1;; it was a bad idea, calling you up

731 68 280
                                    

"Jeongin senden nefret ediyorum."

Önümdeki kahveden bir yudum aldıktan sonra geriye yaslanıp karşımda sırıtan arkadaşlarıma baktım. Hepsinin tek derdi bir an önce sevgili yapmamdı.

Benim ise hayatta önceliğim olan son şey sevgili yapmaktı.

"Ya bu çocuk tam senlik kanka, bana güven."

"Felix'in en yakın arkadaşı olduğu için ayarladığın kısmını unutayım mı?"

Diğerleri gülerken göz devirip onlara baktım. Madem Felix'le çıkmak istiyordu o zaman onunla konuşsaydı, neden onunla yakın olmak için bana sevgili ayarlamaya çalışıyordu ki?

"Ne alaka oğlum ya? Seni düşündüğümden yapıyorum. Yoksa bana ne?"

"Ulan sana neyse sal beni."

Hafiften yükselen sesimle hiçbir şey olmamasına rağmen Jisung omzumdan bastırıp bana sarıldı.

"Tamam sakin ol, geçti."

Jisung diğerlerini güldürürken göz devirip onu ittim. Üniversiteye geçtiğimizden beri, yani yaklaşık 3 yıldır, Jeongin bana birilerini ayarlamaya çalışsa da bunca zaman reddetmiştim ancak artık peşimi bırakması için birini kabul etmek zorunda kalmıştım.

Kabul ettiğim kişiyi asla tanımıyordum, sadece Jeongin'in 7/24 anlattığı hoşlandığı çocuğun arkadaşı olduğunu ve ismini biliyordum. Soyadından bile haberim yoktu.

Zaten geçiştirip 'bizden olmaz' diyecektim. Tamamen başımdan savmak için kabul etmiştim Jeongin'i. Ben aşk adamı değildim, aşka dair her şeye fazla uzaktım.

"Bak sakın geçiştirme çocuğu, insan gibi konuşun."

"İnsan gibi ne konuşayım Jeongin? 'Ya kusura bakma, en yakın arkadaşlarımdan biri en yakın arkadaşlarından birinden hoşlanıyor da aralarında muhabbet olsun diye buluşmayı kabul ettim' mi?"

"Sen onu nasıl tek nefeste söyledin amına koyayım?"

"Adam felsefe okuyor, bırak da söylesin."

"Uykum geldi."

Bölümümün ismi geçer geçmez esneyen Jisung'a göz devirdim. Bu komik olmayan şakayı yaklaşık üç yıldır yapıyordu ve hepsi de komikmiş gibi her seferinde gülüyordu.

"Yalnız şöyle bir sorunumuz var ki herif sinir hastası."

"E süper işte dünyanın en sakin adamı Lee Minho'ya bulunabilecek en iyi insanı seçmişiz."

"Yalnız adam falan ayıp ediyorsun."

"Ha ve ha Jisung."

"Ya tamam," Yine her zamanki gibi beni sinirlendirme çabalarına son verdiren Chan'la birlikte hepimiz ona döndük. "Uzatmayın, kabul etmesi bile sizin için büyük bir lütuf değil mi? Çenenizi kapatın."

"Ve kahramanımız Bang Christopher Chan olaya müdahale eder."

Sessizce onları dinlerken yine kendi kendilerine gülmeye başlamış ve aşk hayatımı makara haline getirmişlerdi bile. Odak süreleri toplam 3 saniye falandı.

"Oha geldi, biz kaçtık."

Jeongin'in cümlesiyle nasıl olduğunu anlamadığım şekilde dördü de anında dağınık oturdukları sandalyeyi düzeltip ışık hızında kapıdan çıkmışlardı.

Ben şaşkınca arkalarından bakarken Jeongin, simasından tanıdığım Changbin'e başıyla selam verip diğerleriyle beraber kafeden çıktı.

Changbin ne olduğunu anlamasa da gülümsemesine karşılık verip tekrar önüne döndü, ardından muhtemelen sadece ismimi duyduğu için masalara bakınıp beni aramaya başladı.

bad idea, minbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin