Diş Hekimi

16 4 0
                                    

O gün Toya için çok zor bir gün olmuştu çünkü iş yerindeki işler o gün çok yoğunlaşmıştı. Bir diş hekimi olmak, hele ki ünlü bir diş hekimi olmak bazı zamanlar yorucu olabiliyordu. Yine de Toya, babasının istediği bir mesleği değil de kendi sevdiği bir mesleği yaptığı için mutluydu. Toya'nın babası onu da kendisi gibi bir müzisyen yapmaya çalışmıştı ama Toya babasının bu baskılarına rağmen vazgeçmemişti. Diş hekimliği bölümünü okumak ne kadar çetrefilli olsa da vazgeçmemiş ve sonunda bir diş hekimi olmuştu. Hem de ünlü bir diş hekimi...Gerçi ünlü olmasının en önemli sebeplerinden birisi de zarif ve asil görünüşü olmuştu ama ağzı açık bırakan yetenekleri de insanları etkilemişti. Toya her canı sıkkın olduğu zaman yaptığı gibi ellerini dudağına götürdü. Şuan bir sade kahve o kadar da kötü gitmezdi. Bu yüzden Toya her zaman gittiği kafeciye gitmek için arabasına bindi. Oraya genelde üzgün,kafası karışık,yorgun ya da mutlu olduğu zamanlarda giderdi. Şuan ise bu moduna uyduğu için hızla kafenin olduğu yere doğru yol aldı.
Kafenin önüne gelip arabasını park ettikten sonra telefonunun çaldığını duyduğu gibi yanıt verdi. Arayan kişi babasıydı ve yine onun moralini bozacak bir şey yüzünden arıyordu.
"Hayır baba. İyiyim ben böyle lütfen bencil isteklerin için beni bir daha arama."
Toya sıkıntılı bir şekilde iç çekip telefonu kapattı. Babası onun kendi istediği hayatı seçtiğini hâlâ kabullenememişti ve bunu kabullenmek de istemiyordu anlaşıldığı gibi. Ama Toya bir kere kendi kararını vermişti ve geri dönmeyecekti. Sadece hâlâ içinde bir burukluk vardı. Babasını dinlemediğinden oluşan bir pişmanlıktı. Toya kendine geri dönüşünün olmadığını hatırlatıp cüzdanı ve telefonunu alıp arabadan indi. Kafenin dışı da içi de modern olmayan eski tarzda yapılmıştı ki bu da Toya'nın huzur buldugu şeylerden bir tanesiydi. Cam kaplı giriş kapısında ise bir küçük çocuğun çizdiği belli olan birkaç çizim iç kısımdan dışa dönmüş bir şekilde bantlanmıştı. Toya,görmeye alıştığı çizimlere yenisi eklenmiş mi diye göz atıp kapıyı açtı ve içerideki kahve kokusunun burnuna hücum etmesine izin verdi. İşte bu onun en sevdiği şeylerden bir tanesiydi. Kahve kokusu...Bu kokunun onu hipnoz etmesine izin verip kasaya doğru gitti. Toya kasada olan kişinin birlikte bolca samimiyetleri olan amcadan başkası olduğu için şaşırdı. Kasadaki kişi genç ve turuncu saçlı bir çocuktu. Burada çalışan kişileri iyi tanıdığı için onun yeni bir çalışan olduğu tahmininde bulundu. Yine de teyit etmek için bunu çocuğa da sordu.
"Yeni çalışan mısın? Seni daha önce burada görmemiştim."
"Evet. Bunu nereden bildiniz?"
"Eh, sık sık uğrarım buraya."
Toya çocuğun sesini duyduğu gibi onun kötü birisi olmadığını anlamıştı. Sesinde anlamadığı bir şekilde bir huzur bulmuştu. Gözlerini çocuğun yüzünden giydiği kazaktaki kartta yazan isme baktı. Akito...Bir kitaptan hatırladığına göre parlak insan anlamına gelen bir isimdi. Gerçekten de öyle birisine benziyordu. Toya belli olmayan hafif bir şekilde gülümsedi.
"Bir orta boy sade kahve lütfen."
"Hemen."
Turuncu saçlı çocuk çapkın bir şekilde sırıtıp Toya'nın kahvesini hazırlamaya başladı. Tam o sırada Toya çalan telefon sesiyle irkildi ve arayan kişinin ismine baktı. Yine babası arıyordu. Toya bıkkın bir şekilde gözlerini kapadı ve telefonu yanıtlamadı. Sonuçta onu geri dönmesi için zorlamaktan başka bir şey yapmayacaktı değil mi? Asla normal bir baba gibi hal hatır sormak için aramayacaktı. Toya bunun farkındaydı. Telefonu çalmayı bırakınca telefonunu sessize aldı ve isminin Akito olduğunu öğrendiği çocuğu izlemeye başladı. Ellerinin çevikliği ve ne yapması gerektiğini bilmesi Toya'ya Akito'nun ilk çalıştığı yerin burası olmadığını düşündürdü. Çok kısa bir sürede sade kahvesi hazır olmuştu bile. Akito elindeki kahveyi kasanın yanındaki bölmeye bıraktı ve şaşkın bir şekilde Toya'ya baktı.
"Bir sorun mu var?"
"Huh? Bu nereden çıktı?"
Akito'nun gözleri Toya'nın eliylr oynadığı dudaklarında bir süre gezindi.
"Bilmem. Sadece soruyorum."
"Ah..."
Toya farkettiği gibi elini dudağından çekip elindeki kartla ödemesini yaptı.
"Kötü bir gün geçiriyorum sadece. Bilirsin ya."
"Evet, anlıyorum. Berbat bir şey."
Bir süre birbiriyle bakıştılar ve Toya o an gitmesi gerektiğini biliyordu ama nedense biraz daha durursa Akito'nun konuşacağını düşünmüştü ki öyle de oldu. Akito'nun yeşil gözleri Toya'nın grilerine sabitlendi.
"Aslında ilginç birisine benziyorsunuz. İsminizi öğrenebilir miyim?"
"Toya. Aoyagi Toya."
"Ah! Şu ünlü diş hekimi olan mı?"
"Evet, o benim."
"Vay canına sizinle tanışıcağımı hiç düşünmemiştim. Aslında dişimde anlamadığım bir şekilde oluşan bir sıkıntı için size gitmeyi düşünmüştüm ama seansları çok pahalı olduğu için gidememiştim."
"İsterseniz bakabilirim."
Akito şaşkın bir şekilde mavi saçlı çocuğa baktı.
"Ş-şimdi mi?"
Toya elindeki kahveden bir yudum aldı.
"En azından ne sıkıntısı olduğunu öğrenmiş olursunuz. Sizi samimi gördüğüm için söylüyorum bunu."
Akito, Toya'ya sımsıcak bir gülümseme verdi.
"Çok yardımseversiniz."
Toya'da onun gülümsemesine karşılık verdi. Akito'nun kasanın olduğu yerden yanına gelmesini bekledi ve etrafına bakındı. Genelde bu saatte kafede fazla kişi olmazdı bu yüzden içerisi çok sessizdi. Sadece birkaç kahve severi kendi arasında takılıyordu. Akito yanına gelince onun kendisinden birkaç santim kısa olduğunu farketti. Kasadayken bunu farketmemişti ama yanyana geldiklerinde bu farkedilir olmuştu. (Aralarında boy farkını normalde olandan biraz daha fazla gibi düşünün.) Akito endişeyle etrafına bakındı.
"Bu biraz garip hissettiriyor."
"Bence de ama diş sağlığından daha önemli olamaz. Şimdi beni bir dakika burada bekle."
"Tamam."
Toya ellerini yıkayıp geri dönmüştü ve Akito'nun dişlerine bakmaya hazırdı. Akito'dan ağzını açmasını istedi. Toya ise elleriyle sıkıntının hangi dişinde ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Birbirlerine ne kadar yakın olduklarının ve yaptıkları saçmalığın farkındalardı ama ikisi de bunu umursamıyordu.
"Çok fazla önemli bir şey değil. Diş hijyenine daha özen gösterirsen düzeleceğini düşünüyorum. Ama beni ziyaret etmek istiyorsan her zaman kapım açık."
Toya hafifçe gülümsedi ve kendi numarasının yazılı olduğu kartı Akito'nun eline tutuşturdu. Akito ise şaşkın ve mutlu bir şekilde Toya'nın yaptıklarını izliyordu.
"Tabii, ziyaret edeceğimden şüpheniz olmasın."
Akito, Toya'ya bakarken Toya eline kahvesini alıp gitmeye hazırlanıyordu.
"Bir dahaki sefere görüşürüz, Akito."
"Görüşürüz...Toya."
Toya hızla kafeden çıkıp kendini esen havanın kendisine çarpmasına izin verdi. Bu yaptığı utanç verici şeyden sonra nasıl hala ayakta olduğundan şüpheliydi ve yüzü kızarmıştı. Yine de onunla konuşurken sıkıntılarını ne kadar çabuk unuttuğunu ve bir dahaki konuşmalarının ne zaman olacağı hakkında heyecanlandığını da farketmişti. Kim bilir? Belki bir gün çok yakın 'arkadaş' olurlardı.

Umarım beğenmişsinizdir 🙏
Oy verirseniz çok sevinirim 💕











Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Akitoya OneshotsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin