Boynuma değen nefeslerle gözlerimi araladım. Barış'ın kolları hala belime sarılıydı. Bir kaç saniye ne olduğunu anlayamasamda daha sonra dün gece yaşadıklarımız gözlerimin önüne geldi. Farkında olmadan ağzımdan küçük bir inleme kaçmıştı. Barış hareketlenmeye başladığında gözlerimi hemen kapattım. Şuan onunla yüzleşmeye cesaretim yoktu. Belimde olan elleriyle kalçamı okşamaya başladı. İnlememek için zor duruyordum.
-Uyumadığını biliyorum bebeğim. İnlemeni duydum.
Gözlerimi hafif araladığımda bana sırıtarak bakan Barışla göz göze geldim. Alınlarımızı birleştirdi ve sonra da dudaklarımızı. Sert bir şekilde alt dudağımı emerken ben yine karşılık veriyordum. Yavaşça dudaklarımızı ayırdı. Yataktan kalktığında onun hala çıplak olduğunu gördüm. Ona bakmamaya çalıştım. Yorganı da iyice üzerime çektim. Kıyafetlerini giyiyordu. Hemen gidecek miydi? Bende yataktan kalktım ve dolabıma ilerledim. Bakışlarını üzerimde hissediyordum ama ona dönüp bakmadım. Sertçe yutkundum. Onunla şuan göz göze gelmemeliydim. İç çamaşırlarımı aldım ve bir tane de tişört aldım.
Banyodan çıktığımda hemen üstümü giyindim. Odaya girdiğimde Barış saçlarını kurutuyordu.
-Kahvaltıya ne yemek istersin?
Saat 11'e geliyordu. İlla acıkmıştır.
-Kahvaltıya kalmayacağım.
Umursamaz ve soğuk bir sesle bunları söylemesi kendimi sorgulatmıştı. Ona bir şey mi yapmıştım?
-işin varsa anlarım. Akşam yemeğine gelebilirsin ama
-Bir gecelik bir şey yaşadık diye akşam yemeğine niye geleyim? Yaşandı ve bitti. Bir anlık olan bir şeydi bir şeyler hissettirdiyse özür dilerim.
Bu sözleri ondan duyduğumda kanımın çekildiğini hissettim. Gözlerim yanmaya başlamıştı. Bu kadar kolay mıydı onun için. Ellerimi sertçe yumruk yaptım ve soğuk bakışlarımı ona yolladım.
-Derhal yok ol buradan.
-Merak etme kalmaya da pek niyetli değilim zaten.
Masanın üzerinden telefonunu aldı ve hızlı adımlarla evimden çıktı. Koca bir sessizlik oldu. Kimseye güvenmemem gerektiğini hayat bir kere daha yüzüme tokat gibi çarpmıştı. Bu hayat âşık olmak ve sevmek için fazla merhametsizdi.
Telefonum çalıyordu ama açmıyordum. Sabahtan beri yataktan kalkmamıştım. Karnım acıkmıştı ama yemek yemeye bile tenezzül etmemiştim.
Şimdi ise kapım çalıyordu. Yataktan kalktığımda dün geceden beri salonu temizlemediğimi hatırladım. Koşarak ıslak mendil aldım ve yerdeki menileri temizledim. İç çamaşırlarımı ve şortumu hızlıca kirli sepetine attım. Kapı deliğinden kimin geldiğine baktım. Berkan Sena ve Mert gelmişti. Niye gelmişlerdi ki? Onları daha fazla bekletmedim ve kapıyı açtım. Açar açmaz sinirli gözlerle bana bakmaya başladılar.
Sena: O telefonlar niye açılmıyor acaba
Dedi Sena. Olanları anlatamazdım ki. Benim yüzümden hiçbirinin arasının bozulmasını istemiyordum. Önlerinden çekildim ve içeri geçmelerine izin verdim.
- Bugün geç uyandım. Başım ağrıyor biraz. Uyanır uyanmaz da duş aldım zaten. Telefonumda salonda kalmış. Duymamışımdır.
Sena: Öyle olsun bakalım.
- siz niye gelmiştiniz
Mert: Gidelim mii
- Hayır öyle demek istemedimm
Berkan: Hadi birşeyler yapalım.
- Ben içecek birşeyler getireyim. Ne içersiniz? Alkollü? alkolsüz? Yada kahvem de var.
Berkan: Kahve alayım ben. Malum yengeniz.
Mert: Viski felan alabilirim ben.
Sena: Kanka gel biz seninle mutfakta bakalım.
Sena'yla mutfağa girdik içecekleri hazırladık. İçeri gireceğim zaman Sena izin vermedi.
Sena: Ee anlat
- Neyi
Sena: Kızım bir kere sen geç uyanmazsın dün de iyiydin. Ne oldu anlat.
Anlamıştı işte her şeyi. Ne diyebilirdim ki Barış beni sikti ama sabah suratıma bile bakmadı. Beni tersleyip çıkıp gitti. Bu mu? Birşey söylememi bekliyordu.
- Dün sen gittikten sonra Barış geldi. Yakınlaştık. İlk karşı koyalım dedim, pişman olacağını söyledim ama şuan sadece ânı yaşayalım zart zort birşeyler dedi işte. Sabah uyandığımızda öptü bide beni. Ama duşa girip çıktığımda tersledi. Yaşandı ve bitti, birşeyler hissettiysen özür dilerim dedi. Bende onu evden kovdum. Ondan biraz moralim bozuk.
Sena: Ya kıyamam kuzumm. Biliyormusun bizim kaderimizde var sikilip atılmak.
- Ben onun burnundan getiricem ama.
Sena bana kocaman sarıldı. Biraz böyle durduktan sonra içeceklerle içeri girdik.
Mert: Bi gittiniz gelemediniz
Merte gülümseyip yanına oturdum. Berkan bir şey fark etmiş olacak ki yere eğildi ve bir şey aldı eline. Ne olduğunu göremiyordum.
Berkan: Bu Barış'ın kolyesi değil mi? Burda ne arıyor
Sıçtık.
- Geçen kahvaltıya gitmiştik. Barış beni bırakmıştı ya evime davet ettim birşeyler ikram etmek için o zaman düşürmüştür.
İnandı mı acaba.
Berkan: Ben bunu alıyorum o zaman. Barış'a antremanda veririm.
Başımı salladım ve önüme döndüm. Bardağım bitmişti ama 2. Bardağa gerek duymadım. Bir kaç saat böyle sohbet ederek geçmişti. Sonra kalkmışlardı. Yine kocaman evde tek başıma kalmıştım. Bende odama çıkıp uyumaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Başına / Barış Alper Yılmaz
RomanceYetişkin sahneler içerir rahatsız olanlar okumasın.