Şekerci

4 0 0
                                    


Bir gün, çok sıradan bir gün arkadaşlarımla işten sonra bululmaya karar verdiğimizde gidip gitmemekte o kadar zorlandım ki. En sonunda en fazla ne olabilir ki deyip gittim. Bütün akşam her şey normaldi. Bir pubda oturmuş sakince içkilerimizi yudumlayıp dedikodumuzu yapıyorduk. Sonra yan masadan bir ses geldi. Tanımadığım bir adam. Bize sinir olmuştu. Bizim eğlenmemiz onu rahatsız etmiş.
"Başka masaya geçmeniz gerekiyor, burada maça konsantre olamıyorum." İlk söylediği cümle buydu. Mekana baktım, dolu değil üstelik bahçe kısmında sadece iki masa doluydu. Biri bizim, diğeri onun masası. Biz neden kalkıyorduk? Rahatsız olan oydu. Üstelik öyle yüksek ses yapıp insanları rahatsız edecek karakterde kişiler de değildik. "Sizi rahatsız ediyorsak, bence sizin masa değiştirmeniz gerekiyor." Böyle cevap verdiğimde işlerin gayet medeni çözüleceğini sanmıştım. Ama sadece sanmıştım. Üstümüze küp şeker fırlatacağı aklıma gelmemişti. Ne? Ne tür bir yetişkin hiç tanımadığı insanların üstüne küp şeker atar ki? Buraya kadardı. Benim sinir seviyem bu saçmalığı kaldıracak seviyede değildi. Fırlattığı şekerlerden birini havada kapıp o sinirle geri fırlattığımda yüzünde öyle bi sırıtış belirdi ki kanımın kaynadığını hissettim. Sinir seviyemi anlatmam gerekirse çizgifilmlerdeki kırmızıya dönmüş karakterler bile benden daha iyi durumdadır. "Sen ne yapıyorsun be!" Diye ciyakladım kendimi kaybederek. Gerçekten sen ne yapıyorsun be?! Cevap vermedi. Sadece sırıtmaya devam etti. Dakikalarca sırıttı. Kendine bir içki söyledi, oturduğu yerden kalktı ve olduğu masada yüzü bana dönük olacak şekilde yer değiştirdi. Hah ne harika değil mi? Şimdi bir de yüzyüze bakacağız. İçkisi elinde sadece sırıtarak beni izliyordu. Maçın vardı hani senin be adam? Beni izlemek de nereden çıktı? Bunların hepsini sormak istesem de yapamadım. Çünkü yapsam olay uzayacaktı ve bu küstah adamın istediği de buydu. Ona bunu vermeyecektim. Gururum izin vermiyordu.

Saatler böyle geçtikten sonra sinirim tepemde burnumdan soluyarak oradan kalktık. Bizimle birlikte tam da aynı anda kim mekandan kalktı biliyor musunuz? Evet, o küstah küp şekerci. Biz üç arkadaş mekandan çıktık, tek aracımız vardı ve onu bekliyorduk. O sırada arkadaşıma bir telefon geldi ve arayan hamile ablasıydı. Sancısı vardı ve gitmesi gerekiyordu. Biz ise evden çok uzak ve araç bulamayacak bir saatteydik. Tam bunu düşünürken çok sevgili arkadaşım küp şekerciye dönüp "kızları bu akşam eve sen bırakır mısın, benim eski sokakta oturuyorlar." dedi. Pardon ne? Burada ne oluyordu? Canım çocukluk arkadaşım Burak, meğer küp şekerciyi en başında tanıyormuş sadece bize söyleyip eğlenceyi bozmak istememiş. Küp şekerci halinden aşırı memnun bir şekilde "büyük bir zevkle" dedikten sonra bana dönüp sırıttığında ben minik bir alev topuna dönüşmüştüm bile. Burak'a dönüp "sen ne saçmalıyorsun" dedim çünkü başka bir tepkiyi verecek mecalim bile yoktu. "Han, benim spordan çok yakın arkadaşım. Bu gece beni sinir etmek için biraz sataşmaya gelmişti ama seninle daha çok eğlenince bir şey diyemedim." dediğinde ağzım açık kalmanın çok ötesindeydi. Küstahlığın sebebi belli oluyordu. "Kesinlikle bizi eve o bırakmıyor." diye sesimi yükseltebildim sadece. "Sizi başkasına emanet edemem, Han sizi bırakabileceğim tek kişi" dedikten hemen sonra küp şekerciye doğru dönüp "Kızların evlerine girdiğinden emin ol" diye tembihledi. Anlaşılan başka çaremiz kalmamıştı. Çocukluk arkadaşım bize çirkin bir şakayla ihanet etmişti.

Küp şekercinin arabasının arka koştuğunda bir sağa, bir sola savruluyordum çünkü bundan aşırı zevk alıyordu. Arabayı inadına sağa sola savurup arka koltukta uçmamı dikiz aynasından sırıtarak izliyordu. Ayrıca açtığı aşırı rezalet şarkıları da son sesle dinletmesi ayrı bir işkenceydi. Arkadaşımın kulağına eğilip "Ağzına s..çtığımın şekercisi bizi öldürecek. Ondan nefret ediyorum. İnşallah bizi bıraktıktan sonra yoldaki ilk ağaca çarpıp arabasız kalır yoksa bu gidişle başka insanlatın canı bedeninde kalmayacak." diye fısıldadığımda şekerci daha çok gülüyordu. Midem altüst olmuş durumdaydı. "Kafasından aşağı kusmak istiyorum" diye arkadaşıma tekrar fısıldadığımda arkadaşım dirseğiyle beni dürtükledi. Bu artık sus demek oluyordu.

Şekerci bizim evin önünde durduğunda kendimi arabadan tam anlamıyla attım. Arkadaşımın teşekkür etmesini duydum ama ben bunu asla yapmayacaktım çünkü bu teşekkür edilecek bir yolculuk değildi. Eğer teşekkür edeceksek rabbime bizi öldürmediği için teşekkür etmemiz gerekirdi. Apartmanın kapısından girdiğimiz anda "Bir daha o herifin arabasına hiçbir kuvvet beni bindiremez." diye bağırdım.

Ve kendisini bir daha görmedim.

Ben Sadece İçimi Dökmek İstemiştim. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin