1. Bölüm

28 7 1
                                    


İYİ OKUMALAR

Mirza ilk okul gününde devin'e gönlünü kaptırmıştı. Daha yeni liseye geçmişti.
Devin'i düşünüyor, düşündükçe yüzünde ki sırıtış büyüyor.

Evine gelince ilk işi annesini öpmek oldu. Hanife, mirza'ya dönerek "oğlum yemek yapamadım bir şe-" Mirza, annesine gülümseyerek, "bir şey olmaz annem. Ben sipariş veririm yarım saate  burda olur."
"E tamam oğlum, ben biraz uyuyayım. Yemek gelince beni çağırırsın."

Hanife odasına gidip uyudu.

Mirza annesiyle gurur duyuyordu. Babası, Hanife hanımla evlendikten sonra askere gitmek zorunda kalmıştı. Hanife, eşine 'hamile olduğunu' söyleyince çok mutlu olmuş, içi içine sığmamıştı.
Hanife hanım Mirza'yı doğurmuş, eşinin gelmesini bekliyordu. Ama ölüm haberi gelmişti.

İşte bu yüzden annesiyle gurur duyuyordu. Çünkü Hanife, şehit karısı olmaktan utanmıyor aksine gurur duyuyordu.

Yarım saat sonra yemekler gelmişti. Mirza annesini uyandırmak için odasına gitti.
"Annem... Hadi kalk bak yemekler soğuyacak." Mirza annesinin tenine dokundu. Teni soğuktu.
"Anne!" Korkuyordu. Birkez daha bağırarak,

"Anne!" Tepki yok, kıpırdama yok.

"Anne!" Nabzını kontrol etti. Atmıyordu.

Titreyen elleriyle ambulansı aradı.
Ambulans gelmiş, nabzına tekrar bakıyorlardı. Mirza gelen hemşirelere sorular yağdırıyordu.
"Annem nasıl, iyileşecek mi, nabzı... Nabzı atıyor mu?"
Hemşireler hiçbir şey demeden, Hanife'yi sedyeyle birlikte ambulansa taşıdılar.
Mirza, annesiyle birlikte ambulansa binmiş hastaneye gidiyordu.

Ameliyata girmişti. Yaklaşık üç saat sürmüştü. Mirza doktorların ameliyathaneden çıktığını görünce yaslandığı duvardan kalkarak doktora ilerledi.
"Annem... Annem nasıl, yaşıyor dimi?"
Doktor başını olumsuz halde sallayarak,
"Maalesef efendim, başınız sağolsun."
Doktor yanından giderek, uzaklaştı.

Doğduğu gün babası şehit düşmüştü, aşık olduğu gün annesi ölmüştü.

Cenaze gömülmüş Mirza sadece gözlerinde ki yaşlarla sessizce toprağa bakarak ağlıyordu.

Omzuna dokunan biri ile arkasına döndü.
"Dayı... Dayı annem öldü." Diyerek eren dayısına sarıldı.
"Biliyorum oğlum... Biliyorum."

Eren, mirza'yı kendi evine götürmüştü.

Eren, eşini ve çocuğu ile beraber yurt dışına gideceklerdi. Her ne kadar Mirza'yı ikna etmeye çalışsalarda, Mirza gitmemişti. Dayısından kalan evde tek başına yaşıyordu.

(3 yıl sonra)

Mirza'ya sadece, babası şehit düşerken o ve annesinin öldüğü gün, yani devine olan aşkı kalmıştı.

"Seni seviyorum devin." Devin sesin geldiği tarafa döndü.
"Lütfen bana sadece bir şans ver." Dedi, işaret parmağını göstererek. Devin, sinirle bağırarak konuşmaya başladı.
"Sana ne bir şans veririm nede başka bir şey. Ayrıca sen hiç aynaya bakıyor musun da benimle böyle konuşuyorsun?" Okulun bahçesinde bulunan öğrenciler gülmeye başladı.      
Okulun yarısı mirza'ya gülüyordu.

Mirza etrafı takmayarak konuşmaya devam etti.
"Değişirim devin." Dedi, kısık çıkan sesiyle.
Devin işaret parmağını mirza'ya doğru sallayarak,
"Bana bak! şunun şurasında son yıldayım, seninle uğraşamayacağım."

Devin koluna taktığı çantayla beraber okuldan çıktı.
"Devin... Devin lütfen... Göreceksin nasıl değiştiğimi."
Mirza göz yaşlarını elinin tersiyle silerek, evinin yolunu tuttu.

Devini düşündü, az önce devinin söylediklerini unutmak için devini düşünmüştü.

Yürüdüğü kaldırıma doğru gelen siyah araba ile düşüncelerine son verip, anlamsız bakışlarla arabayı izledi. İki siyah takım elbiseli adam kapıyı açtı.
Mirza'ın yanına gelerek,
"Efendim, dayınız Eren Kaçmaz şuan arabada sizi bekliyor. Lütfen zorluk çıkartmadan arabaya binin."

Mirza arabaya doğru ilerleyerek arabaya ulaştı.
Evet, dayısı arabada oturmuş Mirza'yı bekliyordu.
İyi de ne oldu da dayısı korumaları olacak kadar zengin olmuştu?
En son görüştüklerinde annesinin cenazesindeydi.

"Dayı?"
"Arabaya bin. Her şeyi anlatacağım."
Mirza, sorgulamadan arabaya bindi.

Deponun önünde durunca korumalar kapıyı açtı, içinde ki sorular ile beraber arabadan indi.

Dayısının arkasından deponun üst katında bulunan odaya ilerlediler.

Eren, koltuğuna oturarak mirza'ya karşısında ki gösterdi. Mirza gösterilen koltuğa oturdu.

"Az önce olanları gördüm. Senin için üzüldüm. Ama şimdi konumuz bu değil. Ben İstanbul'a yedi ay önce geldim."
Mirza,
"Yedi ay önce geldin ve hiç yanıma gelmedin. Yanlış anlamadım dimi?"

Eren, derin bir nefes alarak konuşmaya başladı.
"Bak Mirza, benim ne tür işlerle uğraştığımı bilmiyorsun. İnan bilseydin böyle konuşmaz-"

Mirza, Eren'in sözünü keserek konuşmaya başladı.
"Ne tür işlerle uğraşıyorsun? Benim senden başka kimsen kalmadı dayı."
"Tam on yıl boyunca Savaş Özen'in sağ kolu olarak çalıştım. Mal varlığının yarısını bana vermişti. Gerisini de o öldüğü zaman otomatik olarak bana gelecekti."

"Sonra ne oldu?"

"Mal varlığı geldi ama oğlum gitti."
Mirza elinde olmadan kaşlarını çattı.
"Nasıl yani, nereye gitti?"

Eren nefessiz kalıyormuş gibi bir yüz ifadesi alırken, eliyle kravatını gevşeterek rahatlamaya çalıştı.
"Şerefsiz mal varlığını verirken düşmanlarına 'her şeyi ben ile eren beraber yaptık.' tabii o zamanlar işten çıkmıştım. Savaş ve ailesinde bulunan herkesi öldürmüşlerdi. Şimdi bende, bende ailemi korumak amacıyla Amerika'ya gittim. Aylin ile Yiğit bilmiyordu. O akşam söyleyeceğim gün, yiğit akşam gelmemişti. Ve o akşam gecesi öldürülmüştü."
Gözleri dolmuştu.

DEVAM EDECEK;)

DEĞİŞTİM BAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin