ArdılDora denen it, bana hem yemek hem de koca bahçeyi sulama cezası verdiği zaman resmen bildiğiniz sinirden burnumdan soluyordum ve askerliğe başlayalı henüz çok yeni olmuştu.
Buraya hemen hemen alışmıştım alışmasına ama alışamadım tek bir şey vardı o da ne yazık ki Dora Komutandı...
Adam hem sakar hem de minicik bir şeydi ve onun nasıl aşırı derecede yüksek rütbeli Komutan olduğunu hâlâ merak ediyordum.
Askeriyede, biz yani erler bile ondan daha iri yarı kalıplı insanlardık ve onun cidden bildiğiniz ufacık kedi gibi bir tipi vardı.
Beni asıl şaşırtan şey ise Dora Komutanın hem kedi hem de cazgır bir tarafı olmasıydı. Ben, daha tam anlamı ile kendisini sağ olsun çözememiştim.
Ufacık olmasına rağmen ani çıkışları olabiliyordu ve adam dayak yiyeceğini bile bile millete bile dikleniyordu.
Boşuna kedi gibi demiyordum...
Adam benim komutanım olduğu için her dediğini onaylamak zorunda kalsam da ciddi anlamda benim de sabrımın bir sınırı vardı ve bir gün onu sıkıştırıp çok fena dövecektim... Bildiğiniz askerliğimi yakacak seviyeye gelmiştim ulan.
Bugün bile beni, o kadar sinir etmişti ki...
Hiç yoktan yere ceza almıştım ve şakır şakır yağmur yağdığı halde, ibneliğine bana bahçeyi sulatmıştı.
Ah bir de, 'ceviz ağacının sol tarafı kuru kalmış orayı da sula' dediği zaman iyice sinirlenmiştim... Çok zaman geçmeden de beni serbest bırakmıştı.
Bahçeyi sulama işlemim bitmişti bitmesine ama bir de yemek cezası...
Halim İçler acısıydı anasını satayım.
O kadar boktan bir sebepten ötürü ceza almıştım ki utanmasam kendimi s.kecektim ve adam geldiğimden bu yana ne yazık ki bana takıktı.
Yanında su içsem, 'niye su içiyorsun pezevenk?' diye bağırıp ceza verebilecek potansiyele sahipti.
Daha öncede dediğim gibi adam hem manyağın önde gideniydi hem de böyle minnoş bıcır bıcır bir hali vardı.
Evet arkadaşlar döneklik gibi gelebilirdi ama ne yazık ki öyle bir vibe veriyordu ki insana bildiğiniz kafayı yedirtirdi.
Duşumu alıp kaldığım koğuşa doğru ilerlerken çaprazımda sinirden kızarmış bir şekilde telefonla konuşan Dora Komutanı görmemle durmam bir olmuştu ve benim şansıma işe bakın ki adamla göz göze gelmiştik. (!)
Keşke bir tane şöyle ağzının ortasına çakabilseydim, o kadar rahat ederdim ki...
Baş selamı verip yanından geçip gideceğim sırada adam durmamı söyleyip kolumu tuttuğu zaman dişlerimi istemsizce sıkmıştım.
Resmen bu günlük kotam dolmuştu ve ben bu adam ile tek bir dakika daha durmak istemiyordum.
Allahın işine bakın ki neredeyse gün boyu adamın kuyruğu gibi peşinde geziyordum.
"Gece gece sen niye hâlâ ayaktasın lan it?" Bakışları ürkek olsa da sesinin tınısı ve söylediği şey başka şeylerdi ve yüzümü düz tutabilmek adına kendimi iyice sıkıyordum.
Hem kendisi beni bu zamana kadar bahçede dikerek o yağmurun altında her yeri sulatmıştı hem de şimdi bana gelmiş bana hesap soruyordu.
"Komutanım cezalıydım hatırlarsanız?" Sinirli olduğum sesime yansırken Dora komutan, kolumu anında bırakıp kendini geri çekmişti.
Bakışlarını da kaçırdığı zaman kaşlarım istemsizce çatılmıştı.
Benden korkmuş olamazdı değil mi?..
******
Dora Komutan uke
Ardıl asker Seme