Afiş

109 25 59
                                    

(Chan)

Site çok sakindi. Çünkü henüz okullar kapanmadığı ve karne gününe gidecek olan bir sürü kişi olduğu için kalabalık değildi burası. Kalabalık olması da benim için bir şeyi değiştirmiyordu sonuçta. Benim tek yapmak istediğim dondurma yiyip bilgisayar oyunu oynamaktı ve bazen çıkıp bisiklet sürmekti. Evet, gerçekten sadece bunlardı. Fakat her sene annemin "dışarı çıkıp arkadaş edinmem" hakkındaki öğütlerini duymak artık can sıkıcı oluyordu.

Ben yalnız değildim, benimki tercihi tek başınalık.

Kendi kendime yetiyorken neden başkalarını yanımda tutarak sorumluluk alayım ki? İnsanlar dikkat dağıtıcı ve yoldan saptırıcıdır. İnsanlar hiçbir zaman dost olmazlardı bana göre. Çoğu zaman onlar sadece rakipti. Bilgisayar oyunlarımda bile.

Ben hamakta durup bunları düşünürken uzun süredir tek yaptığımın bu hamakta aynı pozisyonda yatmak olduğunu fark ettim ve kalkmam gerektiğini anladım. Yoksa burada uyuyakalabilirdim ve boynumla sırtım için bu iyi bir durum olmazdı.

Kalktım ve odama çıkıp cüzdanımı aldım. Geri aşağı inip anneme dışarı çıktığıma dair haber verdim. Dondurma almaya gidiyordum. Kendi kendime şarkı mırıldanarak yürümeye başladım. Sitenin ortak havuzunun yanında bir kafe ve küçük bir market vardı. Marketteki abi sitedeki herkesi tanırdı ve gerçekten eğlenceli biriydi. Her gittiğimde benimle sohbet etmeyi ihmal etmezdi.

Ben yine gidip hep aldığım dondurmalardan birini aldığımda ve ödemek için içeri girdiğimde Jae-Young gülümsedi. Abi dediğime bakmayın, en fazla 23 yaşındaydı.

"Chan, bütün dondurma stoğunu sen bitiriyorsun bu sitede." dedi şakayla dondurmanın barkodunu okuturken.

"Baktım kimse yemiyor, boşa gitmesin dedim." diye yanıtladım ben de gülerek.

"Sen on ikinci sınıf oluyorsun bu sene, değil mi?"

"Evet ya."

"Ah, birkaç sene önce bu zamanlar... Hatırlamak iyi gelmedi. Sen bana bakma, çalış, asıl derslerine."

"Abi sen iki sene mezuna bırakmadın mı ama ya?" dedim gülerek.

"Dediklerimi yap, yaptıklarımı yapma. Üstelik beni ne üniversiteler istedi de ben gitmedim."

"O zaman seneye beraber giriyoruz sınava abi?"

"Hayırlısı Chan ya. Ben yine sana dondurma satmayı yeğlerim."

Biraz daha sohbet ettikten sonra marketten çıktım ve dondurmamı açıp yiyerek dolaşmaya başladım. Hazır site sessizken biraz yürüyüş yapmak iyi olacaktı. Yoksa sonrasında küçük çocukların sesleri, diğer insanların sinir bozucu hareketleri falan derken çok huzurlu olmayacaktı.

Yürüyüş yaparken düşüneceğim konu da hazırdı: Bu sene on ikinci sınıf oluyordum.

Bu zamana kadar ne ben ne ailem derslerim hakkında hiç endişelenmedik çünkü buna gerek olmadı. Buna izin vermedim. Zaten derslerine çalışan bir çocuktum. Fakat yine de ister istemez bir kaygı oluşuyordu insanın içinde. Bunlar yeterli olacak mı? Yapabilecek miyim? Fazladan ne yapmam lazım? Yapamazsam ne olacak?
Buna benzer onlarca soru yaz tatili boyunca içimi kemirecek gibi duruyordu. Buna tam olarak stres denemezdi, gündüzlerimi ve gecelerimi verip çalışmaya hazırdım. Benim tek korkum emeklerimin boşa çıkma ihtimaliydi.

Başka bir şey önemli değildi benim için.

Ben böyle şeyleri düşünürken aynı yerleri birkaç defa turlamıştım. Fakat başka şeyler düşündüğüm için etrafıma bile bakmamıştım.
Havuzun oradan geçerken kafenin camına asılmış bir kağıt dikkatimi çekti. Bu ne zamandır buradaydı? Üstelik buradan kaç defa geçtim?

Yaz İçin 15 Kural | SKZ'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin