𝐊𝐀𝐑𝐃𝐄𝐋𝐄𝐍

58 6 17
                                    

Burası bir yetimhane. Hani o onca çocuğun ailesiz tutunmaya çalıştıkları hayatlarını geçirdikleri yer. Umutların sönük olduğu bir yer burası. Ancak umutlar "kardelen çiçeği" gibidir. Bittiğini sandığınızda kar delinir ve güzelliğini saçan bir çiçek çıkar ortaya.

Eva da buradaki çocuklardan birisiydi. İki gün sonra on sekiz yaşına girecekti ve yetimhane on sekiz yaşına kadar kabul ediyordu. Bir sonraki yaşında nerede olacağı meçhuldü. Her zamanki yüz ifadesini takınmıştı. Dudağının kenarı hafifçe aşağı bükülmüş, somurtuyordu. Saat sabahın yedisiydi. Kimse henüz uyanmamıştı. Doğrularak camdan dışarıya baktı ve:

-"Güneş doğup masum çocukları ısıttığında, umutlar tekrar yeşerdiğinde ve aydınlık sevgi gibi büyüdüğünde sabah olurmuş." Diye düşündü. Cam kenarındaki yatağına güneş vuruyordu. Gece kasvetiyle birlikte uzaklaşmıştı. Uzun zamandır ilk defa çıkan güneş karları eritmeye başlamıştı bile. Derken kapı birden açıldı ve görevliler çocukları uyandırmaya başladı:

-"Kalkın! Sabah oldu. Uyanın artık!" Onların bağırışları tüm ülkeyi uyandırmaya yeterdi. Herkes uyanınca görevliler gitti. Eva da elini yüzü yıkayıp üstüne bir şeyler geçirdikten sonra yemekhaneye indi. Her zamanki gibi uzunca bir sıra vardı.

Eva nihayet yemeğini aldığında oturacağı masaya doğru yöneliyordu ki müdire arkasından seslendi. Yüzünde gerçek olamayacak kadar büyük bir gülümseme vardı. Parmağıyla Eva'yı yanına çağırdı. Yanına geldiğinde elini Eva'nın omzuna koyup ona doğru eğilerek sessizce konuştu:

-"Büyükannenle büyükbaban geldi. Seni evlat edinecekler." Eva'nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Yemeği bir kenara bıraktı. Ağzını açtı ama tek kelime edemedi. Bunu gören müdire ise sanki çok komik bir şey varmış gibi çok yüksek bir sesle kahkaha attı ve:

-"Beni takip et." Diyerek yola koyuldu. Eva annesinin peşinden giden bir civciv gibi müdirenin arkasından gidiyordu. İdari odaya geldiklerinde içeride bir adamla bir kadın vardı. Yaşlı yüzlerinden yaşanmışlık akıyordu. Eva birden ondan beklenmeyecek bir şekilde koşup onlara sarıldı. Şimdi Eva'nın şaşkın yüzünden göz yaşları süzülüyordu. Geri çekildi ve vasilerinin yüzüne bir kez daha baktı. Kalbi çok hızlı atıyordu. Daha önce hiç ailesinden birisiyle tanışmamıştı-

Arabadayken uzun süredir yetimhaneden dışarı çıkmadığını fark etmişti Eva. Belli ki yol uzundu. Fakat kimse tek kelime etmiyordu. Derken Eva sessizliği bozdu.

-"Beni neden yetimhaneye verdiniz? Hadi diyelim verdiniz, neden bu zamana kadar almadınız?" Büyükannesine döndü ve bir cevap ararcasına baktı. Fakat cevap veren büyükbabasıydı:

-"Anlatmaya en başından başlayalım sevgili çocuğum. Senin doğacağını öğrenince çok sevindik. Büyükannen sana bir sürü güzel şey ördü. Ancak bir gün o acı haber geldi. Bize senin daha doğmadan öldüğünü söylediler. Yaşadığından haberimiz yoktu. Çok üzüldük. O zamanlar annenle baban Florida'ya gidecekti. Senin öldüğünü öğrendiğimizden birkaç gün sonra gittiler. Böylesine acı bir şeyin üzerine gitmelerine şaşırmıştık. O zamandan beri gelmediler. Ara sıra bize fotoğraf atıyorlardı. 1 hafta önce Türkiye' ye geri geleceklerini öğrendik. Ancak ne yazık ki uçakları Atlantik Okyanusu'nun sularına gömüldü. Her şeyimizi kaybetmiştik. Ne biricik yavrularımız ne de yavrularımızın yavrusu sen vardın. İçimizdeki acı gittikçe büyüyordu. Fakat onlar ölünce kayıtlardan yaşayan bir çocukları olduğunu öğrendik. İşte o zaman içimizde bir "kardelen çiçeği" açtı. Ne var ki anneyle babanın Evacığımızı neden yetimhaneye verdiğini bilmiyoruz. Ama sen. Sen üzülme çocuğum. Biz hep yanındayız." Dedi ve elini arkaya uzatarak Eva'nın elini tuttu. Büyükannesi de göz kırpıp gülümsedi. Eva ise gözleri ile gülerek karşılık verdi.

𝐊𝐀𝐍𝐋𝐈 𝐀𝐘Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin