2. kaybettim

10 2 7
                                    

15 Nisan 2010

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

15 Nisan 2010


"Kaybettim hyung..."

Hıçkırıklarının arasında zar zor duyulmuştu sesi. Ağlıyordu öylece Jisung. Sarsılan bedeni zor bela ayaktaydı. Beyaz boş duvarların arasındaki yedi kişi hüzünle bakıyorlardı arkadaşlarına. Hafif titreyen beyaz floresan lamba, bembeyaz duvarların sökülmüş boyası, gecenin körü yankılanan hıçkırıklar ve dahası boğuyordu etrafı. Jisung ise hyung'una sıkıca sarılmıştı kaçmasın, ailesi gibi onu yalnız bırakmasın diye...

Bilmiyordu kaçanın kendisi olacağını...

Sessizce tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyordu.. Boş tuvale atılan anlamsız çizikler gibi hissediyordu Jisung. Başlamadan bitmişti onun hayatı...

"Ne yapacağım h-hyung.." kızaran burnunu çekti seslice. Alfanın omzuna kafasını gömmüş beyaz gömleğini yaşlarıyla ıslatıyordu. Son zamanlarda ayrı bağlanmıştı Minho'ya.

"Kaybettim. Yine kaybettim!"

Sona doğru çatlak sesi yükselmişti. Dehşetle ona bakıyordu arkadaşları. Geçmişten kalan acıları üzüntü ve sinirle alevleniyordu. Yavaşça minho'nun kollarından ayrıldı küçük beden. Aynı hızla yere çöktü. Dizleri tutmayı reddediyordu çünkü...

Sonra göğüs kafesindeki acıyla haykırdı Jisung. Sesli sesli ağlamaya başladı. Küçük bir çocuğun isyanına benziyordu şimdiki hali. Oysa gerçekten öyleydi. Hâlâ 4 yaşındaki Jisung'du o.

4 yaşındaki Jisung öz ailesini kaybetmişti. Şimdiki Jisung ise manevi ailesini... Acıları aynıydı fakat düşünceleri aynı değildi. Hâkim olan duygular farklıydı mesela.

Eski Jisung'a kin duygusu eklenmişti.

Nefret ve özlemi unutmamak gerek.

Daha fazla dayanamadı Jisung. Çelimsiz omeganın gözleri kararıverdi aniden. Arkadaşları korkuyla çağırdı adını. Cevap gelmemişti omegadan. Halbuki bu sessizliği sevmişti Jisung.

Telaşa kapılan en yakın dostu omega Felix hemen hemşireyi çağırdı. 2 saat öncesine kadar anne ve babasının yattığı soğuk sedyede yatıyordu şimdi.

Sonra doktor geldi ve tedavi etti omegayı. Neyse ki yorgun düşmüştü bedeni, endişelenicek birşey yoktu. Ama Jisung'un yedi canı olan arkadaşlarını içeri sokmadı bu süreçte. Biliyordu bu hoş doktor gerçekleri...

Jisung'un bedeni dinlendi her ne kadar zihni tezatlık göstersede. Açtı boncuk gözlerini yeniden. Yine bembeyaz duvarların olduğu boş bir odadaydı. "Yine oldu" diye geçirdi içinden. "Yine kaybettim herkesi, yine yenik düştüm acıya" diye yeniledi. Gözyaşları kayıp gitti tombul yanağından.

Etrafına bakındı biraz. İşte o zaman gördü dizlerinde yatan omega ve beta arkadaşını. Demek oluyordu ki doktor odaya girmeleri için alfalara izin vermemişti. Hafifçe çilli çiçeğinin saçlarını okşadı. Felix'in güzel papatya kokusunu soludu. Sonra diğer yöne döndü, tatlış köpüşünün yanağını sevdi... Sonra gözü pencereye kaydı hafifçe. Çoktan sabah olduğunu, hatta güneşin tepede olduğunu fark etti. Kim bilir ne kadardır bekliyordu arkadaşları. "Çok kötü bir dostum" dedi kendisine. Tabi gözyaşları durmak bilmiyordu o sırada. Berbat ötesi senaryolar aklının bir köşesinde dönüp duruyor yine buluyordu onu.

Kalbi ciğerindeki oksijene bağlı değildi Jisung'un. Kendisini can olarak saymıyordu. Onun tek hayatı arkadaşları, ailesi ve lavantalarıydı.

Ama hayatı olarak saydığı herşeyi geride bırakacaktı.

Aklına Minho geldi aniden. Garip bir özlem vardı içinde. Minho hyung'unu görmek istiyor, yanından ayrılsın istemiyordu. Hatta.. Minho'yu sevgilisi ile görünce kırılıyordu içten içe... Eun chae adlı kızı görünce saçını başını yolası geliyordu. Kıskanıyordu Minho'yu...

Bunu daha sonra düşünebilirdi fakat hemen önce Minho'yu görmeliydi. Ama doktor belli ki izin vermemişti.

Ani depresyon, yorgunluk ve stres bozukluğu vurmuş olacakki sessiz yaşları küçük hıçkırıklara dönüştü. Güzel çiçeklerini uyandırmak istemiyordu ama elinden bir şey gelmiyordu da.

Saniyeler sonra uyanan omega duyduğu hıçkırıklarla endişeyle arkadaşına döndü. Neler olup bittiğini anlamasa bile sincap arkadaşını sakinleştirmek için güzel sözler fısıldamaya başlamıştı. Ardından uyanan kahve saçlı beta arkadaşı aynı Felix gibi endişelenmiş ve sorunu çözmek için harekete geçmişti.

Arkadaşlarının endişelendiğini gören Jisung ise daha çok üzülmüş ve seslice ağlamaya başlamıştı. Kimse neler döndüğünü bilmiyordu... Ortalık resmen bir kaostu!

Jisung'un hıçkırıklarının ardı arkası kesilmezken zorla kelimeleri birleştirip anlamlı bir cümle çıkardı soluk dudaklarından.

"Min-minho hyungu istiyoru-m"

Cümleyi duyduğu gibi yerinden fırladı Seungmin. Doktor, arkadaşı uyandığında diğer 5 kişinin de girebileceğini söylemişti. Soğuk, demirden yapılmış hastane kulpunu kendisine çekip açtı kapıyı. Diğer dostları bıraktıkları şekilde bekliyordu Jisung'u. Hemen olanları söyleyip Minho ilk başta olmak üzere içeri aldı herkesi.

Koşar adımla omeganın yanına vardı alfa. Kollarını iki yana açıp sıkıca sardı Jisung'u. Sonunda Minho'ya kavuşan jisung daha çok ağlamaya başladı Minho'nun kucağında.

Bir yanı, arkadaşına bu tür duygular besleyemezsin diye bağırırken diğer yanı daha çok bağlanıyordu karanfil kokulu alfa'ya...

....


İlk bölümler full geçmiş olucak bilginize<3
Bölümler ortalama bu kadar olucak
Biraz kısa ama sorun olmaz en azından bir bölümü tek günde yazabiliyorum

İns tutar bu fic

Our Lavenders • Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin