Final

161 16 6
                                    

İyi okumalar ¡

-

(10 sene sonra)

Yetişkin adam, aralarından geçtiği mezarlıkları ardında bırakmış ve sonunda o mezarın karşısında durmuştu. Her geldiğinde yaptığı gibi, yine bir süre gülümseyerek izlemiş, ondan sonra ise gülümsediği yüzünden yaşlar süzülmüştü. Mezarının tam baş ucuna gelmiş ve yanına oturmuştu. Başını mezar taşına yaslamış ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.

Bugün ayrı bir duygusaldı, nedeni de vardı elbette.

"Taehyung'um, doğum günün kutlu olsun. Seni çok seviyorum, sevgilim."

Burun çekmiş ve bir süre tekrar ağlamıştı. Soğuktan titriyordu ama umurunda değildi. O sevgilisinin yanında sıcak hissediyordu.

Yutkunmuş ve yanan gözleri ile toprağına bakmıştı. Çökmüştü yetişkin adam. 10 yıldır, her gün buraya geçiyordu. Gelmediği günler olunca ise sonradan günde iki kez gidiyordu. O sevgilisini hâlâ unutmamıştı. Taehyung, lise öğretmen aşkı olarak kalmayacaktı. Jungkook onu tüm içtenliği ile sevmişti. Onu on senedir unutmamış, her gün yanına gelmişti.

"Artık kocaman oldum, Taehyung. Sence de bu kadar yetmez mi?"

Onlar birbirlerine söz vermişti. Eğer birinin başına birşey gelirse diğeri kendine asla zarar vermeyecekti.

Onlar birbirine hep söz verirdi.

"Bebeğim, sensiz kaç kere intihar etmeye kalktım, sayamadım bile. Ama hep sana söz verdiğimi hatırlayıp bir şekilde durdum. Ama... Ama bak, ben büyüdüm artık. 28 yaşındayım. Artık dayanamıyorum aşkım, yanına gelmek istiyorum. Bu sözümü tutmasam olur, değil mi hayatım?"

Yeterince tutmuştu zaten. 10 sene az bir sayı değildi. Jungkook, bazenleri komalara bile girmiş, bayılmış ve hastanelere kaldırılmıştı. O bir kere bile başkası ile olmamıştı. Hep Taehyung vardı aklında. Onu unutmak mümkün müydü ki? Onun en büyük aşkıydı.

Sevgilisine veda etmiş ve biraz sahilde yürüyüş yapmaya başlamıştı. 

Onun yanına gitmek istiyordu. Artık ölüm ona korkunç değil de, kurtuluş gibi geliyordu. Ölünce daha rahat nefes alacağını düşünüyordu.

Jungkook, artık normal düşünemiyordu.

Psikolojisi de kendisi gibi tamamen çökmüştü. Ailesinin yanına yaşıyordu artık. Bazenleri de çalışmak için işlere giriyordu. Ailesi ne kadar Taehyung'u unutması için başka kişileri ona ayarlamak istese de aldıkları karşılık Jungkook'un sinir krizleriydi.

Jungkook, Taehyung'u aldatacağını düşünüyordu.

Bir bank görünce oraya oturmuş ve denizi izlemeye başlamıştı. Gözlerinden hüzün akıyordu. Kalbi acıyordu. İnsanlar acının zamanla azaldığını söylerdi, Jungkook ise yıllardır bu acıda boğuluyordu.

Bir çocuk oturmuştu yanına. Takmadı yetişkin olan. Cebinden sigarasını çıkardı ve elini çakmağın ateşine siper ederek yaktı dalını. Hâlâ ona bakan çocuk, konuşmaya başladı.

"Aşık mı oldunuz?"

Başını yanındaki 17-18'li yaşlardaki çocuğa çevirdi. Çektiği dumanı denize doğru üfledi ve gözlerini oradan ayırmadan konuştu.

"Aşığım, hemde çok."

Jungkook, Taehyung'a olan aşkını asla anlatacağını düşünemiyordu. Susmuştu. Onların aşkını en iyi onlar hissederdi.

"Ne zamandır?"

Tekrar duman çekti içine. Nedenini umursamadan cevap veriyordu. Belki de ailesi ve Hoseok'tan başka kişilere içini açsa rahatlayacağını düşünmüştü.

"14 senedir."

Çocuk şaşırmıştı. Bu zamanda lise aşkı olan insanlar bulmak epey zordu.

"Oh, uzunmuş biraz, arkadaşın mıydı?"

"Öğretmenimdi."

Çocuk dudaklarını büzdü. İlgisini çekmişti Jungkook'un ölen aşkı.

"Sizden küçük müydü ki?"

Çocuk, sevdiği kişiyi kız sanıyordu. Jungkook bunu anlayınca acı içinde gülümsedi. Biten sigarasını yere attı ve üzerine bastı. Elbette liseli bir çocuktan korkmazdı.

"Erkekti."

Çocuk ilk başta afalladı. İlk defa gay birine denk gelmişti. Epey şaşkınlık içinde sohbeti devam ettirmek istedi.

"Ayrıldınız mı? Nerede şimdi?"

"Hastaydı, öldü."

Jungkook, dolan gözlerini kıpıştırdı ve başını eğdi.

"Oh, başınız sağ olsun... Çok mu seviyordunuz?"

"Var olan her şeyden daha çok severdim. O zamanlar... Ergenin tekiydim, belki de onun hastalığını ben arttırdım... Çektirmedik acı bırakmadım onda..."

Acı içinde burun çekti.

Jungkook, kendinden nefret ettiği kadar hiçbir şeyden nefret etmiyordu.

"O zamanlar yaptığım her şeyden pişmanım. Çok çektirdim ona, ama o beni sevmeyi asla bırakmadı. Hep benimleydi..."

"Propose."

Duyduğu şey ile başını yanındaki çocuğa çevirdi yetişkin adam. Açıklama beklediğini belli ediyordu. Fazla geçmeden cevabını da almıştı.

"Bu şarkı... Siz aşkınızı anlatınca bir anda aklıma geldi işte. "

Önüne döndü Jungkook. Bu şarkıyı biliyordu. Toxic ilişkinin tanımıydı bu şarkı. Kalbi ağrıdı, elleri ve kolları yandı. Kötü hissediyordu.

Kısa süre sonra gitti yanındaki çocuk.

Jungkook, son kez bahsedilen şarkıyı dinledi, sonra ise kapattı gözlerini.

Ayağa kalktı, önündeki denize baktı.

Denizleri severdi.

Tekrar yumdu gözlerini.

Görüş açısı karanlığa gömüldü.

Ardından bedeni...

Ölmek, artık aşkına kavuşmak istiyordu. Çok bile yaşamıştı.

O an üzüldüğü tek şey, sevgilisine verdiği sözü tutamamasıydı.

Öyle ki, bedeni suyun derinliklerinde kayboldu. Ruhu ise gitmesi gereken yere doğru yol aldı.

-

Love's so creepy, but it is crystal clear. So clear, my heart belongs to you my dear. Unbreakable chain...

Dreamcatcher - Propose


-

SON.



propose | tkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin