1) Giriş

30 12 43
                                    

Selamlarr, bu kurgu aklıma nereden geldi denirse inanın bilmiyorum. 1990' yıllar olduğu için yazım dilim bir tık ağır olacak. Umarım istediğim gibi gider ve bende devam ettiririm. Yazım yanlışı ve mantık hatalarından kaçınacağım. Ve lütfen kitaba yaklaşırken tamamıyla işin ehli birinin kaleminden çıkmadığını ihmal etmeyelim.

Doğan güneş bile eskisi kadar güzel doğmuyor bu köyde.

Kaybediyoruz.

İnsanlığımızı.

Giderek.

"Her kulvarda kaybedilmez."

Tanrısal bakış açısı

Kafasındaki fötr şapkayı özenle çıkartıp etrafına baktı. İlk gelişiydi, zorunlu olarak. Etrafındaki tarlalarda çalışan hamalların bıkkınca çapaladığı toprağı izledi. Buradaki herkesin yüzünde bıkkın,sinirli ve sert bir yüz ifadesi vardı. Sanki en ufak bir hatasında onu köyün dışına sürgün edecek gibi. Kendisinin buraya sürgün edildiği gibi. Zira bu onun pek umurunda değildi. Aklına koymuştu,efendisini haksız çıkarıp bu köyü terk edecekti. Küçümsercesine hamallara tekrar bakıp köyün meydanına ilerledi. Köy halkına göre köye yeni gelen bu bayan, asil ve ileri gelen bir ailenin bireylerindendi. Lakin durum pek bilinen değildi.

Köyün meydanına vardığında etraftaki birçok gözün üstünde olduğunu fark edince kibirle gülümsedi. Omuzlarını dikleştirip köyün ağasına yaklaştı. Ağa bozuk bir Türkçeyle "Vallaha hoş gelmişseniz gazteci hanim!" Konuşurken harfleri yutuyor sert harfleri yumuşatıyordu. Kıymete bindiğini düşündüğü sebebiyle "Teşekkür ediyorum ağa'm, köyünüzü sevdim şimdiden." Onun nazarında tozpembe olan küçük bir yalan söyledi.

Yeminler olsun ki sevmemişti bu köyü. Kır çöp içindeydi. İnsanların giyimi onun sosyetik kişiliğini bozuyordu! Zira kendisi buraya sürgün edilmişti. Ağa yalana kanıp "Essah mi diyisen gazteci hanim? Öyledir öyledir köyümüz çok seviyek burayı." İçtiği sigaranın pis kokusunu alıyordu. Daha şimdiden iğrenmişti. Ağa köylünün aksime iyi giyinimli, bakımlı ve onun gibi kendini seven,kendini kıymetli gören biriydi bu çok aşikârdı. Yüzündeki yalancı gülümsemeyi koruyup "Köyünüz hakkında ilginç duyumlar almıştım. Anlatır mısınız?" Ağanın yüzündeki tebessüm dondu neşeli ifadesi kayboldu. Tabiiki de buradan hemen kurtulmak için bu işi halletmek istiyordu.

"Herhal konuşacaz onu gazteci hanim! İstiseniz gidek bir tane çay içek kahvemizde?" Yalancı bir gülümseme kondurdu yüzüne. Fikri onaylanınca ağa onu kahveye yönlendirdi. Etrafı süzerek ilerliyordu. Kerpiçten evlerin birçok kısmı aşınmıştı. Köyün en olmadık iki kerpiç evin arasında küçük bir kulübe vardı. Kulübenin içerisinde göbeği kendisinden evvel ilerleyen pos bıyıklı adamlar çıkıyor ağanın elini öpüyor kendisine selam veriyordu. Kahve esasında bir kulübeden ibaretti.

Kulübeden içeri isteksiz adımlar atarak kahveye girdi. Ter,sigara ve bağırışlar hakimdi burada. Ağayla içeri girdiğinde herkesin sesi soluğu kesilince girişe odaklandılar. Kendisinin kibrini okşuyordu bunlar. Çenesini kaldırdı ve küçümser ifadesi tekrar herkesin içerisinde dolaştı. Onu umursamayan ona bakmayan tek kişiyi göz ucuyla izledi. Daha sonra daha da odaklandı. Ağa neşeli ifadesiyle konuşmaya başladı "Ne yapiseniz pismamlarim*?" Bu kelimeyi daha önce duymamıştı. Herkesten birkaç mırıltı yükseldiğinde ağa bunu umursamadan kendi yerine doğru ilerledi. Arksından o da.

"Buraya niye geldin?"

"Niye kızisen yaw?"

"Sana bir soru sordum Haşim ağa!"

"Şimdi konuşmayak ben seni çağıracam."

Biraz önce onu umursamayan kişi buydu. Her kimse Haşim ağa ondan çekinir gibi kendini geri çekiyordu. Yerlerine kurulduğunda Haşim ağa konuşmaya başladı. "Vallaha gazteci hanim bizim köyde bir hadise olmuştur." Ağa dertli dertli başladı konuşmaya. İlgiyle dinledi bu kez,kibrini bir kenara bırakarak. "Çalışan amelelerimiz vardır bizim. Çok severik onları. Onlar da bizi bir dediklerini iki etmez,gece karınları aç yatırmazdım. Sonra evvel ay bir hadise oldi. Her şey aha o zaman başlamıştır!"

Kaşları çatıldı duyduğu kadarıyla bu ağa hem gaddar hem de gözünü para bürüyen biriydi. "Her pazartesi günü bir amelem ölüyor hanim! Hepsi farklı şeyler için ölüyor!" Elini dertli dertli kafasına attı "Aha bugün biri daha ölecek,kim bilmiyem."

Bu sözden sonra genç adam söze girdi "Hepsinin ölüm şekli farklı şekilde. Kimi traktörün altında gizemlice eziliyor,kimi içtiği ayranda zehirleniyor,kiminin çapayla kafası yarılıyor ya da boynu kesiliyor. İsin ardında komşu köydeki ağa var dedik lakin o da aynı durumdan muzdarip." Kaşlarını olabildiğince çattı.

Böyle bir durumda ne söyleyeceğini bilmiyordu. "Yapabileceğim ne var inan ki bilmiyorum beyefendi." Kaşlarını çattı genç adam "Bir şey yapmanız için gönderildiniz," ağa ortamdaki gergin havayı dağıtmak istiyordu "Vaa Karan hele sus oğlim,hanim kızımız da yabancı senin gibi. Anla onu biraz ha!" Genç adam bakışlarını genç kadının kibirli bakışlarına sabitledi. Hiç haz etmemişti bu kadından.

"Haşim ağa'm,bu mühim meselenin üzerinde duracağım konusunda emin olabilirsiniz."

Yalancı bir tebessüm kondu dudaklarına. Ve hızla uzaklaştı kahveden.

Ayakları ara sıra takılıyordu taşlara. Sendeledi. Tökezledi. Lakin engel olmadı kaçmasına. Yoktu, kaçış yoktu. Cehenneminden kaçış yoktu. Burası onun cehennemiydi,ya yüzleşecekti ve sorunları halledip gidecekti ya da burada ölümü dileyecekti.

Zira onun kaderi çoktan yazılmıştı.


BÖLÜM SONUU

YEPYENİ BİR KİTABIN GİRİŞ BÖLÜMÜ TAMAMLANDI. UMARIM BU KİTABIM DOĞRU KİTLEYE DÜŞER YOKSA TUTUSURUZ.

Umarım diğer kitabım gibi heba olmaz.

Gorusuruz asklariim🎀

KANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin