Karanlık ve rutubet kokusuna karışmış kan kokusu...hissettiğim ve gördüğüm tek şey bunlarken gözlerimi aralayarak etrafta gezindirmiş ve ellerimden birini hareket ettirmeyi deneyerek oturduğum sandalyeye ne kadar sıkı bağlandığımı anlamaya çalışmıştım. Hareketlenmelerim ile karnıma saplanan sancı yüzünden gözlerimi kapatarak durmuş ve buruk bir tebessüm kondurmuştum dudaklarıma. Nerede olduğumu tahmin edebilmiştim elbette fakat bulunduğum duruma rağmen ruh hastası gibi gülümsemem bundan dolayı değildi.
Gülümsüyordum çünkü burada öldürdüğüm insanlar doluşuyordu zihnime. Bize ve devletime göre suçlu olan insanlara ettiğim işkenceler, ailelerini son bir kez görmek için yalvarmalarını görmezden gelişlerim, ellerimde can veren gençler ve bunun gibi daha bir çok şey yaşanmıştı bu odada. Komik olan bu da değildi elbette. Komik olan bendim dostlarım. Komik olan şuanki durumumdu.
" Gülmeyi kes de konuşalım Jungkook."
Duyduğum tanıdık ses ile yüzümdeki gülümseme solmuş, anında öfkeyle parıldayan gözlerim bulunduğum odanın karanlık bir köşesinden çıkarak karşıma dikilen arkadaşıma kaymıştı.
" Seninle konuşacak hiçbir şeyim yok sikik herif!"
" Seni buradan çıkaracağım. Diğerlerinide-"
" Buradan çıktığım anda başına gelecekleri tahmin edemiyor musun Namjoon? "
" Ölmenize izin veremem."
" Sen-"
Haykırarak öne atıldığım anda beni durduracak kadar güçlü olan acı tüm bedenime akın ederek nefesimi kesmişti. Nefesimi kesmiş fakat öfkemin önüne geçememişti.
" Beni vurduktan sonra ölmeme izin vermeyeceğini söylemen ne kadar komik sana anlatamam fakat buradan kurtulursam seni nasıl sikerek öldüreceğimi anlatabilir istersen uygulamalı olarakta gösteririm sevgili dostum."
" Seni ben değil Jimin vurdu. İlk önce seni sonrada beni."
Duyduğum şeyle gözlerim irileşirken başımı hızlıca iki yana sallamıştım. Elbette beni Namjoon vurmuştu. Sorun duyduklarıma şaşırmam değildi. Doğruyu biliyordum fakat Namjoon doğruyu bilmeyenler yani bu odanın hemen dışındaki üslerimizi inandırmak adına söylüyordu bu yalanı. Sözde bana ve ihanet ettiği arkadaşlarına iyilik yapıyor suçu Jimin'in üstüne atarak olaydan kendini sıyırdığı gibi bizide sıyırmaya çalışıyordu.
" Namjoon...sen ne zaman bu kadar kalpsiz bir adam oldun?"
Hayal kırıklığı ile dolu sesim arkadaşımın çatılı kaşlarını yumuşatırken onunda benim gibi ağlamamak için direndiğini fark etmiştim. Bizi kurtarmak istiyordu. Nefretimizi kazanacağını bile bile bizi yaşatmak istiyordu. Fakat ben kurtulmak istemiyordum. Ben dudaklarıma değen dudakların tadı damağımda kalmış bir şekilde bir ömür geçirmek istemiyordum. Jimin'le beraber yaşamak, yaşayamayacaksamda ölmek istiyordum.
" Ben kalpsiz bir adam değilim Jungkook. Ben sadece ailemi korumaya çalışıyorum."
" Sen aileni kaybettin Namjoon. O silahı bana ateşlediğin anda yıkıldı o aile."
" Ben-ben yapmak zorundaydım. Karşı koydun. Karşı koymasaydın ve planıma ortak olsaydın...Jimin'in nöbet sırası bendeyken suçu bana atmak için o günü seçmeseydin Jungkook...seni vurmazdım."
" Ben-"
" Bana ilk ihanet eden sizlersiniz. Ona rağmen size el uzatıyorken bana sırtınızı çeviriyorsunuz...hepiniz...hepiniz neden beni değilde o çocuğu seçiyorsunuz?"
" Çünkü o bencil bir adam değil. Kalbinde sevgi yerine kin ve hırs yok Namjoon. O ölmeyi değil yaşamayı hak ediyor."
Namjoon aldığı karşılıkla hayal kırıklığı ile parıldayan gözlerini benden çekerek yere indirmişti. Yanaklarına süzülen yaşları görmemi engellemek için bu hareketi yapmıştı fakat ben vicdanının sesi olup gözlerinden taşan yaşları çoktan görmüş ve derin bir iç çekerek öfkeli bakışlarımı başka bir yere dikmiştim.
YOU ARE READING
Betrayer
FanfictionVatanı için savaşan bir komutan... düşmanı olan bir çocuğa kaptırmıştı gönlünü. En acımasız şekilde üstelik...