🥀
Sesim...
Ödülüm ve cezam benim...🌬️
Sesler işitirdim, çığlıklar kulağımı çınlatırdı, acı hissederdim lakin bedenim uyuşmuş gibi tepki veremezdim. İsmimi bağıran sese dönerdim lakin görüşüm netleşmezdi. Konuşmak isterdim ağzımı açıp bana seslenen kişiye yanıt vermek isterdim fakat konuşamazdım. Sanki suyun dibinde boğulurmuş gibi hisseder nefes alamazdım.
"Sakın korkma kızım! Annen seni kurtaracak güçlü kalmalısın. Duyuyor musun beni kızım!" Anne? Bana sesleniyordu işitiyordum lakin boğuk geliyordu. Buradayım anne yardım et demek istedim lakin sesim çıkmıyordu. Sahi sesime nolmuştu? Benim sesim annemin dediğine göre eşsiz bir sesti. Peki neden sesimi duymuyor ve de sesimin tınısını hatırlayamıyordum?
"Demek buradasın... Benden kaçabileceğini zannetmemiştin değil mi La mia donna?" Bu ses kimindi ve kime diyordu bunları? Etrafı net görmeye çalıştım ve ilk gözüme çarpan erkek ayakkabısıydı. Yukarı bakmak istemiştim lakin acıdan hareket edemiyordum. Tam sesimi çıkaracak yardım isteyecekken bir el ağzımı kapattı.
"Sh küçük Ariel'im benim sakın sesini çıkarma." Bir el daha uzanmaya çalıştı adamın koluna doğru. Lakin şimdi fark ettiğim durumdan dolayı olsa gerek yetişememişti. Arabadaydık ve kaza yapmıştık. "Dokunma ona! Bir tek kızım kaldı onu alma benden!" Yardım et anne canım yanıyor.
Nefes nefese bir şekilde yataktan kalktım hızla. Lakin nefes alış verişlerim bile sessizdi. Kapının dışından biri dinlese duyamazdı çünkü sessizliğe alışmıştım, daha doğrusu alışmak zorunda kalmıştım. Elimin tersiyle terimi sildim yavaşça, ne görmüstüm acaba da bu kadar terlemiştim. Her şeyi boşverip saate baktım, saat sabahın dördü olduğunu gördüğümde ise derin bir nefes alıp ayağa kalktım.
Sessizlik ve yalnızlık içerisinde hiçbir şey elde edemeden, başaramadan bu dünyadan göç edeceğimi söylemişti üvey annem. Sözün doğruluğunu şu an kimsesiz yaşadığım bu evin içerisinde derinden hissediyordum. Evde tek nefes kedimdi, o da olmasa herhalde delirmeye başlardım.
Kedim beni hissetmiş gibi miyavlamaya benzer ses çıkararak odaya koşmuştu. Zaten onun dışında varlığımı kimse hissetmiyordu çünkü hissettirmiyordum. Kendisi dilsiz bir kediydi aynı benim gibi. Küçükken Nev'in dilini kesip dışarı attıklarını barınak çalışanından duyduğum gibi sahiplenmiştim.
"Günaydın kızım, ben mi uyandırdım seni?" Anlamayacağını bilsem de işaret diliyle sürekli konuşurdum kedimle. Mırıltılar çıkarak uzattığım elime kafasını sürtmüştü. Nev ile biraz oynadıktan sonra cama dönüp gün doğuşunu seyrettim. Annemi kaybettikten sonra hep yaptığım şeylerden biriydi, kabuslarla uyanıyor ardından güneşin doğuşunu izliyordum.
Güneşin yakıcı ışığı ortaya çıktığında derin nefes aldım ve biraz daha durup mutfağa ilerledim. Dünden beri bir şey yemeyen midem protesto etmeye başladığında kahvaltılık salatalık dometesleri çıkarıp bir yandan onları doğrarken bir yandan omlet yapıyordum. Her şey hazır olduğunda masaya yerleştirdim ve oturup yemeden önce de Nev'in kabına da mama koyup her zaman yaptığım omletimden bir parça kopararak mamasının üzerine bıraktım. Böylelikle beraber yiyor gibi hissediyordum.
Her şey bitmiş bulaşıkları da makineye yeşleştirmişken bugün yapacaklarımı bir gözden geçirdim. Abim hakkında bilgi ararken çok garip bilgilerle karşılaşmıştım. Bilgisayarla içli dışlı olduğumdan profesyonel olmasam da bir yerleri hacklemekte ustalaşmıştım. Aldığım bilgilere göre abimin kaybolduğu yıllarda çocuk kaçırmanın çığır aştığı göz önünde bulundurarak polislerin bir şey yapamaması normaldi. Biraz da sanal alemde edindiğim arkadaşımdan da yardım alarak küçük detaylar elde etmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ORENDA
Детективи / ТрилерIssız bir sokakta yürümeye benzerdi kayıp birini bulmaya çalışmak. Yürürsün, yürürsün ve daha da yürürsün ama yol o kadar karanlıktır ki önünü göremezsin. Takılıp düşersin vazgeçmeyip geri kalkar devam edersin. Tam bitti derken aslında daha yolun ba...