kararlı adımlarla eve giderken bir yandan ödü kopuyordu tekrar aynı şeyleri yaşayacak diye. son zamanlarda yeonjun'un abartılı kıskançlıkları hem kafasını karıştırmış hem de saklamaya çalıştığı ve kendi bile yok saydığı duygularını umutla fitillemişti. hata mı bilmiyor ama şimdi bir şeyler yapmazsa hayatının en büyük pişmanlığını yaşayacaktı. bu gece olanların sebebini öğrenmek zorundaydı.
cebindeki anahtarları çıkarıp ortak dairelerinin kapısını açarken kendine dik durmasıyla ilgili sürekli telkinde bulunuyordu. salona ilerlerken içerden acıyla inleme sesleri duydu. sesini duydukça kalbine ağrı giriyordu, onun yerine oturup ağlamak istiyordu sanki kendi canı acıyormuş gibi.
"gerçekten tam bir baş belasısın! geliyorsun randevumu mahvediyorsun bir de sana bakmak zorunda bırakıyorsun beni. bari dayak yemeseydin!" salona adım atarken söylenmekten geri durmadı. duygularını bu şekilde gizlemek huyu olmuştu artık.
"saçmalamayı kes o daha kötü durumdaydı."
poşetten malzemeleri çıkarırken gözlerini devirdi. doğru söylüyordu ama bunu kabul edip egosunu tatmin edemezdi beomgyu."onun yanına gitmeliydim o zaman." yeonjun bu sefer hiçbir şey söylemeden sadece güzel çocuğun yüzüne baktı. canını sıkıyordu bu durum, beomgyu, sungchan ve ne olduğunu bilmediği bu duygular.
bundan yaklaşık bir sene önce her şey o kadar normaldi ki o gün beomgyu'yla yaşadığı yakınlaşmadan sonra dengesini kaybetmişti yeonjun. o zamandan beri bir o yana bir bu yana yalpalanıyordu sadece. tüm bu belirsizliğin içinde bir cevap arıyor muydu? aramıyordu çünkü zaten cevap her zaman oradaydı sadece kabullenmenin vakti gelmişti.
"gidebilirsin beomgyu çok istiyorsan. iki gündür tanıdığın biri için bu kadar canın sıkıldıysa kapı orada."canından çok sevdiğinin kaşındaki yarayı özenle temizlerken dedikleri duraksatmıştı onu.
"seni bırakıp gidebilir miyim ki ben?" gözleri birbirine bakarken boş değildi ikisinin de. bakışlarının ne anlama geldiğini biliyordu ikisi de. biri çoktan teslim olmuşken diğeri kaçıyordu hala o yüzden yeonjun'un gözlerindeki doluluk endişeyle parlarken beomgyu'nun gözleri kırgınlıkla parlıyordu.
yeonjun elini güzel beomgyu'sunun yanağına koyduğu an yerdeki taşa takılıp düştüğü an oldu. artık kaçmıyor, kaçamıyordu. tüm belirsizliğin yok olduğu, tüm endişelerin yok olduğu an.
beomgyu gözlerini yavaşça kapatırken sanki yaralı olan kendisiymiş gibi yeonjun'un dokunuşu tenini yaktı. sadece aşk böyle acı verebilirdi ama bu tatlı bir acı. bağımlılık yapacak türden.
gözleri hala kapalıyken yüzüne yaklaşan nefes kirpiklerinin titremesine sebep olmuştu. dokunuşu acı verirken nefesi, 'acını alacağım' diye fısıldıyordu sanki beomgyu'nun dudaklarına.
yeonjun dudaklarının sürtünmesini sağlarken bu sefer ikisi de ayıktı ama öncekinden daha sarhoş hissettiriyordu bu dokunuş. yeonjun elini beomgyu'nun ensesine indirip kendine daha çok çekerken ağzı aralanmıştı ve sonunda küçüğünün dudaklarını hapsetmişti kendi dudakları arasına. o gece hissettiğiyle aynı hissediyordu, şu ana kadar kimsede hissetmediği bir şey sanki göğsü patlıyormuş gibi.
beomgyu avcundaki bezin yere düşmesine izin verirken heyecandan eli ayağına dolanmıştı. aylardır özlemini çektiği dudaklar kendi isteğiyle gelmişti ona. yeonjun üstüne doğru uzanırken beomgyu zevkle kendisini koltuğa doğru atmıştı. öpüşmeleri saniyeler içinde alevlenirken odaya yayılan ses ikisinin de içinde bir şeyleri harekete geçiriyordu.
beomgyu bir dizini kırıp bacağını kendine çekerken diğerinin koltuktan aşağı bırakmıştı böylece yeonjun rahatça üstüne yerleşebilecekti. vücutları birbirine sürtünürken öpücük seslerine inlemeler eklenmişti. yeonjun dudaklarını bir saniye için ayırıp üstündeki kapüşonlusunu çıkarıp tekrar birleştirdi dudaklarını. ellerini altındaki bedenin tişörtüne daldırıp belini severken bir yandan alt bedenini beomgyu'nunkisine değdiriyordu. ona aç hissediyordu, hiç doymayacakmış gibi bir açlık.
"yeonjun-" beomgyu kendini zor bela geri çekip ona seslenirken yeonjun'un tek derdi beomgyu'nun ondan aldığı dudaklara tekrar ulaşmaktı. "hımm" dudaklarına minik öpücükler kondururken bir yandan onun konuşmasını bekliyordu.
"dur,"
"istemiyorum" beomgyu gülümsemesini bastıramadı yeonjun da gülümsemesinden öptü.
"yeonjun ne yaptığımızı farkında mısın?" yeonjun en sonunda kendini biraz çekip dirseklerini beomgyu'nun başının iki tarafına koyduktan sonra elleriyle başına destek verip beomgyu'ya baktı. "farkındayım beomgyu."
yeonjun'un bakışları her zamankinden daha farklıydı orası kesin ama beomgyu'nun kalbi de her zamankinden farklı çarpıyordu. eğer hisleri ona yalan söylemiyorsa yeonjun da ona karşı boş değildi yoksa bu bakışların başka bir anlamı olamazdı ona göre.
"neden beni öptün?"
"dayanamadım." beomgyu aniden onu üstünden itip kalkarken kendini balkona attı. nefes alması ve az önce yaşanan her şeyi sindirmesi gerekiyordu. gözlerini kapatıp derin nefes alıp verirken her şeyin gerçek olduğunu, rüya görmediğini kendina inandırdı.
gözlerini açıp arkasına dönerken sandalyede oturmuş, onu izleyen bedenin rahat tavırları kafayı yemesine sebep olacaktı. "öleceğim sanırım." göğsünü tutup sakinleşmeye çalıştı. "ölmene izin vermem."
"ölüm sebebim sensen?"
"ben de ölürüm o zaman."
"sana aşığım."
"biliyorum."
"abim sikimde bile değil yeonjun seni seviyorum."
"abin benim de sikimde değil." yeonjun sigarasını yakıp dudaklarına getirirken gerçekten umurumda değil gibi görünüyordu.
"ne zamandan beri değil?"
"sungchan itiyle flört ettiğini gördüğümden beri." söylediği şey onu güldürürken yeonjun kaşlarını çatıp kafasını başka tarafa çevirdi.
"pişman mısın?"
"evet."
beomgyu'nun gülüşü anında solarken gözleri ise bir saniye bile beklemeden dolmuştu. o gün yaşadığı şeyleri tekrar yaşamak istemiyordu. en büyük korkusu olmuştu bu.
"benim için ne kadar özel olduğundan haberin var mı? o gün o kadar korkuttum ki beni beomgyu," az sonra söyleyeceği şey için biraz duraksayıp yutkundu sonra devam etti "seni her zaman öyle çok sevdim ki bunu farklı bir şeye yormadım ama o gün, o ana kadar varlığından haberdar dahi olmadığım bütün duygularım seninle ortaya çıktı o yüzden çok korktum.
pişmanlığımsa o günün sabahı yaşanan her şey. o gün benim pişmanlığım.
aylarımı sana aşık olduğumu anlamakla geçirdim yani öyle sandım oysaki o gün ben bunu fark etmişim. korku dediğim şey var ya oydu aşk işte."
beomgyu sessizce ağlarken dudakları gülüyordu. az önce yeonjun'un öptüğü dudaklar. elini uzattı ona yeonjun, kavradıktan sonra kendine doğru çekip kucağına oturttu beomgyu'yu.
"söylediğim her şeyi sindirip benden nefret etmeden önce biraz sarılalım mı?" beomgyu kafasını sallayıp onu onayladığı an kollarını sevdiğinin beline sarıp başını çıplak göğsüne koydu. yeonjun da kollarıyla onu sarmaladıktan sonra başını onunkisine yasladı. beomgyu uykuya dalana kadar böyle durdular. aralık ayında, seul'ün dondurucu soğuğunda balkonda otururlarken kalpleri ve vücutları sıcacıktı. en sonunda ikisi de tüy kadar hafiflemiş hissediyordu.
-
31/05/2024
her şey hallolmuş değil o yüzden çok sövmeyin iyi okumalar bebeklerim🥹🫶🏻
ŞİMDİ OKUDUĞUN
only love can hurt like this
Fanfictionöpücüklerin tenimi yakıyor ve bu en tatlı acı, sadece aşk böyle acıtabilir.