Vanitas gideli bir saat olmuştu. Vanitas'ın hâlâ gelmemiş olmasına endişelenen Noe oturduğu masadan kalktı. Hızlıca arka cebinden telefonunu çıkardı fakat kaç kere çaldırırsa çaldırsın Vanitas telefonu açmıyordu. Vanitas'ın temiz hava almak için dışarı çıktığını hatırlayınca otelin büyük kapılarına koştu. Gözlerini kısarak camdan baktı fakat dışarıda yağan yağmurdan dolayı camlar ıslaktı ve buğuluydu. Şemsiye alacak zamanı yoktu, kendini dışarı attı. "VANİTAS! VANİTAS!" Böyle geç bir saatte bağırmak yanlıştı fakat bunu düşünecek zamanı yoktu.
Uzun süre koşmaktan yorulmuş olan genç, dinlenmek için yakınında bulunan bir ağaca yaslandı. Sakinleşmek için derin nefesler alan Noe elinde hissettiği ıslaklıkla irkildi. "Oh sadece bir kağıt parçasıymış." dedi eline yapışmış ıslak kağıda bakan genç. Normal biri için gencin elindeki, sıradan bir kağıt parçasıydı fakat Noe için bu kağıdın büyük bir değeri vardı. Otele geldiğinden beri sürekli aynı kağıda bakıyor ve her seferinde daha da etkileniyordu.
Düşüncelerine dalan Noe, yoldan geçen bir arabanın korna sesiyle irkildi. Islak kağıdı aldı ve ağacın yanından ayrıldı. Deli gibi koşuyor ve yoldan geçen insanlara elindeki kağıdı göstererek böyle bir insan görüp görmediklerini soruyordu. Çoğu insan kağıttaki adama göz gezdiriyor ya da hiç bakmıyordu. Sadece mor şemsiyeli, sarışın bir kadın kağıttaki adama dikkatle baktı. "Böyle yakışıklı bir insanı mı arıyorsunuz? Hayallerimin erkeği bu!" Bir süre durdu ve başını olumsuz anlamda oynattı. "Üzgünüm öyle yakışıklı birini gördüğümü sanmıyorum."
'Hayallerimin erkeği demek'
Genç adam bir süre bu cümleyi düşündü. Bir süre sonra bankta oturan arkadaşını görmesiyle yüzünde istemsizce bir gülümseme belirdi. Derin bir 'oh' çekti ve yağmurdan sırılsıklam olmuş arkadaşının yanına doğru koştu. "Vanitaass! Her yerde seni aradım!" Ağlamaktan gözleri şişmiş, bağırmaktan sesi kısılmış olan genç başını hafifçe yana-Noe'ye doğru- çevirdi. Vanitas'ın bu halini gören Noe, arkadaşının üşümüş olabileceğini düşünerek üzerindeki ceketi karşısındakine uzattı. "Üşümüş olmalısın." Vanitas kendisine sunulan teklifi reddetti. "Sorun yok, yanımdaki adam bana yardım etti ve ceketini bana verdi." dedi yüzündeki acı tebessümle. "Vanitas... burada kimse yok."
Herkes görmek istediğini, ihtiyacı olan şeyi görürdü. Tıpkı Noe'nin hep baktığı sayfada siyah saçlı birinin olmaması gibi.
(bu gereksiz kısım için bazı bölümlerde değişiklik yaptım, değiştirdiğim kısımları okumanız zorunlu değil)
Beyaz saçlı genç, arkadaşını bir şekilde ikna edip otele götürebilmişti. Saatin geç olmasından dolayı koridor bomboştu. Tüm otel sakinleri odasına çekilmiş uyuyorlardı(siz öyle bilin daha çok) Genç adam odanın kapısını açtığı gibi kendini yatağa bırakacak gibi hissetti fakat Vanitas'ın saçından akan yaşları görmesiyle birlikte arkadaşına doğru yöneldi. "Vanitas kıyafetlerin çok ıslak, çıkartmazsan hasta olacaksın." Hâlâ kendine gelememiş olan Vanitas sersemlemiş bir şekilde yatağa oturdu. "Önce biraz uyuyacağım." dedi yorgun ve kısık bir sesle. Noe derin bir iç çekti ve siyah saçlı gencin tişörtünden tutarak yukarı kaldırdı. "Her şeyi ben mi yapmalıyım?"
Noe'nin Vanitas'ı kurulamasının ardından bir saat geçmişti. Vanitas çoktan uyumuştu. Noe de çok geçmeden uyku pozisyonunu almıştı.
"Noe sosislerimi artık almana izin vermeyeceğim!" dedi elindeki sosisli tabağını karşısındakinden kaçırmaya çalışan Vanitas. "Yarısı benim yarısı da senin hakkın." Siyah saçlı duraksadı. Önünde duran ısırılmış ekmek parçasını Noe'ye uzattı. "Takas edelim." "Onun yerine sana soracağım soruyu cevaplasan?" diye bir öneride bulundu beyaz saçlı. Zaferine ulaşmış olan Vanitas arkadaşını onaylar bir şekilde başını oynattı. "Dün gözlerinin altı kızarmıştı, bir şeye mi ağladın?" Noe'nin sorusuyla aklına dün geceki olay geldi. "Ah..sarhoştum." Noe'nin gözleri kısıldı. "Doğru düzgün içki bile içmedin. Yoksa...yoksa ben bir şey mi yaptım?" Siyah saçlı yutkundu. "Hayır ö-öyle bir şey değil." Genç adamın yalan söylediği çok barizdi.
İkilinin arasına bir sessizlik çökmüştü. İki genç de yemeklerine odaklanmışlardı. "Noe..." Beyaz saçlı adını duymasıyla başını karşısındakine çevirdi. "Efendim Vanitas." Parlak mavi gözlerini kapattı, nefes alışını kontrol edemiyordu. Derin bir iç çekti. "Tanrım bunu söylemek çok zor!" diye hırladı. Noe arkadaşının sakinleşmesi için bir elini genç adamın omzuna koydu. "Vanitas iyi misin?" Siyah saçlı yutkundu, nefeslerini düzenledi ve aklına gelen şeyleri söylemeye başladı. "Noe, senden hoşlanıyorum. Bunu rol falan sanabilirsin ama hayır. Seni uzun zamandır seviyorum." Genç adam afalladı, bir süre boyunca bir şey demeden karşısındaki mavi gözleri izledi. Bu sözleri daha önce duymuştu fakat şu an işittiği sesteki içtenlik...onu yiyip bitiriyordu. "Hey Vanitas, o gece dediklerimi hatırlıyor musun?" Vanitas başını salladı. "Evet, beni reddetmişsin ama gerçeği kabullenmek böyle bir şeyi içinde tutmaktan daha kolay." Noe'nin aklına gelen o geceki anılarla birlikte yüzü kızardı. "Yanılıyorsun Vanitas, o gece benden hoşlandığını söylemedin." "O zaman ben ne dedim de reddettin?" diye sordu Vanitas. Genç adamın yüzü daha da kızarmıştı. "Seninle yapmamı istedin." dedi kısık bir sesle. Noe'nin dediği tam duyamayan Vanitas karşısındakine daha da yakınlaştı. "Nee seninle yatmamı mı istedim?" diye sordu Noe'nin kulağına doğru fısıldayarak. Noe başını olumlu anlamda salladı. Genç adam duraksadı. Yanakları pembenin tonlarına bürünmüştü.
"Oh..." diye başladığı söz Noe'nin konuşmasıyla yarıda kaldı. "Kendimi tuttum, seninle sevişmemek için ne kadar zor durduğumu anlatamam!" Siyah saçlı daha da utanmıştı. Noe'nin bu kadar açık sözlü oluşu Vanitas'ı korkutuyordu.Dünkü yanlış anlaşılmayı çözebilmişlerdi fakat Vanitas'ın aklında hâlâ bir soru vardı. "O gece benimle yapmamanın sebebini söylemedin." dedi gözlerini kaçırarak. "Benden hoşlandığını bilmiyordum ve sarhoştun." diye cevapladı siyah saçlıyı. Siyah saçlıdan ses gelmeyince Noe karşısındakinin kulağına yaklaştı. Vanitas Noe'nin nefes alışlarını boynunda hissedebiliyordu. "İstersen bu gece yapabiliriz tabii~" dedi her zamankinden farklı bir ses tonuyla. Siyah saçlı kulaklarına kadar kızarmıştı. "Her zamanki ahmak Noe nereye gitti?" diye sordu kıkırdayarak. Noe, Vanitas ile arasındaki mesafeyi azalttı. "Ahmak Noe'yi tercih mi edersin?" Genç adam boynuna çarpan esintiyle irkildi. Noe'nin sorduğu soruya cevap vermesi gerektiğini biliyordu. Derin bir iç çekti. "Buraya bir oteli araştırmaya geldik, eğer kıçımın üstüne oturamazsam nasıl yapacağım?" Vanitas'ın sorusuyla birlikte Noe'nin yüzü asıldı. Vanitas ile arasındaki mesafeyi büyüteceği sırada yanağında hissettiği elle duraksadı. "Eğer bu otelde işimiz biterse senin istediğin her şeyi yapacağım, Vanitas sözü."
Yazım yanlışları varsa kusura bakmayın. Tehditleriniz yüzünden hızlı yazmaya çalıştım. Öpülüyorsunuzz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~VaNoe~ No:169
ФанфикSıra en korktukları zamana gelmişti... uyumak. İki gençte birbirlerine sırtlarını dönerek bu sorunu görmezden gelmiştiler. Birkaç dakika geçtikten sonra uyuyamayan iki genç konuşmaya başladılar. "Hey Vanitas." "Ne var?" "Bugünden itibaren büyük bir...