5;; you put your hands under my shirt, undid my bra and said these words

258 54 161
                                    

Gözyaşlarım usulca gözlerimi terk ederken iç çektim. Akmasınlar diye gökyüzünü izlesem de bir şekilde akıyorlardı.

Biraz aldığım alkolün de etkisiyle fazla duygusal hissediyordum, kaybolmuş gibiydim.

Sebebi Chan mıydı yoksa Changbin miydi bilmiyordum. Tek bildiğim benden saklanan bir şeyler olduğuydu.

Muhtemelen geçmişte aralarında bir ilişki olmuştu, bu yüzden ikisi de Changbin'den uzak durmamı istiyordu.

Bunu anlayabilirdim ama Chan'ın asla bahsetmemesini nasıl açıklardım kendime bir fikrim yoktu. Elbette bahsetmek zorunda değildi fakat en azından bir açıklamayı hak ettiğimi düşünüyordum.

Derin bir nefes alıp yanaklarımdaki ıslaklığı sildim. Changbin hayatıma bir bomba misali düşmüştü ve bu beni iyileştirdiği kadar yoruyordu da.

Kendimi toparlamaya çalışsam da gözyaşlarım benim kontrolüm dışında akıyordu. Hayatım boyunca sadece tek bir kişi tarafından sevilmek istemiştim o da beni sevmekten ölesiye kaçıyordu.

Kendimi toparlamak adına usulca yatağımdan kalkıp banyoya gittim ve elimi yüzümü yıkadım. Evde kimse yoktu, annem mutfağı toplamam gerektiğini mesaj attığı için yüzümü kutulayıp mutfağa gittim.

Birkaç gündür birikmiş bulaşıklar vardı, annem yoğun olarak çalıştığından çoğu zaman ben yapıyordum bunları. Babam şehir dışında çalıştığı için yılda sadece birkaç kez görüşebiliyorduk.

Bulaşık makinesini yerleştirmeye başlarken gözyaşlarım hâlâ akıyordu, benden bağımsız olmaları sinir bozucuydu.

Düşüncelerim ve gözyaşlarım arasında mutfağı toplayıp kısa bir duş aldım, üstümü giyinip kısa sürede uyuyakaldım.

Ertesi sabah, arkadaşlarımla pek fazla konuşmak istemediğimden onlara bir şey demeyip dersime gelmiştim ancak fakültemin önünde bekleyen Chan, göz devirmeme sebep olmuştu.

"Günaydın, iki gündür doğru düzgün konuşamayınca endişelendim."

Parti gecesinden bu yana iki gün geçmişti ve ben gerçekten hiçbiriyle doğru düzgün konuşmamıştım. Chan'ın birkaç adımda yanıma gelip kurduğu cümleyle ona baktım. Samimi hissettirmiyordu.

"Dersim var, görüşürüz."

"Bana neden kızgınsın?"

Yanından geçip gidiyorken tekrar seslenmesiyle durdum, derin bir nefes alıp ona döndüm. Gergindim.

"Bir de soruyor musun utanmadan?"

"Oturup konuşabilir miyiz? Benden mi kaçıp duracaksın böyle?"

"Senin dürüstçe anlatacağına inana kadar evet, kaçacağım."

"Anlatmayacağımı nereden biliyorsun?"

Sorgulayıcı gözlerle ona baktım bir süre, doğru söyleyip söylemediğini anlayamıyordum ama şansımı denemekten zarar gelmezdi.

"Anlatacak mısın?"

"Evet."

Fakülteden uzaklaşıp kampüsteki herhangi bir kafeye oturduktan sonra geriye yaslanıp baygın bakışlarımla Chan'a bakmaya başladım.

"Kitabı okudun mu?"

"Hayır."

Derin bir nefes aldı, yutkundu. Gerildiği çok uzaktan bile belli olabilirdi. Kendini sıktığı fazlasıyla belliydi. Üstüne yüklenmek yerine biraz kendine zaman tanımasına izin verdim.

bad idea, minbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin