günlerden perşembe ve hava biraz kasvetli bugün. hatırlar mısın bilmem ama, okuldan bir arkadaşınla bu konuyla ilgili sohbet ederken sizi gizlice dinlediğim için terslemiştin beni. "hey," demiştin dik dik bakarak, "bunun kötü bir şey olduğunu öğretmediler mi sana?" tek yaptığım utanarak yüzümü dönüp gitmek olmuştu. en azından kasvetli havaları sevdiğini öğrenmiştim. iki yıl önceydi, minjeong, deneme sınavının hemen ardından. dünya sana dokunmadan, insanlar seni mahvetmeden önce her şey yolundaydı.
sen iyiydin.
kendime engel olamadığım için beni affet, bu sabah evinin önündeydim. epey kalabalık ve gürültülüydü bahçeniz. senin tanıdığına inandığım insanlar oraya toplanmıştı. aileni göremedim minjeong, belki de evdelerdi. sen de evde miydin? bundan emin değilim. kalabalık yerlerden nefret edersin. insanların fazla olduğu mekanlardan uzaklaşırsın hep, onların nefesleri seni boğar da ondan. fakat benim, bir tek senin nefesine ihtiyacım var.
neredesin, minjeong? senden haber almayalı epey uzun zaman oldu. her sabah okula gidip seni orada görmeyince endişeleniyorum. sahile mi gittin yoksa yine? belki de parkta dolaşıyorsundur. bu mantıklı, yarın oraya giderim. salıncakları seversin. parktaki salıncaklardan birinde oturup eski bir kasetçalardan bir şeyler dinleyerek daldığından eminim. yarın seni göreceğime inanamıyorum.
bunca zaman sonra seni görmenin düşüncesi bile farklı hissettiriyor, minjeong. umarım biraz kilo almışsındır. beni yanlış anlama, seni her halinle güzel buluyor ve beğeniyorum, ama sağlığın için bundan daha iyisi yok. üstelik, seni son görüşümde uykusuzdun. gözlerinin yorgun bakmasından nefret ediyorum. bu gece güzelce uyu ve yarın parkta buluşalım.
bir detayı atladım, üzgünüm. evinin önüne gittiğimde oradaki herkes ağlıyordu. gerçek gözyaşlarını tanırım, onlar sahtelerdi. senin gözyaşların en gerçek olanlardı, minjeong. bunun nedenini anlayamadım.
hep gittiğin parkta bolca çiçekler var. lütfen bir şeyler ye ve kendine güzelce bak, minjeong. hatırla ki sen, bahçemdeki son nergis çiçeğisin. solamazsın.
peki ya neden ağlıyorlar?
bunu bana daha sonra anlatırsın. yarın salıncağın orada görüşmek üzere, mutlaka gel.
