Bölüm 1: Kuaför Oyunu

450 36 7
                                    

Daisy'nin ağzından;

Ayaklarımı yatağımdan sarkıtıp kendimi kalkmaya zorladım. Saat beş buçuğa gelirken benim sıcak yatağımı bırakma vaktim gelmişti. Kliniği açıp küçük mucizeler olarak nitelendirdiğim çocuklarla ilgilenmeliydim. Yirmi üç yaşında genç ve başarılı bir pedagog olarak, çocuklar benim dünyamdı. O minicik kalplerinde öyle ince ayrıntıları saklıyorlardı ki. Herkes çocukların en küçük şeyde mutlu olduğunu ileri sürüyordu, evet bu belki doğruydu. Fakat en küçük şeyde de kırılıyorlardı. Onların sorun etmeyeceğini düşünerek sarf ettiğimiz herhangi bir sözcük erişkinliklerine kadar yakalarını bırakmıyor ve onlarda kalıcı hasara yol açabiliyordu. Çocuk psikolojisi, çocuk sahibi olan bütün insanların öğrenmek zorunda olduğu bir konu olmasına karşın ebeveynler bunu yok sayıyor ve hassas bir şekilde yetiştirilmesi gereken küçücük mucizelerin parıltılarını söndürüyorlardı. Kendi hayallerini çocuklarına yaşatmaya çalışıyor veya o küçücük bedenin içindeki sınırsız dünyanın hayallerini ondan çalıyorlardı. Çocuklar geleceğin parıltısını taşıyıp boyalar ile kendi hayallerini kağıda aktarmak yerine başkalarının ekrana aktardığı hayalleri benimsiyor, kendi hayallerini bulamadan büyüyordu. Ve ben bütün bu olumsuzluklara rağmen, bana gelen bütün küçük mucizelerin parıltısını yeniden vermek için canla başla çalışıyor ve kendi dünyalarını yaratmaları için çaba sarf ediyordum.

Kahvaltıyı bir bardak kahve ile geçiştirdikten saçlarımı sağ tarafa toplayıp ördüm. Mesleğim çocuklar olduğundan olsa gerek makyaj yapmıyordum ve kıyafetlerimi günlük tarzda tutmaya özen gösteriyordum. Çocuklar doktor ablalardan korkarlardı ben hiçbir çocuğun doktor ablası olmak istemiyordum, belki onların ablaları olabilirdim fakat doktor ablaları olmayacaktım. Çocuklar korktukları durumda içlerine kapanır ve küçük yaşında fazla şiddet gören çocuklar okula başladıkları dönemde ya içine kapanık olduklarından ya da şiddet yanlısı davranışlarından dolayı arkadaş edinemezlerdi. Korkularının esiri olarak büyüyen çocuklar, özgüven eksikliğinden kaynaklanacak kişilik bozuklukları içerisinde bulunur ve bu da etrafımızda sevilmeyen insan takımlarını oluştururdu.

Ben sabah işlerimi hallederken zaman hızlı geçmiş ve akrep ile yelkovan yediye çeyrek kalayı gösterir olmuşlardı. Kliniğin kapısından içeri girip asistanıma ufak bir selam verdikten sonra günlük planımı elime aldım ve odama ilerledim. Pembe ile beyaz arasındaki ince çizgide kalmış koltuğuma oturup planı inceledim. İlk mucizemin adına baktım ve gülümsedim. Daha önce gelmemişlerdi, ilk seanslardan korkardım. Karşındaki minik bedeni analiz etmen ve tanıman gereken ilk kırk dakikaydı bu. Bugün tanımaya çalışacağımız minik kızın ismini sesli bir şekilde tekrar ettim ve gülümsedim:

Darcy Styles

Harry'nin ağzından;

Yanağımdan bir damla yaş süzülürken sıçrayarak uyandım. Bir yıldır görmeye alışık olduğum rüyalardan birisini daha tamamlamıştım. Saate baktığımda altı buçuk olduğunu görüp kalkma zamanının da geldiğini anladım. Darcy, küçük istisnalar dışında, sabahları altı buçukta uyanırdı. En sevdiği çizgi filmi izler ardından da kahvaltısını yapardı. Düzenli fakat eksik bir yaşamımız vardı. İçinde dört yaşında olan bir çocuğun yaşamasına rağmen, evimizde çocuk sesi yoktu. Darcy annesini bir daha göremeyeceğimizi söylediğim o günden sonra konuşmamıştı. Sözcüklerinin hepsini yutmuş, duygularını ise içinde yaşar olmuştu. Nadir gülümsüyor ve oyuncak dükkanına gittiğimizde bile benden herhangi bir şey istemiyordu. Yeni alınan oyuncakları ile benim ısrarım üzerine oynuyordu. Eski oyuncaklarını ise elinden düşürmüyor fakat onlar ile oynamak yerine onları sadece yanında taşıyordu. Düşüncelerini anlayamıyordum. Bir yıldır bütün çabalarım boşa çıkmış, konuşturma denemelerim sonuç vermemişti. Bugün son çare olarak onu bir pedagoga götürmeye karar vermiştim.

PedagogHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin