Ardıl
Dora Komutan, beni köpek salarmış gibi sonunda saldığı zaman yavaş adımlarla koğuşun içine girmiştim ve yine yavaş bir şekilde kapıyı kapatıp yatağa doğru ilerlemiştim.
Bütün herkes uyuyordu ve erken kalktığımız içinde şimdi milleti uyandırıp günaha girmek hiç istemezdim.
Diğer taraftan uykudan uyandıklarında ekstra sinirli oluyorlardı ve dayak yeme olanağım oldukça yüksekti.
Dora Komutana gelirsek de beni orada tam anlamı ile s.k gibi bırakıp yanımdan çekip gittiği zaman kafam tam anlamı ile karışmıştı ve nasıl davranmam konusunda en ufak bir düşüncem yoktu.
Aynı yavaşlıkla yatağın içine girip ellerimi başımın altına alarak tavana bakmaya başlamıştım, aklım dediğim gibi Dora Komutan geliyordu ve ne yalan söyleyeyim onun birden bire böyle yapması benim oldukça garibime gitmişti.
Belki de psikolojik sorunları vardı ve adam ne yapsa yeriydi a.ına koyayım.
Rütbeli olması şöyle dursun o sevimli tipi ile herkese her şeyi yaptıracak biriydi ve ben de şu an fark etmiştim ki bugün iyice adamı hem övüp hem de bir güzel gömmüştüm.
O değilde adam benim gözüme iyice minnoş görünmeye başlamıştı ve bu düşüncemi ciddi anlamda sevmemiştim.
Ulan nişanlı biriydim ve öyle bir tip insan olabilecek son kişi bile değildim anasını satayım...
Kafamı iki yana sallayıp sağa dönüp gözlerimi kapattığım zaman derin bir nefes almıştım, sakin olmalıydım çünkü adamla bu aralar fazla yüz göz olmaya başlamıştım ve tek sebebi buydu.
****
Dora
Ferit elime tutuşturduğu lolipop şeker ile merdivenlerin başında kalakalırken arkasından şaşırmış bir ifade ile bakmaya başlamıştım çünkü daha az önce hayvan gibi arkamdan bağırıp durmamı sağlamıştı ve yanıma geldiği zaman da yanaklarımı bütün gücü ile sıkıp sonrasında da bunlar tam senlik diyerek elime şekerleri verip koşarak kaçıp gitmişti.
O an öyle bir buga sokmuştu ki ona ne demem gerektiğini bilememiştim...
"Bu çocuk harbi geri zekalı he." Caner, ellerini cebine sokup merdivenlerden inmeye başladığı zaman ben de şekerleri cebime koyup ona doğru bakmıştım.
Caner ile Ferit yaklaşık 2 senedir sevgililerdi ve ikisi de aynı kışlada komutan olarak görev yapıyorlardı. Aşırı derecede sevimli olsalarda onlar birleşene kadar benim anam ağlamıştı ama yaptığım eserden memnundum.
Tabii çoğu zaman bunun tam tersi olsa da.
Son basamağa geldiğim an ayağımın takılıp aşağıya doğru tam olarak Ardıl'ın kollarına düştüğüm zaman neye uğradığımı şaşırmıştım.
Önüme bakmadan yürürsem böyle olurdu ve kafam çocuğun kaslı göğsüne çarpmıştı...
Gözlüğüm yere düşerken görüşüm bulanıklaşmıştı ve ben düşmemek için ardıl'ın kolunu tutup sıkmıştım.
"Komutanım..." inleme ile karışık boğuk sesi kulağıma geldiği zaman beynimde o dakika büyük bir şekilde şimşekler çakmıştı.
Tutup sıktığım şey kesinlikle kolu değildi ve Ardıl'ın garip garip hırlar şekilde nefes alıp vermesi bunu doğruluyordu...
*****