Bölüm 1:Güven

10 6 5
                                    

 John köye girdiğinde herkes ona şaşkınlıkla bakıyordu. John kimseyi takmadan kızı evine götürdü. Annesi hâlâ yatıyordu, yaşlı kadın son zamanlarda daha fazla uyuyordu. Ses yapmadan kızı kendi yatağına koydu ve üstüne battaniye örttü.

-Bu soğukta onu nerden buldun? Annesi John'u düşüncelerinden uyandırdı. Arkasını döndü
-Ormandaydık ve karda ayak izleri bulduk.
-Nasıl donmamış?
-Bilmiyorum.
-O, büyücülerin çocuğu olmasın?
-Ne büyüsü anne, saçmalama. Büyücüler gerçek değil.
-Öyle olmasaydı bu köy lanetlenmezdi. Halimize bak çoğu kişi yiyecek bir lokma bulamıyor. Sen bunu soğuktan zannediyorsun ama değil. Ben çocukken, ormanın derinliklerinden bizi izleyen mavi gözlü insanlar görmüştük. Çok korkup anneme söylediğimi hatırlıyorum ve sonra ne oldu biliyor musun? O akşam tüm bebekler kayboldu. O günden beri burayı kıtlık ve sefillik kapladı.

 John şok olmuştu. Büyü saçmalığına inanmıyordu ama bir gecede tüm bebeklerin kaybolması mı? Bunun mantıklı bir açıklaması olabilir miydi?
-Gerçeği uyandığında öğreneceğiz.
-Yerinde olsam o kızı geri götürürdüm, bu kadar beyaz ten, beyaz bir saç...

 Biraz duraksadı sonra parmaklarıyla uyuyan kızın gözünü açtı. John böyle güzel bir mavi hayatında hiç görmediğini düşündü, gözleri buz tutmuş bir göl kadar güzeldi onun için. Gözlerinin dışı daha açık bir maviydi. Göz bebeğine giderken aralara yeşil kaynıyordu. 

-Bak mavi gözlerini görüyor musun?
John kızın gözlerine bakmaktan kendini alamıyordu.
-Bu onun kötü olduğu anlamına gelmez(?).Daha çok soru gibi söylemişti bunu.
-O tehlikeli olmayabilir ama onu ormanda tek bulduğunu söyledin ya kıza büyü yapıldığı için ormana attılarsa?
-Ben büyüye inanmıyorum anne

Ses kızı rahatsız etmiş olsa gerek homurdanarak uyanmaya başladı. İlk başta nerde olduğunu anlamadı gözlerini tam açıp annemle bana baktı. Gözlerindeki korkuyu gördüm, geri sıçradı sırtını duvara dayadı. Bizden olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Bu hızlı hareketi annemi korkutmuş olacak ki geriye doğru düştü.
   Anlık bir sessizlik oldu, annemin yavaşça arkama geçmesini sağladım. Bunu yaparken kızla göz temasını kesmedim. 

-Merhaba! sesimi olabildiğince yumuşak çıkarttım.
-Merhaba(?) beni tekrarladı ama soru sorar gibiydi.
-Sakin ol sana zarar vermeyeceğiz. elimle ona sakin olmasını gösteriyordum.
-Şimdi sakince oturabilir misin?

  Olabildiğince yavaş ve sakin konuşuyordum çünkü anlamıyor gibiydi. Önce yüzüme sonra etrafa baktı. Kaçabileceği bir yer arıyordu. Kapıya gözleri takılınca sadece hamle yapmasını bekledim ve hamle yaptığında onu kolundan tuttum.

 Çekiştirerek kaçmaya çalıştı ama bırakmadım, iki eliyle çekiştirmeye çalıştı. aslında kaslıydı ama başaramadı. Onu tutup kendime çektim ve sarıldım. Annem beni sakinleştirmek için böyle yapardı. Sanırım onda işe yaramadı çünkü hırlamaya benzer bir ses çıkardı ve kollarımı tırmalamaya çalıştı (üstünde mont gibi bir şey var adamın), başaramadı. Kurtulamayacağını anlayınca durdu ve yüzüme baktı.

 Korkuyordu belliydi, ona zarar verip vermeyeceğimi ölçmeye çalıştı. Kıza burdan baktığımda boynunun kırmızı olduğunu gördüm, dikkatli bakınca kollarındaki morlukları gördüm. Bunu ona büyücü olduğunu düşündükleri için mi yaptılar? Kafamda bu soruları düşünürken kız bunu fırsat bilerek beni itip koşmaya başladı. Kapıyı açtığı gibi suratına soğuk hava çarptı ve irkilmesine neden oldu. 

 Max ve Jan kızın karşısında belirdi. Onların orada ne işi var? Kız daha da korktu. İkisini de itip köyün sokaklarında koşmaya başladı ve ben de onu takip ettim. Karlar etrafı sarmasına rağmen çok iyi koşuyordu ama sokakları bilmediği için yanlış yöne saptı ve bir ahırın içine girdi, tabii ki ben de hemen arkasındaydım. Ahır çok büyük değildi bu yüzden ondan uzak değildim. Nefes nefese kalmıştım ama onda yorulma hissi yokmuş gibiydi.  

-Artık durabilir misin? Ciddiyim çok yoruldum. Seni incitmek gibi bir şey yapmayacağım. bana anlamaya çalışır gözlerle baktı.

-Konuşmayı biliyor musun?

  Yavaş yavaş ve tane tane.. Belki böyle anlayabilirdi. Ağzını bir şey söyleyecekmiş gibi açtı ama vazgeçti. Belki el işaretleriyle konuşmak daha mantıklıdır. Elimi yavaşça havaya kaldırdım önce kendimi sonra da onu işaret ettim ve ellerimi birleştirip yavaşça salladım. Köydeki sağır çocukla bu şekilde arkadaş olmuştu ve belki bu şekilde onunla da arkadaş olabilirdi.

 Kızın gergin vücudu biraz daha gevşemiş gibiydi. Kafasıyla hafifçe onayladı ve ben de ona yavaşça elimi uzattım. Başta tereddüt etse de yavaşça elimi tuttu. Bana doğru yürürken ona çıkışı işaret ettim ve ona üstümdeki paltoyu verdim. Beraber eve yürüdük. 

 Çok sessizdi hatta yüzüme bile bakmadan sadece yürüyordu. Etrafta yürüyen insanlar dönüp bize bakıyorlardı. Bakışlarından sinir olsam da bir nevi haklılardı.

Gizli DeneylerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin