1. BÖLÜM

15 5 6
                                    

1. Bölüm

Sarayın zirvesindeydim yine. En sevdiğim yerde. Buradan ülkemin en güzel şehrini izlemek o kadar özeldi ki. Kendisini zeki sanan erkek kardeşlerim bu güzelliği ne zaman fark edecekti acaba?

"Prenses Darien?"

Arkamdan gelen ses ile irkilirken hızla arka tarafa döndüm. Gelen kişiyi görünce tuttuğumu fark ettiğim nefesimi geri bırakarak sakin gülümsememe geri döndüm.

"Beni korkutmaktan ne zaman vazgeçeceksin Naadia?"

En çok güvendiğim yardımcım başını eğip ellerini bir  birine geçirirken mahcubiyetini hissettim. Maksadım onu mahcup etmek değilsede bunu başarmıştım. Hızla yanına giderek omuzlarından tutup dikleştirerek gözlerine baktım.

"Karşımda bu sekilde durma Naadia. Sana kızmadım ve biliyorsun ki kızamam."

"Üzgünüm Prenses niyetim sizi korkutmak değildi gelirken ses çıkarmıştım aslında ama sanırım çok dalmışsınız. Duymadınız."

Söylediklerine şaşırsamda çok belli etmek istemedim. Her seferinde korkmak yeterince aptalcayken bir de yeniden öyle görünmek istemedim. Naadia'nın kollarını hafifçe sıvazladıktan sonra ellerimi çekip tekrar manzarama yönelecektim ki söyledikleriyle durdum.

" Prenses, sevgili kralımız sizi taht odasında bekliyor."

"Sebebini söyledi mi?"

Naadia kafasını iki yana sallaken içimde ki tereddütle onu onayladım. Sarayın zirvesinden dar koridora giriş yaptım. Neler oluyordu acaba? Babam beni taht odasına çağırmışsa muhtemelen diğer kardeşlerimide çağırmıştı. Taht odası ciddi  devlet mevzuları hakkında toplantı yaptığımız tek yerdi diğer sohbetlerimizi ya da kişisel konularımızı orada konuşmazdık.

Şuan konu devletti.

Geniş merdivenleri indikten sonra sarayın büyük koridorlarına varmıştım. Uzun elbisemi biraz kaldırıp adımlarımı hızlandırarak ilerledim. Tam tahmin ettiğim gibiydi. Uzaktan küçük erkek kardeşimin taht odasına girdiğini görmüştüm. Adımlarım daha da hızlanırken beni gören muhafızlar kapıları açtı. İçeri girdiğimde babamı tahtta oturur vaziyette bana bakarken buldum. Benden büyük iki erkek kardeşim çoktan gelmişe benziyordu çünkü onlar rahatça tahtlarında otururken benden küçük erkek kardeşim yeni oturuyordu.

"Gel bakalım benim güzel prensesim."

Babamın karşısında gülümseyerek dizlerimi hafif kırdım ve selam verdim. Bu kural hiç değişmezdi. Taht odasına ne zaman girsek bu selamı babamıza verirdik. Kişisel alanlarımızda tabiki bir kral değilde baba gibi davranırdı bize. Ne çok yumuşaktı ne çok sert. Ülke ona otoriteyi o kadar iyi öğretmişti ki bize yansımıştı zamanla.

"Konu nedir kralım?"

En büyüğümüz olan Jahan bu soruyu sorarken hepimiz yüzü ciddiyete bürünen babamıza yöneldik. Suratında ki ifade konu hakkında endişeli olduğunu açıkça belirtirken duruşunu dikleştirdi ve derin bir nefes alırken karşı tarafa bakarak konuştu.

"Huma ile konuştum."

Elimi suratıma vurmak istiyordum. Suratıma vurup 'Yine mi?' demek. Ama bunu yapamadım. Yapamadım çünkü iki numaramız olan Hürcan bunu çoktan yapmıştı. O bazen saygısını en çok yitirenimiz oluyor ve bizim yapamadıklarımızı yapabiliyordu kralımızın karşısında.

"Baba gerçekten konu bu mu? O aptal cadı ve söyledikleri mi?"

"Hürcan!"

Babamın ses tonu ciddiyetini korurken yanımda oturan küçüğümüz konuşarak dikkatini dağıtma peşine girdi. Buni yapmasının ilk sebebi Hürcan'ı korumak olurken ikinci sebebi cadının yeni saçmalığını hepimizin öğrenmesini sağlamaktı.

YALANCI GERÇEKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin