Her şeyi zamana bıraktık.
Zamanımız var mı bilmeden...
Özdemir Asaf*
*
*Üzerine üniformasını geçirdikten sonra telsizini de alarak evden ayrıldı. Aşağı kata indiğinde alt katında durdu adımları. Gözleri istemsizce yan dairenin kapısına kayarken, acaba Özgür yüzbaşı hâlâ evde midir? diye düşündüğünü fark ettiğinde kaşlarını çatarak binadan çıktı. Ona neydi ki? İzinsiz yaptığı o şeyden sonra nasıl olur da onu düşünürdü aklı almıyordu.
Dün gece telsizden gelen emir üzerine anında yarbayın odasına gitti. Kapıyı tıklattıktan sonra gir emri üzerine içeri girip selam verdi. Odada ondan başkası yoktu. Yarbay oturmasını istediğinde, koltuğa geçti. Vücudu gerginlikten ve heyecandan dimdik dururken sessizliği bölen yarbay oldu.
"Bu görevi alacak kadar iyi hissediyor musun üsteğmen?" diye sorduğunda, Evren komutanına baktı.
"İyiyim komutanım." tereddüt barındırmayan sesi yarbayın hoşuna gitmişti. Önündeki dosyanın sayfalarını karıştırırken dikkatini Evren'e vermişti.
"Bu dosyadaki teröristlerin şehre sızdığı kesinleşti. Bu gece kesin olarak gidecekleri yeri belirledik." diyerek dosyayı Evren'e uzattığında, Evren bekletmeden komutanının elinden dosyayı aldı. Kapağını açıp karşısına çıkan ilk çirkin surata baktı. Sakallı, mağara kaçkını gibi bir adam vardı. Gerçi Evren böylelerine adam demiyordu ama.
"On kişi olacakları yönünde. Bu gece onları yakalama görevi senin. Elinden geldiğince canlı yakalamaya çalış." diyerek sürdürdü konuşmasını yarbay. Evren başını dosyadan kaldırdı.
"Emredersiniz komutanım."
Tekrar dosyaya döndüğünde son sayfayı açmasıyla kaşları hafifçe çatıldı. Son sayfada resim yoktu. Onun yerine büyük harflerle 'KOD ADI ŞAHİN' yazılıydı. Ve yanlış saymadıysa bu fotoğrafı olmayan şahısla beraber on bir kişi oluyordu. Ama yarbay on kişi demişti.
"Komutanım-"
"O bizim içlerindeki ajanımız. Onunla birlikte on bir kişi yapıyor. Diğerlerini yakalayın ama onu değil."
Evren boş sayfaya baktı.
"Onu nasıl tanıyacağız?"
Yarbay ilk defa gülümsedi.
"Merak etme, o kendini tanıtır."
∆
Üzerine siyah kamuflajını geçirirken heyecandan yerinde duramıyordu. Biri onu böyle görse ilk defa operasyona çıkıyor sanırdı. Niye bu kadar heyecanlandığını kendisi de bilmiyordu. İlk defa dağ haricinde bir görevde yer aldığı içindi muhtemelen. Daha önce hiç şehirde olan bir görevi komuta etmemişti. Belki de bir şeyin yanlış gitmesi hâlinde bütün yük onun omuzlarına kalacağı içindi. Bu yüzdendi bunu bu kadar dert etmesi. Çünkü o hiçbir zaman görevini başarısızlıkla tamamlamamıştı. İlk defa yapacağı bir şey olduğunda her zaman heyecanlanırdı Evren.
"Titriyorsun." diyen sesle arkasını döndü. Yüzbaşı ellerini arkada birleştirmiş üstten ona bakıyordu. Evren yeleğini sıkıca kapatıp silahını eline aldı. Heyecanını görmezden gelerek mavi gözlerin sahibine döndü.
"Yanlış görmüşsünüz komutanım." dedi.
Özgür bir adımda yanına yaklaştı. Elini uzatıp bileğinden tutarak havaya kaldırdı. Evren'in görebileceği bir şekilde tuttu. Eli hafifçe titriyordu. Bu durum Evren'in sinirini bozarken yumruk yaptığı elini, Özgür'ün avucundan kurtardı.
"Henüz iyileşmediğin için mi yoksa görev yüzünden mi?" diye sordu. Evren cevap vermediğinde pek de şaşırmadı. Anlaşılan o ki birileri hâlâ ona öfkeliydi. Haksız da sayılmazdı bu öfkesi. Özgür onu izni olmadan öptüğü için zaten suçluluk hissediyordu. Yanlış bir şey de olsa, en azından bunu sinirinden değil de istediği için yaptığından dolayı içi bir nebze de olsa rahattı.