Düşüş

481 14 0
                                    

7 kişiydik kim kimin arabasına binecek diye düşünüyorduk. Bir Ferdi bir de Barışın arabası vardı. Benim için fark etmezdi. Barışı araba sürerken çok merak ediyordum.

Sena zaten direkt Ferdinin arabasına binmişti. Ben de cesaretimi toplayıp Barışın arabasına binmiştim. Arabaya bindiğinde Barış gözlerini kısarak kocaman tebessüm etti. Hep böyle gülsün. Çok çekici oluyordu. Siyah hırkasının kollarını direseklerine kadar çekmişti. Kol ve el damarlarını gördükçe içimde kıpır kıpır birşeyler oynaşıyordu. Daha fazla bakmamaya karar verdim. Telefonumla oyalanmaya başladım. Araba daha hareket etmemişti. Bagajları dolduruyorlardı.

Oturduğum tarafın diğer kapısı açıldığında Mert Hakan olduğunu gördüm. O da bindikten sonra Barış arabayı çalıştırmıştı. Sena, Nicolo ve berkan Ferdinin arabasına binmişti.

Yaklaşık 10 dakika sonra araba sahil kenarında olan bir restorana gelmişti. Arabadan indim ve birlikte deniz kenarına en yakın masaya geçtik. Serpme kahvaltı istedik. Gerçekten acıkmıştım. Karın gurultumu biri duyarsa gerçekten utanırdım.

Şuanda oturmuş Ferdinin zorla Senaya yemek yedirmesini izliyorduk.

Berkan: Ferdi evin yanıyor kanka :)

Kocaman sırıtarak bunları söylemişti. Sena'nın yediği peynir boğazında kalmış. Berkan'ın  dediklerine karşı Ferdi yemeğine odaklanmıştı kabullenmiş görünüyordu.

Berkan: Laf soksana mal. Kabullendin bakıyorumda

Ferdi: Belki de cidden yanıyordur Berkancım

Ferdinin dediği ile masada uzun bir sessizlik oldu. Bir de bunu Sena'nın gözlerine bakarak söylemişti. Bu lafından sonra Ferdi'nin Sena'ya aşık olduğunu netleştirmiştim. Pek de şaka yapıyor gibi gözükmüyordu. Nicolo ile olacağındansa Ferdi ile olması daha mantıklıydı. Ferdi iyi çocuktu. Sevdimi tam severdi.

Sevgi: Ferdi iyi çocuktur ya sevdim bu ilgili hallerini :)

Bu dediğimle Sena'nın ayağıma basması ile benim yerimden sıçramam bir oldu sıçradığım gibi ayağım sandalyeye çarptı ve götümün üstüne düştüm. Tüm gözler bendeydi. Gülmesini gizlemeye çalışan Barışı fark ettim. Hazır yerdeyken bacağına sertçe ayağımı geçirdim. Ben burda götümün acısına bayılıyorum o orada gülüyor!

Onun bacağına vurmam ona işlememiş olacak ki gülmesi daha da artmıştı. Çok güzel gülüyordu Allah'sız.

Aniden yerden kalktı ve hafif eğilerek elini uzattı. Şimdi kahkahası durmuştu sadece hafif tebessümü kalmıştı. Ben de hafifçe elini kavradığımda çekerek kalkmama yardım etti.

Üzerimi silkeleyip bizimkilere kısa bir bakış atıp deniz kenarına doğru gittim. Kumların üzerine oturduğumda kucağıma gelmeye çalışan yavru kediyi fark ettim. El kadar bir şeydi zaten çıkamıyordu da. Nazikçe kucağıma çektim ve kafasını okşamaya başladım. Sarı tüyleri vardı. Pofuduk pofuduktu.

Yavruyu kucağıma çekmiş ayaklarımı da suya sokmuştum. Daha deminki rezilliğimi düşünüyordum. Götümün acısı daha geçmemişti.

Arkamda bir hareketlilik hissettim. Göz ucuyla arkama baktığımda Barıştı gelen. Yavaşça yanıma oturdu. Geldiğinden beri gözlerimden çekmediği gözlerini denize çevirdi.

- iyi misin. Acıyor mu?

Sırıtarak bunları söylemesi sinirime gitmişti. Kediyi sarsmadan yerden bir avuç kum aldım ve üzerine fırlattım.

- Dalga geçmesene yavsakk

- Yavşak mı oldum şimdi de?

Aldırış etmeden kediyle ilgilenmeye devam ettim. Bir kaç dakika böyle sessiz geçti. İkimiz de oturup öylece denizi seyrettik.

Tek Başına / Barış Alper Yılmaz Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin