"Sonra aramıza şehirler girecek, hiç karşılaşmayacağız. Tesadüfler bile bir araya getiremeyecek. Sonra belki birimiz öleceğiz ve diğerimiz hiç bilmeyecek..."
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Sanırım ben artık gitsem iyi olur."
Sabah geldiği evden Hyunjin hava kararmışken ayrılıyordu, tüm gününü Jisung ile geçirmek onda çok ağlama isteği biriktirmişti. Ona anlatmıştı, hep beraber nasıl tanıştıklarını, bazı anılarını, Jisung öğrenmek için sorular sormuştu.
Sustuğunda ise onu izlemişti Hyunjin, her izlediğinde farkındalık yaşamıştı bir kez daha. Jisung büyümüştü, yüz hatları oturmuştu, vücudu gelişmişti, konuşmaları artık daha oturaklıydı, ses tonu dahi değişmişti.
Bu anlara şahit olmamak gerçekten çok zordu.
Kenara bıraktığı ceketini almasıyla beraber Jisung da onunla ayaklandı. "Hyunjin." dedi durmasını sağlayarak. "Belki bunu teklif etmeyi dahi hak etmiyorum ama en azından bugün için sana yemek ısmarlamama izin ver."
Ona döndü Hyunjin ve nedenini sorgulamadan kabul ederek kafa salladı, bahanesini o an aç olması yapmıştı ama içten içe bu olmadığını çok iyi biliyordu.
Jisung da kenardaki gömleğini alıp kısa kollu tişörtünün üstüne geçirmiş, ikisi evden çıkarak bahçede yürümüşlerdi. "Benim arabamla gidelim," dedi Jisung. "Sonra buraya geri geliriz."
Üstelemedi, kendi arabasına da binmedi Hyunjin. Sessizce Jisung'un arabasına yerleşirken mesaj atan arkadaşlarına cevap vermiş, açıkçası ne konuşacağını bilemediği için telefonda takılmaya da devam etmişti, yol da çok uzun sürmemişti.
Sakin bir yere gelip köşeye oturmuşlar, ona bakmıştı Jisung. "Yemek istediğin bir şey var mı?"
"Ne yesek?" dedi Minho. Jisung ona baktı. "Ben tteobeokki alacağım, Hyunjin de en çok onu sever, biz onu alalım ikimiz."
Aklındaki anıyı def edip gülümsedi Hyunjin. "Tteobeokki varsa alırım. Sen?"
Baharatından dolayı pek yiyemiyorum, demek yerine ona uydu Jisung. "Ben de ondan alırım." dediğinde geçmişte yaptığı hareketi yine yaptığının farkında değildi ve Hyunjin bunu fark etmedi.
Yemekler geldiğinde ikisi de başlamıştı ama halledilmeyen, içlerine silmeyen şeyler vardı. "Jisung." dedi Hyunjin dayanamayarak. Çubukları bıraktı. "Kendini zorlama ve kendi üstüne de gitme. O gün... Minho çok üstüne geldi, tahmin edebiliyorum."
Arkadaşını tanıyordu Hyunjin, kafa salladı. "Minho üzüntüsünü de özlemini de öfkeyle yansıtır, sevgisini bile öyle yansıtır. Babandan sonra... Ya da bahane, aslında onun sinirini akıtabileceği tek bir sen kaldın geride, ondan böyle."
"Babam ona ne yaptı?"
Duraksadı Hyunjin, bunu Jisung biliyor sanıyordu. Minho bunu söylememişti, söyler sanıyordu. Yutkunurken "Bence Minho söylemeli," demiş, Jisung da onun gibi çubukları masaya bırakıp derin bir nefes vermişti.