Bölüm 3:Aşk

5 5 6
                                    

  

 Bu olayın ardından bir kaç gün keçmişti ve hala düzgünce uyuyamıyordum.

 Sıcak bir çay yapıp dışarda oturdum, Max ve Jan'ın gelmesini bekledim. 

-Sabahın bu saatinde kuşlar bile uyuyordur.
-Bu yüzden gidiyoruz, gafil avlamak için...
-Neyse ne senin neden moralin bozuk John?"

 en sonunda Max ve Jan tartışmayı bırakıp bana dönmüşlerdi.

-Açım ve gidip avlanmazsak sizi yiyeceğim.
-Sakin ol şampiyon hadi gidelim.

 Bugün şanslı günümüzdü. Birkaç tavşan avladık.

 Eve girmek istemiyordum orada annemle karşılaşmak hiç hoşuma gitmiyordu. Bu yüzden odunluğa attığım ve kesmeyi sürekli ertelediğim odunları kesmeye karar verdim. Bir süre normaldi ama ormanın oradan çıtırtı sesleri geliyordu. Bazen köy taraflarına ayılar gelirdi.

  Elimden geldiğince sessiz bir şekilde silahımı aldım, ağaçların arkasına yürüdüm. O oradaydı. Elimde olmadan sırıttım. Ağacın arkasına saklanmaya çalışırken, benim odun kestiğim yere bakıyordu.

 Sessiz bir şekilde yanına gittim ve onu ağaçla arama aldım. 

-Yakaladım!
-Aaa!

  Çok ince bir çığlık attı. Buradan bakınca aramızda 10 santimetreden daha fazla boy farkı var gibiydi. Üstünde hâlâ benim kıyafetlerim vardı ama kirlenmişti. Ona bakarken sırıtmadan edemiyordum. Bir anlık dudakları çok güzel gözüktü ama başka yere bakarak geçiştirdim. 

-Nasıl? 

Sesi çok tatlıydı ve konuşması bana onu ne kadar özlediğimi hatırlattı. Beni kendine nasıl bu kadar hızlı ve sıkı bağlamıştı. 

-Küçük bir avcı olabilirsin ama ben de hızlı bir avım.

 Sırıttım, söylediklerimin çoğunu anlamasa bile içimden gelmişti. Mavi gözlerine baktığımda kendimi ondan alamıyordum. Sanırım o da kahverengi gözlerimden kendini alamıyordu.Bir süre birbirimize bakarak bekledik. Hayallerimden sıyrılmak için bakışlarımı kaçırdım. Tekrar ona döndüğümde o da ayaklarına bakıyordu. Başını okşadım. 

-Aç mısın?

 Tekrar bana baktı. Bu sefer gözleri parlıyordu. Evet anlamında kafasını salladı. Elinden tuttum ve onu odunluğa götürdüm. Yanımda getirdiğim saklama kabını açtım ve onun önüne koydum.

 -Sen?

 Konuşmasını dinlemek için her şeyimi verebilirdim. 

-Hayır sen ye.

 Yere açtığım bezde yanına oturttum ve saçını okşadım. Nedensizce her fırsatta ona dokunmak istiyordum. Yemek yerken çok mutluydu. Muhtemelen birkaç gündür yemek yememişti. 

-Seni özledim

 ağzındaki ekmek parçasıyla kafasını kaldırıp bana baktı, neden bu kadar tatlı olmak zorunda? 

-Nerelerdeydin? 

  Önce yüzüme baktı, sonra ormanı işaret etti. Yemek yemeyi bitirdiğinde ayağa kalkıp kapıya yöneldi. 

-Nereye? Ayağa kalkıp yanına gittim. Onun gitmesini kesinlikle istemiyordum Onun bu kadar yakınında olmayı bırak, göz göze gelmek bile kalbimi hızlandırıyordu. Ben ne ara bu hale geldim?

-Annen istemez.

-Hayır, burada kalabilirsin. Lütfen gitme!

 Bunu söylerken ellerini yavaşça tuttum. Tekrar gitmesini istemiyordum! Hafifçe gülümsedi. 

-Gerek yok.

 Konuşmayı gerçekten öğreniyordu azar azar. 

-Lütfen...Tehlikeli, gitme.

 Onu tekrar o ormana göndermeyeceğim, olmaz. Başını eğerek bana baktı. 

-Acı burada 

-Hayır, bugün burada kal lütfen 

Benim için çok zordu gözlerine bakmak ama gitmesini istemiyorsam dayanmalıydım. 

-Tamam.

  Dedi ve bakışlarını kaçırdı. Sadece ısrarlarıma dayanamadı. Ben de kendime dayanamayıp sarıldım. Biraz böyle bekledik. O sırada ellerini belime koydu. Geri çekildiğinde biraz bekledi, birbirimizi bırakmadık tatlı tatlı birbirimizin gözlerine baktık. Bir anda dudağımın kenarından öptü ve odanın diğer ucuna gitti. Şok olmuş bir şekilde ona baktım. Kalp atışlarım o kadar hızlandı ki kalp krizi geçireceğimi sandım. Olduğu yerden bana bakarak sırıttı. Duygularımız karşılıklıydı, ikimizin de içinde bir şeyler vardı. Şimdi ne yapmalıydım? 

  Kendimi onun yanında buldum Önce yanaklarını öptüm, gıdıklanmış gibi güldü. Daha fazla istiyordum, hep onun yanında olmayı hep onunla olmayı istiyordum. Daha ileri gitmek isterdim, dudaklarına yapışmak isterdim ama yakınımda olması bile beni yakarken onu öpmem tüm kontrolümü kaybetmeme neden olabilirdi. Çok erken, çok erken... Bunu kafamda tekrarlayarak kendimi durdurdum. 

-İyi misin?

-İyiyim merak etme

 Bana meraklı gözlerle baktı. 

-Gerçekten iyiyim, burada bekle birkaç eşya getireyim.

 dışarı çıktığım gibi soğuk yüzüme vurdu. Sakinleşmiştim. Eve girdiğimde annem kanepede beni bekliyordu. 

-Bu saate kadar neredeydin?

-Boşuna sorma ya da beni de bekleme bir süre burada kalmayacağım.

-Nerede kalacaksın? Gidecek çok bir yerin yok.

-Beni boşuna merak etme! 

Bu konuşma olurken yastık, battaniye gibi bazı ihtiyaçları aldım ve kapıya yöneldim. 

-Al bunu. 

Annem bana yemek verdi. 

-Neden?

-Sana ve o kıza karşı bencilce davrandım, özür dilerim. Kıza bakmaya çalıştığın belli ona ver.

ne söylemem gerektiğini bilmiyordum ya da ne söylemek istediğimi. Annemden bir özür beklemiyordum ya da onu affedebilir miyim bilmiyordum.

 Yemek kutusunu aldım ve odunluğa gittim. Annem biliyordu ama gidip başka yastık veya battaniye almamıştım. Yanına gittiğime bezin üzerine yatmış, uyumak üzereydi. Gözlerini hafifçe açıp bana baktı güneş daha yeni batıyordu ama içerisi karanlıktı. Etraftaki odun ve yaprakları güzelce dizdim ve üstüne bez serdim. Yastık, battaniye ve bitti artık hava tamamen kararmıştı. Ben bu yatağı yaparken kız beni izledi. 

-Hadi gel yatalım, yoruldum.

  Bana tatlı tatlı baktı ve sırıttı, yatağa yattım. İlk başta sırt sırta yattık. O kadar sıcaktı ki beni ısıttığını hissediyordum. Uzun ir süre uyuyamadım, ona yüzümü döndüm. 

-Uyudun mu?

Bana döndü, yüzlerimiz çok yakındı. 

-Hayır

-Sarılmamı ister misin? Belki yardımcı olur. 

kollarımı açtım o da gülümseyerek karşılık verdi ve bana yanaştı ,ona sarıldım. Artık kolumun üstünde yatıyordu, ellerini önünde birleştirdi kendini küçülttü ve göğsüme yaslandı

Keşke zaman şu anda dursa ve bu anda takılı kalsak. Hep kollarımda yatsan ve hep saçını koklasam. Keşke...

Gizli DeneylerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin