iyi okumalar
_______________
Elimdeki dudak parlatıcısını son kez dudağıma dokundurup makyaj aynalarından herhangi birinin önüne fırlattım. Gerginlikten tırnak etlerimi yemek üzereydim. Defile günü gelip çatmıştı ve ben psikolojik olarak buna hala kendimi hazırlayamadığımı fark etmiştim.
"Modeller hazır olsun çıkıyoruz birazdan." Görevliden gelen sesle birlikte içimdeki heyecan daha fazla büyümüştü. Kendi sırama girdim ve ilk modelin çıkmasını bekledim.
Sırayla tüm modeller çıkmıştı ve sonunda sıra bana gelmişti. Üzerimdeki kıyafeti son kez düzelttim ve yüzümdeki emin olmuş tavırla podyuma yürümeye başladım. Sahne arkasından çıkıp podyumun başına geldiğimde bir alkış koptu. Bu beni oldukça mutlu etse de belli etmedim. Ne yavaş ne de hızlı olan adımlarımla üzerimdeki kıyafetin bana vermiş olduğu özgüven ile podyumda yürüyordum.
Herkes buradaydı. Taehyun, Beomgyu, Yeonjun Hyung ve Soobin. Gözlerimi onlara çok fazla değdirmeden yürüyüşümü tamamladım. Bir sonraki kıyafet için hemen üzerimdekileri çıkardım ve görevlilerin yardımı ile yenilerini giymeye başladım. Yardımcı gömleğimin arkasındaki düğmeleri iliklerken kulağıma bir yırtılma sesi geldi. "Kahretsin." dedi dudaklarının arasından ama ben bunu duyabilmiştim.
"Ne oldu?" dedim sesimdeki paniği gizleyemeyerek. Eğer kıyafetlerden birine herhangi birine bir şey olursa bu hem tasarımcının hem de modelin rezil olması demekti. Koleksiyonda eksik parça olamazdı.
"Gömleğin düğme kısmı yırtıldı. Ben çok özür dilerim Bay Huening. Tasarımcıyı hemen çağırıp geliyorum" diyerek yanımdan koşarak uzaklaştı. Aynada sırtımdaki yırtılan kısma baktım ve dikilecek gibi de bir durumu yoktu.
"Ne oldu burada?" diyerek yanıma hızlıca gelen tasarımcıya açıklama yapmak için ağızımı açtığımda o yardımcı benden hızlı davranmıştı.
"Gömleğin düğmelerini kapatırken bir anda yırtıldı. Tamamen benim hatam Efendim. Bay Huening'in hiç bir hatası yok" dedi. Ona da bu durumda olduğu için üzülmüştüm. Muhtemelen o da çok fazla panik olmuştu.
"Çekil şuradan ben hallederim" dedi ve yırtılan kısmı çekiştirerek daha fazla yırttı. "Sakin olun Bay Huening aklımda bir fikir var düzeltiyorum şimdi." Eline makas ve iğne iplik alıp bir şeyler yapmaya başladı. Ben ise sadece tanrıya her şey daha iyi olsun diye dua ediyordum. "Evet, oldu sanırım"
Arkamı aynaya döndüm ve üzerimdeki gömleğin son haline baktım. Sırtım, nerdeyse kuyruk sokumuma kadar v şeklinde açıktı ve dekoltesi öncekine göre daha iyi görünüyordu. "Çok teşekkür ederim. Elinize sağlık oldukça iyi gözüküyor" dedim memnuniyetle.
Tekrar yeni yürüyüş için sıraya geçmiştik. Sıra bana geldi ve az önceki gibi kendimden emin adımlarla yürümeye başladım. Tam karşımda duruyordu o. Gözlerini bir saniye bile ayırmıyordu benden. Ben de bizi çeken kameraları umursamadan sadece ona bakmaya başladım. En sonunda ona arkamı dönüp yürüyüşümü bitirdim. En son hepimiz finale çıkıp defileyi bitirmiştik. İçimdeki kaybolan stresi hissettiğimde rahatlamıştım.
Kulise geçip üzerimi değiştirmeye başladım ve etrafa dağılan eşyalarımı topladım. Kapının çaldığını duyunca elimdeki çantayı bir kenara bırakıp gel diye seslendim.
İçeri tanışmadığım fakat tanıdık gelen bir sima girdi. "Merhaba, rahatsız etmiyorum değil mi?" diye sordu.
"Hayır tabi ki. Buyurun" dedim gülümseyerek.
"Ben Kim Mingyu. Kim otel zincirinin en büyük varisiyim" dedi tokalaşmak için elini uzatarak.
Elini sıktım ve kendimi tanıtmak istedim. "Memnun oldum ben d-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
a glass of wine,sookai
FanfictionGözlerinin bluzumun açık bıraktığı boynumda olduğunu gördüğümde, elimi bluzumun yakasına getirip daha fazla açık kalmasını sağladım. Yaptığım şeyi fark etti Soobin. Gözlerini gözlerime çıkardı ve dudağının kenarıyla güldü. Choi Soobin'in utanması yo...