1. Bölüm (pt.1)

12 2 3
                                    

16 yaşında bir yumrukla binanın içine girmek yeni, eğlenceliydi ve aynı zamanda da havalı hissettiriyordu. 26 yaşında bir yumrukla binanın içine girmek ise sinir bozucu, moral bozucu ve üzerine düşününce gerçekten kaba.

Valkyrie kendini kaldırdı, kırılmış tuğla parçaları omuzlarından dökülüyordu. Toz bulutları havaya kalkıyor ve hafif bir esinti olarak kırılmış heykelden geliyordu.

Kafatası maskesini yüzünden indirdi ve maskesi kapşonunun içine aktı, kapşonunu aşağı çekti ve saçını dışarı çıkardı.

Büyücü akşam havasında kızın üstünde havda asılı kaldı. Kollarını göğsünde birleştirip kızın ona bakmasını bekledi. Onun yerine kız dökülmüş bir çatı parçasının yanına geçip oraya oturdu ve bacak bacak üstüne atıp telefonunu çıkardı.

Adam belli etmeden kızın dikkatini çekebilmek için biraz aşağı doğru süzüldü.

En sonunda dedi ki, "Ne oluyor?"
"Seninle savaşmıyorum." dedi Valkyrie.
"Yani pes mi ediyorsun?"
"Hayır sadece seninle savaşmıyorum."
"Neden ki?" diye sordu.

Kızın parmakları bir mesaja cevap vermek için ekran üzerinde gezindi.
"Çünkü savaşmak aptalca." dedi ve mesajı gönderdi. Adam biraz daha aşağı süzüldü.
"Ne demek istiyorsun?"

Kız şimdi adama baktı. Adamın saçları uzun ve kahverengiydi, küçük bir sakalı vardı ve kıyafetleri rengarenk karmaşık desenlerle doluydu. Adı Mansel, Mantle, Barney ya da onun gibi bir şeydi.

"Bu gerçekten bir sorunu çözmek için en iyi yöntem mi? Kavga ettiğin bir insana yumruk atmak? Güçlü olmak seni haklı yapmaz."
"Güçlü olmak haklı olmana gerek yok demek." dedi Barney ve kötü bir niyetle gülümsedi ya da sadece normal bir niyetiyle. Valkyrie emin olamadı. Bu günlerde yaşanan çok şey vardı.

Farlar gözüktüğü sırada bir araba oraya vardı. Birçok kişi şimdiye kadar inşaat hâlinde olan iki evin yıkıldığı bir mücahadeleden kaçardı. Sadece belli bir kişi o çatışmanın içine girerdi -belli bir araba süren belli bir kişi. 1924 Royce Royce Phantom 1 aniden frenledi ve içinden Skulduggery Plesant (Dedektif Kurukafa) indi.

Üç parçalı takımı koyu maviydi ve takımına uyumlu bir şapkası vardı. Kafatası turuncu sokak lambasının altında parlıyordu. Aylardan ekimdi ama Dublin hâlâ ılık bir havaya sahipti.

Skulduggery bir mucize sonucu hâlâ sağlam olan kapıyı görmezden gelerek duvardaki kocaman delikten geçip içeri geldi.
"Pes ettin mi?" diye sordu Barney'ye cep saatine bakarken. Kafasını rahatsızca eğdi.
"Ben pes eden taraf değilim." dedi
"Ben kazanıyorum."
"Hayır sen kazanmıyorsun." dedi Valkyrie.
"Evet sen gerçekten kazanmıyorsun." dedi Skulduggery.
"Onu iki binanın içine attım." dedi Barney ipucu vermeye çalışır gibi, sesinde şüphe ve öfke ile.
"Hayır." Diye düzeltti Valkyrie.
"Sen sadece beni bir binaya fırlattın ben ikincisinden sektim.
"Söylemek istediğim şey," diye devam etti Barney "ben sizin gibiler tarafından durdurulmak için çok güçlüyüm."

Valkyrie tek kaşını havaya kaldırdı. Skulduggery yavaşça yerden havalandı, onun altındaki toz fırıl fırıl dönmeye başladı.
"Sen bizim için fazla mı güçlüsün?" dedi.
"Benim için fazla mı güçlüsün?"
"Başkası tarafından öldürülmüş sonra da geri hayata dönmeye benzer bir şey olmuş bir adama göre fazla mı güçlüsün? Dünyayı tanrılardan, canavarların ve lanetli yaratıklardan kurtarmış bir adama göre fazla mı güçlüsün?
Peki ya ona göre fazla mı güçlüsün?
Mevolent ile yüz yüze gelmiş birine göre fazla mı güçlüsün? Kötü ruh hâli bir tanrıya dönüşüp neredeyse bu gezegendeki herkesi öldürmesine ramak kalmış birine göre çok mu güçlüsün? Tüm ülkelerin tüm şehirlerine yayılmış olan -ölümlüler için görünmez olan- yüzü olmayanlara emir veren kişi için fazla mı güçlüsün?
Bizim için fazla mı güçlüsün?"

Barney havada asılı kaldı.
"O onlara emir vermiyor." dedi sessizce.
"Ne? Neydi o?"
"O yüzü olmayanlara emir vermiyor." dedi bu sefer daha sesli bir şekilde.
"O onları buraya getirdi, tamam, yeterince adil ama nasıl desem o onları kontrol etmiyor ya da öyle bir şey yok."

Valkyrie sosyal medya akışını kaydırdı
"Ben hem çocukları hem anneleriyim." diye mırıldandı.

Barney'nin bakışları yeniden kızın üzerine döndü.
"Ne?"
"Bu, onların bana nasıl seslendiği." dedi Valkyrie.
"Ben yüzü olamayanların çocuğuyum çünkü ben onların soyundan geliyorum ama aynı zamanda da onların annesiyim çünkü ben onların bu boyuta geçebilmesi için bir yolum." Telefonunu kaldırdı ve yukarı baktı.
"Hem çocuk hem de anneyim. Gördün mü? Yani ne dersem yapıyorlar."

Barney dudaklarını yaladı
"Niye bunu yapıyorsunuz? Niye peşime düştünüz? Ben size bir şey yapmadım ki?"
"Kendi yıkıcı çıkarların için bir silah çalmaya çalıştın ve bu sırada üç ölümlü öldürdün."
"Yani?" diye cevapladı Barney.
"Ben sandım ki siz, şey bilirsin işte
..."
"Ne?"
"Ben sizin bizim tarafımızda olduğunuzu sandım." dedi Barney. "Ben sizin adını sen söyle dedektif, bir arabulucu olduğunuzu biliyordum ama değişmediniz mi? Sizin de dediğiniz gibi şimdi yüzü olmayanlarla çalışıyorsunuz. Siz kötü adamlarsınız. Niye geri kalanımız birkaç insan öldürse umurunuzda olsun ki?"

Valkyrie iç çekti "Ben kötü bir adam değilim seni salak. Son zamanlarda ufkum genişlemiş olabilir ama ben hâlâ aynı benim. Hâlâ bir arabulucuyum ve görevlerimizden biri de senin gibi katilleri bulup onları durdurmak."
"Neden ki?"
"Çünkü adam öldürmek bilirsin ya tamamen yanlış bir şey." dedi Valkyrie alayla.
"Ama sen yüzü olamyanları geri getirdin!" diye haykırdı Barney, gerçekten anlamayarak.
"Ölümlüler şu an için onlardan haberdar değiller ama yakında onaları görmeye başladıklarında..." Barney kelimeleri tükenmiş gibi duruyordu o yüzden kollarını etrafta sallamaya başladı "Onları öldürecekler! Yüzü olmayanlar onları öldürecekler. Yani onlar her türlü öleceklerse ben neden şimdiden kendi kendime birkaç tanesini öldürmek için izinli değilim?"
"Barney temellerini anladığını düşünmüyorum."
"Barney de kim?"
"Yüzü olmayanlar sevgi, ışık, huzur, mutluluktur ve eğer birini öldürmek zorunda kalırlarsa bunun geçerli bir nedeni olur, o ölümlerin de bir anlamı olur. Ama sen Barney sadece küçük bir sakalı olan ve güçleri diğer geri kalan tüm büyücüler gibi artmış bu yüzden de kendini büyük bir problem sanan birisin. Sen bir problem değilsin Barney."
"Cidden şu Barney de kim?
"Sessizce gelecek misin?" dedi Valkyrie "Yoksa seni yenmeye devam mı edeyim?"

Barney alayla karışık gülümsedi "Beni durdurmak için bir orduya ihtiyacınız var."

Skulduggery bir anda öne atıldı ve kolunu onun boğazına doladı. Barney daha ne olduğunu anlayamadan onun boğazını sıkmaya başladı. Barney mücadele etti ve debelendi. Büyü kullanmaya çalıştı ama tamamen panik içindeydi. Önce kırmızıya döndü sonra mora en sonunda da bilinçsiz kaldı.

Yere düşüyordu ki Skulduggery onu yakalamak için havayı kullandı ve onu baş aşağı tuttu. Tüm bozuklukları cebinden düştü.

"Roarhaven'da ona güzel bir hücre bulacağım." dedi Skulduggery
"Sen de gidip evde köpeğini besleyebilisin."
"Evet." dedi Valkyrie, herhangi bir yoruma izin vermeden "Yarın görüşürüz."


















1. Bölüm bitmedi fakat ben bittim biraz yavaş yazıyorum (5 saattir yazıyorum) bu nedenle devamını yarın yazacağım büyük ihtimalle bölümleri ikiye bölüp o şekilde yazarım herhangi bir hata tespit ederseniz lütfen bildirin şimdiden teşekkürler.

Kelime sayısı: 1027

~Deniz

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Sonuna Kadar/Until The End (Dedektif Kurukafa)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin