Yakın bir zamanda uyandım. Çok yorulmuşum, bitkin kalmışım, gözlerim açılınca fark ettim de aslında hayat bambaşka bir şeymiş. Yaşamak birçok şekilde anlam kazanabilirmiş. Sevmek, sevdiklerine sarılmak, sevenlerine sarılmak, sevemediklerine ve sevemeyenlerine anlayışlı olabilmek bu dünyaya açılan çok farklı pencerelerden bir kaçıymış.
İnsan da bir meyve gibi bence aslında, olgunlaşmak için zaman ve zamanla gelen dış etkenler gerekli. Bazı günlerin güneş açması, bazen yağmur yağması bazen ise yağmur, kar, deli dehşet fırtınalar.. Hayatın her zorluğunu elbet bilemem ama yaşadığım kadarıyla kendime düşen payda epey bir zorlandığımı söyleyebilirim. Keşke zorluklar olmadan da akıllanabilse insan, keşke kalbi kırılmadan mantığını kullanabilse ve keşkelerimiz hiç olmasa aslında. Elbette bu söz konusu bile olamaz. Ben onca şey yaşamışım belki ama yine de çok minnettarım her şeye ve herkese. Öğrettiler, elimden tutmalarına gerek olmadan ayağa kalkmayı, bir bakıştan acılarını anlamayı, 'İnsan nasıl yalnızlaşır? Neden hırçınlaşır?' diye sorgulamayı, cevapları bulmak için dikkatle ve kalp gözüyle bakmayı çok güzel öğrettiler.
Hayatta karşımıza çıkan insanlar bizim birer aynamızmış, öyle deniliyor ya. Buna inanıyorum, tanıdığım hiçbir insanda kendimden bir parça görmediğim henüz olmadı. Ya bir artı ya da bir eksi yönümle yüzleştim, kendimi tanıma yolculuğum böyle başladı.
İnsan kendini anladıktan sonra, şifrelerini yavaş yavaş çözmeye başlıyor ve daha derine iniyor.. Öteki boyutlarda düşünmeye başladım bu sefer ve bir tek kendi kalbimi, ruhumu değil diğer insanları da hissetmeye başladım. Şunu anladım ki herkesin ömründe kaldırması güç acıları var, kendilerine göre baş etme yöntemleri, savunma şekilleri veya otomatik olarak savaşma içgüdüleri var. Hoşgörü burada başlıyor aslında, çünkü beni sevmeyen bir insanın sevgi duyamamasının sebebinin ben olmadığımı biliyorum. Doğru bir şekilde sevilmediği için kendisini sevmeyen insanlar karşısındakine de kendinde olmayan bir şeyi veremez zaten. Ve burada da kendimi gördüm, sonrasında değişim başladı yine içimde. Ben bir müddet gerçekten kendimi hiç sevmemişim, bunu fark ettim. Dönüp daha geriye baktığımda ise doğru bir sevgiyle beslenmemişim, bunu talep bile etmemişim çünkü doğru sevgi nedir hiç bilmemişim. Bu noktayı çözdükten sonra kendime dört elle sarıldım, içimdeki çiçekleri yeşertmek için kendimden başka bir insanın bunu yapmasına gerek yoktu, ihtiyacım olan sevgi kalbimdeydi..
YOU ARE READING
Gözaydın
Короткий рассказKalp gözünden görüp, kalbin dilinden anlamak mı ? Evet, öyle..