Tanışalım mı?

203 43 18
                                    

Dükkanın zili, kapı ardına kadar açılınca şıngırdadı. Oturduğum yerden yavaş yavaş doğrulurken belimin ağrısını görmezden gelmeye çalıştım ve gülümsememi yüzüme yerleştirdim. Uzun süredir oldukça saçma bir pozisyonda telefona baktığım için belim tutulmuştu. Gelen rafların arasından geçip, görüş açıma girdiğinde istemsizce bozuldu o sahte gülümseme. Yerini ani bir şaşkınlık aldı.

Buraya genelde orta yaşlı insanlar gelir, antikalara bakar ve kendi zevklerine ait bir şey bulurlarsa uzun süre onun hakkında konuşur, giderlerdi. Bu yüzden karşımda hemen hemen yaşıtım olan genç bir kadın görmeyi beklemiyordum. Önünde dikildiğim masanın arkasından çıkıp karşımdaki kadına gülümseyerek hoş geldiniz, dedim. O da yüzüne kibar bir gülümseme oturarak kendinden gayet emin bir şekilde bana doğru geldi.

"Buyrun, nasıl yardımcı olabilirim?"

"Köstekli eski bir saat var bende de, içindeki çark bozulmuş sanırım. Sizde parça bulunur mu?" diye sordu oldukça yumuşak bir sesle. Bir antikacıda köstekli saatten bol ne bulunur ki?

"Saatiniz yanınızda mı?"

Başıyla onay verip çantasına uzandığında arkamdaki dolabın çekmecelerini karıştırmaya başladım ben de. Son zamanlarda köstekli saatleri satan çok oluyordu, mutlaka uygun bir parça çıkardı. Nitekim öyle oldu. Satılmayacak durumda olan, bu yüzden de parçaladığımız saatlerin dişlilerini koyduğumuz kutuyu buldum. Kutuyu masaya koyup koltuğa oturduğumda sarışın kadın da bana eşlik etmişti.

Koltuğun önüne doğru kuğu gibi süzüldü ve zarafetle oturup bacak bacak üzerine attı. Elinde dikkatle tuttuğu saati bana uzatınca uzanıp aldım, elimde dikkatlice çevirdim. Saati çevirdikçe ilgim ve merakım artmıştı. Dayımdan öğrendiğim sınırlı bilgilerle bile bunun değerli bir parça olduğunu anlamıştım. Saati elimde nazikçe tutarken aynı ilgiyle beni izleyen kadına döndüm.

"Nerden buldunuz bu saati?"

Merakımı gizleme gereği duymamıştım, zaten kadın beni öyle dikkatlice izliyordu ki mutlaka saatle ilgilendiğimi anlamıştı. Saatin maddi değerini biliyor mu yoksa öylesine bir saat mi sanıyor diye sormuştum bu soruyu. Müşteriyi tanımak atılacak yeni adımlar için güzel bir yol haritası çıkartırdı bize. Eğer saatle umduğumdan daha az ilgileniyorsa dayım bu saati satın almak isteyebilirdi.

"Dedemden yadigar."

Başımı sallayarak onayladım kadını. Anlaşılan manevi değeri vardı saatin. Bu saati satmasını zorlaştırırdı, hatta imkansızlaştırabilirdi de. Yine de saati dayımın görmesi iyi olurdu. Bu yüzden parça aktarımını yapabileceğim halde saati dayıma gösterebilmek için ufak bir yalan söyledim.

"Ya ne güzel. Saate uygun parça elimizde mevcut ama ustam bugün burda değil. Tamiri ben yapamıyorum. Siz isterseniz numaranızı bırakın bize, yarın dönüş sağlayalım biz size."

Kadın kahverengi harelerini bana dikti. Güven dolu bakmaya çalışıp ortamı yumşatmaya çalıştım. Kadının gözlerinden geçen tereddütü okuyunca gülümsedim. Gerçekten saati bırakmak istemiyordu ve muhtemelen satmayacaktı da ama dayımın bu saati mutlaka görmesi gerekiyordu. Nadide bir parça olduğundan oldukça emindim. Eğer saati şimdi kıza verip yarın gelmesini söylersem vazgeçip gelmeyebilirdi. Bu yüzden ona fazla düşünme imkanı tanımadan masadaki kağıt kaleme uzandım.

"İsminiz neydi?"

Yağmur, dedi tereddüdü hala devam ederken. Yağmur Ekin Özer.

Gülümsedim. Saati almıştım. Yağmur'un numarasını da aldıktan sonra ona geri dönüş yapacağımızı söyledim. Bu durum pek hoşuna gitmemiş gözüküyordu ama itiraz etmeden kalkıp kapıya yöneldi. Onu kapıya kadar geçirdikten sonra masaya bıraktığım saati dikkatlice kutulayıp arka taraftaki atölyeye bıraktım. Böyle parçalar kolay ele geçmiyordu.

ATEŞKIRAN GxGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin