Eve geldiklerinde kızı hemen sobanın yanına oturttum. Annem yiyecek bir şeyler getirdi. Kız boş gözlerle sadece sobaya bakıyordu. Ben ise üstümdekileri değişmek için odama gittim, belki kıza da giyecek bir şeyler bulabilirdim. Ona kazak ve içlik getirdim. Ona olabilecek başka altlığım yoktu ve annem ona kıyafetlerinden vermezdi. Annemin onu burada istemediği belliydi. Hâlâ o aptal bâtıl inançlara inanıyordu ve bir insanın hayatını önemsemiyordu.
Kıza kıyafetleri verdim. Bi an bana baktı ve üstündekini çıkartacakmış gibi tuttu. Hemen arkamı döndüm.
-Yapma!
sesim biraz yüksek çıkmıştı. Onu görmüyordum ama irkildiğine emindim. Elimle odamı gösterdim.
-Orada giyin.
dediğimi anlamış olacak ki odama giden ayak sesleri duyuyordum. Bu olayları izleyen annem
-Görüyorsun değil mi edep diye bir şey bile bilmiyor.
-Anne abartıyorsun
somurtarak camdan dışarı baktı. Sonra oturduğu kanepeye uzandı. Kız kıyafetlerini değiştirip yanımıza geldi ve sobanın arkasına oturdu.
-Konuşabiliyor musun?
kafasını yana yatırıp bana baktı anlamaya çalışıyordu. İşim biraz zor olacaktı. Önce kendimi gösterdim.
-John
biraz bekledim , gözlerine bakmak zaten kafamı güzel yapıyordu,
-Ben John
eliyle beni işaret ederek
-John
diye tekrarladı ama yakınında olmasam duyamayacağım kadar kısık bir sesle söylemişti. Annem, muhtemelen bunları duymak istemediği için, daha soğuk olmasına rağmen odaya geçti. Anneme çok takılmadan kızla sohbetime devam ettim.
-Sen?
diye sordum belki bir adı vardır.
-Sen
deyip kendini işaret etti.
-Hayır, hayır
elimde olmadan güldüm. Belki de başka bir şey denemem gerekiyor. Gidip birkaç tane kağıt ve kalem aldım. Kağıda "John" yazdım ve kendi önüme koydum. Anlamış gibi sırıttı, kalemi aldı ve bir şeyler karaladı.
Kağıdın üstüne tuttuğunda "0143-B" yazısı birazcık karışıktı. Şaşkınlıkla ona baktım. Birisinin ismi nasıl böyle olabilir. B mi? Peki A kim? Kağıda "143-A" yazdım. Kağıda kederli kederli baktı ve gözleri doldu.
-Özür dilerim, seni üzmek istemedim.
ne yapacaktım şimdi? Bilmeden kızı üzdüm. Hıçkırmaya başladı, ben de ona sarıldım.
-Anne
diye fısıldadı. Onu kollarından tuttum ve yüzünü görebileceği kadar geride tuttum. Sulu gözleriyle bana baktı, sonra camı işaret etti.
-Anne
Dedi tekrar. Annesi de mi o ormandaydı? Neden onu görmemiştik? Ya kız annesine giderken onu alıkoyduysak?
-Acı, annem
-Ne?
kafamdaki soruları yavaşça sormam daha iyi olurdu.
-Anne, zehir, acı
-Annen sana zehir mi veriyordu?
elimle ormanı sonra kızı gösterdim. Kafası karışmış bir şekilde bana baktı. Kağıda bir şeyler çizdi. İki kişi biri elinde iğne olan, siyah giyinmiş yüzü kapalı biri, yanında suratı asık, ipli bir elbise giymiş bir kadın ve üstünde "Anne" yazıyor.
-Doktor!
anlıyordum ama beynim kabullenmek istemiyordu.
-Nerede?
kağıttaki çizdiği şeyin üstüne '?' koydum, bir süre kağıda baktı ve ormanı gösterdi. Kağıttaki çizimin hemen üstüne çizgi çekti ve çizginin üstüne ağaçlar çizdi. Sonra da beni çizdi ve eliyle benim ona yaptığım hareketi yaptı.
-Annene, ben yardım?
evet basit kelimeler... Anladığım için mutluydu. Başını okşadım. Nedense onu mutlu görmek beni de mutlu etmişti. Bir anda midesi guruldadı. Annemin hazırladığı yemekleri ona verdim. İlk başta yemekten çekinse de çok açtı ve dayanamadı.
Hava karardığında, kanepeye onun için yatak açtım. Acaba bu gece uyuyabilecek miydi?
Birkaç gün böyle geçti ona konuşmayı öğretmeye çalışıyordum ve anneme evde yardım ediyordum.
Ama çok uzun sürmedi...
Gece ayak sesleriyle uyandım. Gözlerimi açıp baktığımda annem yatakta değildi. Kalkıp salona gittim. Annem elinde yastıkla kızı boğmaya gidiyordu. Annemi durduramadan kızı boğmaya çalıştı, kız çırpınmaya başladı. Koşarak annemi tuttum.
-Ne yapıyorsun!?-Onun ölmesi lazım!
Annem kurtulmaya çalışıyordu. Kız ise derin derin nefes alıyor ve saldırmak için fırsat kolluyor gibiydi. Annemi tutup odaya götürdüm. Kapıyı kilitleyip kilitlememekte kararsız kaldım çünkü o annemdi. Kilitlemedim ve kızın yanına gittim.
-Özür dilerim! İyi misin?
Ona doğru bir adım attım.
-Dur!
Korkuyordu, haklı olarak. Tamam şimdi ne yapacaktım? Dizlerimin üzerine çöktüm ve yavaşça yere oturdum. Bana hâlâ güvenebileceğini kanıtlamalıydım. Önce onu, sonra beni ve elleri birleştir. Yine işe yarar mıydı? Kafasını hayır anlamında salladı.
-Sen, o, kötü!
Söyleyebileceğim bir şey yoktu, benim yüzümden ölebilirdi -Annemdi ama onu tek bırakan bendim.- Annemin olduğu odaya baktı. Merak ederek arkamı dönüp baktım. Ses mi duymuştu acaba? Kıza tekrardan döndüğümde yoktu! Ne! Ayağa kalkıp etrafa baktım. Soba çok sönmediği için hâlâ ışık yapıyordu ama her yeri görebileceğim kadar değildi. Önce kanepenin arkasına baktım. Sonra da evin tamamını gezdim. En son annemin odasına gittim. Annem sakince yatakta oturuyordu.
-Kızı gördün mü?
garip bir şekilde oda olması gerekenden daha soğuktu.
-Belki
-Belki mi? Ne saçmalıyorsun? Kızı boğmaya çalıştığın yetmez mi? Yerini söyle!
-O kız geldiğinden beri bana kaba davranıyorsun ve söylediklerime inanmıyorsun. Kaç gündür elin boş geliyorsun, benimle ilgilenmiyorsun. Köydeki herkes hakkımızda konuşuyor biliyor musun? HAYIR! Ama ben biliyorum. Ormandan gelen rastgele bir kız için anneni üzüyorsun! Gitmek istedi ve onu gönderdim. Tamam mı? Bana geldi ve camı gösterdi. Ben de anlayıp camı açtım ve aşağıya atladı. Dua etsin kıyafetlerini ondan almadım!
Sadece şaşkınlıkla anneme baktım. O, nasıl bu kadar kalpsiz olabilirdi.
-Sen.. Sen sadece büyü saçmalığına inandığın için birisi hayatını kaybedebilir farkındasın değil mi?
-Köydekiler gözleri tekrar görmeye başladılar biliyor musun?
Tartışmak istemiyordum, tartışsam bile kazanamazdım çünkü. Peki kızı nasıl geri getirecektim? Camdan dışarı baktım, ormana giden izler vardı. Benden çok daha hızlı, peşinden gitsem bile yetişemezdim. Ya kızı tekrar kaçırırlarsa? Bilmiyordum ve bu şekilde uyuyamazdım.
Annem ise çok üzüldüğümü görüp bana moral vermek ve kendini haklı çıkarmak için bir şeyler söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Deneyler
Science FictionElimle kendimi işaret ederek "Jhon" dedim, beni tekrarladı "Jhon" o kadar tatlı söylemişti ki kalbim eriyordu resmen.