0.3

21 1 2
                                    

5 Ocak 2019

Adem ve Havva'nın kaderiyle lanetlenmiştik. Küçükken annemden bu hikayeyi dinlediğimde ah ne aptallar ama diye düşünmüştüm, tek yapmaları gereken o lanet elmaya dokunmamaktı ve sonrasında müthiş bir Cennet hayatı onları bekliyordu.

Kırmızı elmanın ta kendisiyle tanışana kadar ona dokunmamak fikri çok basitti fakat kırmızı elmanın kendisiyle karşı karşıya geldiğinizde zihniniz bulanıyor, aklınız karışıyor ve içinizde tarifi olmayan bir kıpırtı oluşuyordu.

Gecenin bir vakti başıboş bir sokakta evime ulaşmaya çalışırken, kolumu tutan ve beni duvara sıkıştıran Jeon Jeongguk'un siyaha kaçan gözleri kırmızıya döndüğü vakit, bana ait kırmızı elmayla tanışmıştım. Adem ve Havva'ya ilk kez o zaman hak vermiştim, kırmızının hipnozundan kaçmanın bir yolu yoktu.

Jeon Jeongguk'un tenimi kavuran dokunuşları, etkisinden çıkamayacağım bakışları zihnimi öyle bir bulandırmıştı ki ondan kaçtığım beş ay boyunca aklımda olan tek şey ondan başkası değildi. İblisin oğlu peşimden koşarken tek düşündüğüm oydu.

Onun Adem'in kırmızı elmasına benzeyen gözlerine karşı gelmek zordu ve şimdi o kırmızı elmaya dirayet göstermememin bedelini ödüyorduk. Euphoria'nın adalet hükmü binasının içerisinde cinler tarafından tutuluyorduk, içeride cezamızı kesecek hüküm isimli cinin bizi çağırmasını beklerken gözlerim karşımdaki bedendeydi. Ezberlediğim her bir noktasını teker teker tekrar ezberlemeye çalışıyordum, ondan uzak kaldığım her an onun hakkında tek bir şey bile unutmak istemiyordum. Mavi gözlerim yaşlarla kaplıydı, benim gözlerimin aksine onun gözleri sertti.

Koyu kırmızı gözlerinin içinde okuyabildiğim tek duygu öfkeydi, keşke ben de Jeon kadar sinirli ve sert olabilseydim diyordum bazen, onun gibi her duruma tepkisiz dursam, gözlerim bir dünya duyguyu barındırmak yerine koca bir hiçliği gösterse. Yüreğim de karşı koyamadığım bir acı vardı, birisi ben hâlâ hayattayken kalbimi söküp çıkartmaya çalışıyordu. Derin bir nefesi ciğerlerime çekip kafamı eğdim, göz yaşlarım benim direnişlerime rağmen akmaya başladığında burnumu çektim. Gözlerimden akan sıcaklık, kucağımda dinlenen ellerime düştüğünde kalın sesini duydum. "Önümde ağlama Taehyung." gözlerimden çıkan yeni yaşlarla birlikte tekrar burnumu çektim, bu duruma ben düşmüştüm. Hikayenin sonunun böyle olacağını bilmeme rağmen bu eşsiz günahı ben işlemiştim. "Kafanı kaldır, yüzünü göreyim." Jeongguk'un sesini duyduğumda mühürle bağlı olan ellerimi kullanarak göz yaşlarımı sildim, ağır ağır kafamı kaldırarak gözlerimi bordoya ev sahipliği yapan gözleriyle buluşturdum.

Biz Jeongguk ile ateş ve su gibiydik ve bu asla değiştirilemez bir gerçekti. Gözleri yüzümde usul usul dolaştı, o an kafamı eğdiğim o iki dakika da yüzünü ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Şimdi bir ömür ayrı olacaktık ve ben bu özlemle nasıl başa çıkarım bilmiyordum. Gözlerimden çıkan yaşlarla birlikte tekrardan kafamı eğdim, ciğerlerim aldığım nefesleri kabul etmiyor ve nefesimi kesiyordu, boğazımdan kaçan hıçkırık göz yaşlarımı seslendirirken büyük bir gürültü duydum. Uzun soğuk parmakları yaşlarla kaplı yanağımı buldu, nazik bir şekilde yüzüne bakmamı sağladığında gözlerinin titrediğini gördüm. Ellerinde ki mührü nasıl kırmıştı bilmiyorum fakat bedenimi soğuk zeminden kaldırıp sıcacık kucağına aldığında bir nebze daha rahat soluklandığımı hissettim.

"Ağlama Meleğim, akıtma o inci tanelerini." bacaklarımı beline sardığımda mührün bağladığı bileklerimi kafasından geçirdim, kollarım omzunda dinlenirken siyah kanatları hareketlenmiş ve etrafımda dolanarak bedenimi tamamen saklamıştı. Bir eli belimden sıkıca tutarken diğer eli sıcak yaşları siliyordu. "Senin için herkesi karşıma alırım, göz yaşların için her yeri yakarım, benim kalbim senin iki elinin arasındayken atıyor, ciğerlerim senin kokunla dolduğu zaman nefes alabiliyorum, bu yüzden sakın ağlama bebeğim. İster Euphoria, ister Araf, istersede Dünya'da olalım; evrenin neresinde olursak olalım seni bulacağım güzelim, bu zaman alsa bile ait olduğum kalbe geri döneceğim söz." sesi yumuşak ve güven vericiydi, siyah kanatlarının ve kollarının arasındayken bu anı kilitlemek istedim, Hüküm'ün karşısına çıkmak istemiyordum, Jeongguk'tan uzak bir yaşam istemiyordum. Ellerimle usul usul ensesinde ki saçlarını sevdim, göz yaşlarım benden bağımsız akarken kafamı küçük bir çocuk gibi boynuna sakladım. Artık hem onun eşsiz kokusunu duyuyordum hem de göz yaşlarım boynuna düşüyordu, sırtımı sıvazlamaya başladığında derin bir nefes aldım ve boynuna uzun bir öpücük bıraktım. Kafamı kaldırıp yüzüne baktığımda gülümsüyordu. "Seni seviyorum Jeongguk, beni duyuyor musun? Seni seviyorum ve her zaman seveceğim, sen beni bulamazsan ben seni bulacağım, şanslı tılsımımdan mahrum kalmayacağım."

Yüzüne sıcacık bir gülümseme yerleştiğinde sırtımdaki eli tekrar yanağıma çıkmış ve eli dünyanın en kırılgan şeyine dokunuyormuşcasına yumuşak bir hareketle yüzümde hareket etmeye başlamıştı. "Biliyorum güzelim, o kadar tatlısın ki seni herkesden her şeyden saklamak istiyorum. Şanslı tılsımını senden kimse alamayacak." elleri alnıma dökülen saçlarımı geriye tararken yüzüme bir öpücük kondurdu, dudakları yüzümde dolaşırken artık daha rahat nefes alabildiğimi hissediyordum. Saçlarını usulca okşarken kıkırdadım ve dudaklarına uzun bir süre öpücük bıraktım, belki de bu veda öpücüğümüzdü. Dudaklarını uzun süre benim dudaklarım arasında dinlendirdi, ayrılma vaktimiz artık gelmişti. Geri çekilip sıkıca sarıldım, bir daha ne zaman bu kadar sıkı sarılabileceğim bilmiyordum. İçeri girmemizi emreden çanı duyduğum da göz yaşlarım yuvalarına geri dönmüştü "Gitmek istemiyorum Jeongguk, senden ayrılmak istemiyorum." bacaklarımı ve kollarımı vücudunda daha da sıkılaştırdığımda onunda kanatlarının sıkılaştığını hissetmiştim. "Korkma Taehyung, içeri de ne derlerse desin iyi olacağız, söz veriyorum."

Hareketlendiğini hissettiğimde korkuyla yüzüne baktım, biraz sonra adım atmayı bıraktığında beni kucağından indirdi, sırtımı göğsüne yaslamamı sağladığında sıkı sıkı belime sardı kollarını. Boynuma bir öpücük bıraktığında sıcak sesini duydum. "Şimdi kanatlarımı açacağım fakat korkma etrafında durmaya devam edecekler, tamam mı bebeğim?" nefesimin kesildiğini hissederken hafif bir şekilde kafamı salladım. Parmakları vücudumu okşarken kanatları yavaşca geri çekildi, görüş açımı açıp yanımda durduklarında Hüküm'le karşılaştım. "Jeon Jeongguk'un iki-üç cine bırakılmayacak kadar güçlü bir şeytan olduğunu hatırlamam gerekirdi."

"Hayır, Euphoria'da ki en güçlü varlık olduğumu hatırlaman gerekirdi." duyduğum şey ile kafamı kaldırıp Jeongguk'a baktım, bu dediklerinin hiçbirini bilmiyordum. Onun çok güçlü olduğunu defalarca görmüştüm fakat Tanrı'nın adağının o olduğunu bilmiyordum. "Kim Taehyung ve Jeon Jeongguk, bugün burda Euphoria Ana Yasası 122. Maddeyi çiğnediğiniz için yargılanacaksınız." Jeongguk kanatlarını bedenime doladığında vücudumu ona yasladım, sadece başım dışarıdayken sessizce ağlamaya devam ediyor ve kendimi birazdan duyacaklarıma hazırlamaya çalışıyordum.

"Tanrı'nın adağının yanında küçücük kalıyorsun Kim Taehyung, bu kadar narin ve itaatkar bir Melek iken nasıl bir cesaretle Jeon Jeongguk'un sana âşık olmasını sağladın?" ayağa kalkıp Ana Yasanın önüne adımlamaya başladığımda zihnim çok karışıktı, Jeongguk' un Tanrı'nın çocuğu olduğunu neden sakladığını bilmiyordum ve bu cezamıza etki eder miydi onu da bilmiyordum. "Adem ve Havva'nın Dünyaya düşmesini sağlayan kırmızı elmaları benim için Jeongguk demek." dedim titreyen sesimle. "Jeon Jeongguk bana tüm bu yasaların aşk hakkında çok katı ve adaletsiz olduğunu gösteren bir pusula, hayatıma girdiği ilk an en büyük korkumdu. Gözlerimizin değdiği her an içimin titremesini sağladı, soğuk ellerinin vücudumda gezindiğini hissettiğim her an onun için yaşadığımı yüzüme vurdu. Affedilmez günahı bana kırmızı gözleriyle işletirken bugünlerin geleceğini bilsem bile ona kalbimi açmaktan asla pişman olmadım çünkü Jeon Jeongguk'un bana bakarken gözleri titrer, ses tonu yumuşar ve beni kanatlarıyla herkesten korumak için hazır olda beklerdi. Tanrı'nın adağı beni bir tek kendinden korumadı ve ben de onun ateşine girmekten asla korkmadım. Tanrı bizi tıpkı insanlar gibi yarattı, bazılarımızın adı Melek diğerlerinin ise Şeytan oldu. Kime âşık olacağımız, içi sevgi dolu olan kalbimizi kime adayacağımız belli değildi, yaratılış gereği kime âşık olacağımızı seçme şansımız olmadığını biliyorsunuz, kader yazar biz ise tercihleri yaparız. Böylece bizim hikayemiz oluşur. Benim önümde Jeongguk'u ebediyen bırakma seçeneği her zaman vardı fakat ben onu her zaman kalbimin içinde sakladım. Bu yüzden burda alınan kararlar ne olursa olsun bu âşkı bitirebilecek kadar güçlü değil, Jeon Jeongguk bile bizim aşkımızı bitirebilecek kadar güçlü değil."

Hüküm ana yasanın önüne geldiğinde gülümsedi. "Fakat bu aşk gerçekleşmez, bitmeli. Ana yasa uyarınca cinsiyeti Melek olan birisinin cinsiyeti Şeytan olan birisi ile duygusal bir bağa girmesi yasaktır ve bu zehirli aşk bir an önce ebediyen son bulmalıdır."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Forbidden love | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin