda arabanın yanına vararak içeri girdim, koltuğa oturduğum gibi Minho'yla gözlerimiz kesişse de kaşlarımı çatarak kafamı çevirdim ve kapıyı hafifçe çarparak kapattım. Çantamı arka koltuğa fırlatıp ellerimi kemere uzattığım sıradaysa Minho'nun alaylı gülüşünü duymam gecikmemişti.
"Uykunu alamamış gibi görünüyorsun."
Bakışlarım ışık hızında ona dönerken kaşlarım mümkünmüş gibi daha da çatıldı, ardından homurdanarak söylendim.
"Alamadım çünkü."
Minho'nun tek dudağının kenarı yukarı kıvrıldı bunu dememle, ardından aynı keyfiyle sordu.
"Neden ki?"
"Meşguldüm."
"Neyle meşguldün?"
Benimle uğraşmasına gözlerimi devirerek önüme döndüm, onun yüzünden sabahlamıştım. Attığı bir tanecik fotoğrafın beni böyle etkilemesi garipti ama işte, oluyordu. Belki de daha önce kimseyle fotoğraflaşmadığım içindi, anlayamıyordum bu durumu.
"Eğer okula geç kalırsam yarın evinde yalnız başına senin meşgul olacağın şeyle."
Söylediğime tepkisine bakmak için göz ucuyla ona baktığımda dudaklarının hafifçe aralandığını gördüm, birkaç saniye sonrasında arabayı çalıştırması gecikmemişti. Bu sefer keyiflenen ben oldum istemsizce ve öylesine konuşmaya karar verdim.
"Sen şimdi İtalyanlara sunum mu yapacaksın bu gece?" Minho gözlerini yoldan ayırmadan onaylar bir mırıltı çıkarttığında merakıma engel olamayarak sordum. "İtalyanca biliyor musun yani?"
Başını olumlu anlamda sallayarak beni onaylamasıyla gözlerim irileşti. "Ciddi olamazsın."
"Ciddiyim, neden şaşırdın?"
Omuz silkerken aklıma Felix'in birkaç kez bahsettiği şeyler geldi ve mırıldandım. "Felix senin bir türlü İngilizce öğrenemediğinle alakalı abisiyle şakalaşmıştı bir kez ben de oradayken. O yüzden başka bir dil bilmen garibime gitti."
"İngilizce'yle yıldızımız barışmıyor."
"Neden ki? İtalyanca'dan daha kolay."
"Değil, Japonca bile öğrendim ama İngilizce olmuyor."
Sözleri bir an şaşkınlıkla gözlerimin irileşmesine sebep oldu. Ben sadece İngilizce konuşabiliyordum ancak onu da İngiliz aksanıyla yapabildiğim için çoğu zaman diğer insanlar beni anlamıyordu. Nasıl İngiliz aksanıyla konuşmaya başladığım konusuysa benim için bile şaibeliydi.
"Kaç dil biliyorsun o zaman?"
"Çince ve çok konuşamasam da İngilizce'yle beraber beş sanırım."
Minho'nun öylesine bir şey dermiş gibi cevaplamasıyla gözlerim daha da irileşti, kendim saysam da bu sonuca ulaşacaktım ama sayısını duymak istemsizce şaşırtıyordu.
"Çokmuş..."
Kendi kendime mırıldanmamla yoldaki bakışları bir anlığına bana döndü, ardından sırıtarak mırıldandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
want so bad | minsung
FanfictionJisung arkadaşlarıyla çıktığı bir haftalık tatilde tanıştığı Minho'yu bir daha görmeyeceğini düşünerek onunla yatar. Ancak Minho'nun çok farklı düşünceleri vardır. ✓fuckbuddies to lovers ✓texting+düzyazı •Sleep with me ficindeki Minsung'un hikayesi...