panelci çocuk//minsung

28

Jisung sepete her şeyi koyduğuna emin olduğunda kapattı ve kenara koydu.

Birlikte sabah ormana kahvalti yapma karari almışlardı.

Soobin iki yaşına girmişti ve evde emekliyordu artık.

Mutfağa kadar gelen oğlunu kucağına alıp kapıyı kapattı "minho oglumuza niye sahip çıkmıyorsun!.."

"..minho sana diyorum!"

Salona girdiğinde yerde oyuncakların arasında uyuyan kocasını gördüğünde gülümsedi.

"Minho uyan çabuk soobin yok!"

"Nasıl yok nerde!"

Minho uyku sersemi ayağa kalkıp etrafa baktı "of jisung"

"Hadi ya gidicez sen uyuyorsun"

"Hazir misiniz?"

"Evet"

Minho arabanın anahtarını alıp yerdeki sepetide aldı.

"Dur!"

"Noldu?"

"Soobinin emziği kaldı"

Jisung içeri geri dönüp emzigi aldı,kapıyı kapatıp evden çıktı ve minhoyu takip etti.

Soobini bebek koltuğuna yerleştirip kemerini taktı minhonun yanına yolcu koltuğuna oturup kendi kemerini taktı.

"Minho ikinciyi mi yapsak?"

"Bir velet daha istemiyorum"

"Minho!"

"Efendim bebeğim"

"Deme öyle iki tane çocuğumuz olsa"

"Güzel olmaz hayır bir tanesine zor bakıyorum gecem gündüzüm karıştı"

Jisung gülüp radyoyu açtı,önlerine gelen ilk şarkıyı seçip arkasına yaslandı.

Minho kırmızı ışıkta durduğunda arkasına baktı soobinin uyuduğunu gördüğünde jisungu kendine çekip dudaklarını birleştirdi.

Arkadan korna sesi geldiğinde ayrılıp gaza bastı "aptal.."

Minho bir elini direksiyondan ayırıp jisungun çıplak bacağına koydu.

"Doyamıyorum sana"

Jisung minhonun elini tutup sıktı "rahat dur trafikteyiz"

Minho parmaklarıyla ritim tuttu çıplak tende.

Piknik alanına geldiklerinde minho elini çekti jisung rahat bir nefes alıp indi.

Soobini kucağına alıp minhoyu bekledi.

Boş bir masa bulduklarında jisung oturup soobini masaya oturttu bacaklarınıda tuttu

"Sabahın kaçı evde kahvalti yapabilirdik"

"Olsun sus ses etme"

Minho sepeti açıp içine baktı "jisung sana sandviç istiyorum demiştim nerde onlar?"

"Altlarda"

Tüm her şeyi çıkarıp en sonunda sandviçleri bulabilmişti.

Masayı hazırladığında soobini minhonun kucağına verdi.

Minho soobinin ezilmiş muzlarını yedirirken bir flaş patladı

"Jisung?"

"Çok tatlısınız"