Hatırlıyorum-314 Numaralı Oda 3. Ranza

103 6 1
                                    

{3 yıl sonra-18 Eylül}
Cenan'ın diliyle,

Bugün provamız yoktu ama yinede erkenden kalkmıştım. Bügün Arif'in doğum günüydü çünkü! Tanışalı 3 yıl olmuştu. Koskoca 3 yıl.
"Vay be... " diye mırıldandım mutfakta kendi kendime. Bu yıl Çikolatalı pasta yapma kararı almıştım. Ve pastanın kekini hazırlamıştım bile. Kek piştiğinde fırından çıkardım ve ara katmanlarıyla dışını hazırladım. En son üstüne mum diktim ve buzdolabına koydum. Arif'imin akşama kadar beklemesi gerekecekti.

Tam buzdolabının kapağını kapatırken koridordan bir esneme ve "Günaydınn! " sesi geldi. Kapağı hemen kapatıp kollarını havaya kaldırmış Arif'e döndüm. "Günaydın! " diye karşılık verdim.
"Ooo Cenan bey, erkencisiniz" Arif başıyla hazırlanmış kahvaltı sofrasını gösterdi. Gülümsedim ve Arif'ime döndüm. "Tabi ki erkenci olacağım. Bugün ayın kaçı Arif'im?"

Gene yaptın.

'Neyi? '

Arif'im. Öyle dedin.

'Nolmuş yani? '

Uyarayım dedim bişey yok. Uzaklaşmasın sonra senden.

'Ay bi git be öf' kendi kendime sinirlensemde Arif'in kısılmış gözlerine bakınca yine öfkem uçtu gitti. O kadar uyku sersemiydiki daha ayakta duramıyorken ben ona ayın kaçı olduğunu soruyorum.
Ne malım ben.

Arif'imin koluna girip onu masaya oturttum.
"Uyanabildiniz mi Arif bey? Bugün ayın kaçı diyorum." Arif yine o burun kırıştırma hareketini yaptı.
"Ne bileyim be? Kaçı?" Arif bi anda gözlerini açtı.
"Bi dakika lan. Niye burdayım ben? "
Küçük bi kahkaha atıp durumu açıkladım.
"Gülüm hani dün gece 3'e kadar skeç yazdık sonra ben burda kal bu gece dedim sende kabul ettin ya canım. "

Gülüm dedin. Canım dedin.

'Ay farkındayım.' Arif rahatlamış ve aydınlanmış gibi kalktığı sandalyesine geri oturdu ve çatalı eline alıp bir tane salatalığı ağzına attı.
"Ayın kaçıymış bugün sahiden? " gözlerimi devirip Arif'e baktım.
"18'i canım benim. 18 Eylül"
"Eee nolmuş yani? " Arif bu seferde ekmekten bir parça koparttı ve reçele bandırıp ağzına attı.
"Arif'im şaka mısın sen. 18 Eylül bugün. Doğum günün."

Arif'im dedin. Yine.

'Ya bi siktir git Allah aşkına' Arif ağzında ekmekle bana baktı.
"Aaaa unutmuştum lan" Ayağa kalkıp "İyiki doğdun herşeyim iyi varsın" benzeri cümlelerle Arif'ime sarıldım.

Enerjime, evime, yaşam kaynağım, mutluluğum, neşeme sarıldım.

"Bugün ne istersen o. Nereye gidelim? "

**•̩̩͙✩•̩̩͙*˚  ˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚*

"Yani Arif'im eyvallah doğum günün de lunaparka neden geldik. "

Böyle söyleyince normal gelebilir ama küçüklüğümden beri en büyük korkum lunapark.
"Balık tutmaya geldik kardeşim. Getiriyorum oltaları şimdi top havuzundan tutarız artık." Arif yanıma gelip koluma girdi.
"Lunaparka neden gelinir Cenan'ım? Eğlenmek için. Bütün gün somurtacaksan gidelim evde birlikte somurtalım. "
Somurtuyo muydum?

Evet

'Yoruldum git demekten naparsan yap' Yüzümü hemen düzeltip en büyük gülümsememi takındım. Arif'im istiyorsa öyle olur.
"Eee neye binelim ilk?" Arif sorduğum soruyla enerjisini hemen geri kazandı ve bilet tezgahına doğru yürüdü. Çalışana heyecanlı heyecanlı birsürü şey sıraladı ve çalışan kafasını sallayıp tezgahın altına eğildi.

Davar ayısı gidip ödesene biletleri çocuk mu ödeyecek?

"İlk defa haklısın" bu sefer dışımdan mırıldandım ve Arif'in yanına gidip aldığı biletleri ödedim.

**•̩̩͙✩•̩̩͙*˚  ˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚*

Akşama kadar lunaparktaki bütün oyuncaklara bindik ve deliler gibi eğlendik. Aslında Arif'im eğlendi çünkü ben kalbim çıkacakmış gibi hissediyordum. Yine de Arif'in keyfi kaçmasın diye belli etmiyordum. En sonunda binilebilecek her şeye bindiğimiz de eve gitmeye karar verdik. Arif her ne kadar onu kendi evine bırakmamda diretsede tabiki kabul etmedim.
Yiyeceğimiz bir çikolatalı kek vardı.

  Eve vardık ve Arif ellerini yıkamaya banyoya girdiğinde hemen Pastayı çıkartıp mumları yaktım. Arif çıktığında
"Arif'im sen içeri geç ben geliyorum! " diye seslendim. Arif'in içeri geçtiğini dıyduğumda elimde pastayla yanına gittim. Klasik 'İyiki doğdun' şarkısını söyledim ve yanına oturdum.
3 yıldır aynı seneryo yaşanıyor fakat Arif'i ilk defa böyle heyecanlı görüyordum.
"Cenaaaannnn" dedi Arif gözleri kısılarak.
"Çikolatalı kek mi yaptinn. En sevdiğimm." Birdaha asla unutmayacağım yeni bir bilgi öğrenmiştim.
Arif'e dilek tutmasını söyledim ve gözlerini kapattı. Bir kaç dakikalığına o melek yüzünü izledim bende.

Çok güzelsin Arif Güloğlu.

Gözlerini açtı ve mumları üfledi. Pastayı önümüzdeki sehpaya bıraktım ve Arif'e tekrar sarıldım. Arif benden ayrıldı ve gözleri parlayarak bana baktı. Öyle büyük ve güzel gülümsüyordu ki... O an gözleri yıldızlardan bile daha parlaktı...

Bir anda o kısılmış gözleri pörtleyerek açıldı ve gülümsemesi yerini kocaman bir şaşkınlığa bıraktı.
"Cenan Adıgüzel... " diye fısıldadı.
"Küçükken yetimhanede kaldın mı? "
Hiçbir şey anlamamış ve şaşırmış bi şekilde olumlu anlamda başımı salladım. Ve o an benimde kafama dank etti.

İlk tanıştığımız gün isminin neden bu kadar tanıdık geldiğini şimdi anlıyordum! Arif'le aynı anda yerimizde dikleştik ve aynı anda aynı şeyi söyledik,
"314 numaralı oda 3. ranza! "
Koltuktan kalktık ve aynı şaşkınlıkla birbirimize bakmaya devam ettik. Anılar bir bir zihnimde tekrar canlanıyor, film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu.

___________________________________________

Tekrardan ve tekrardan merhaba asklarımmmm🙌🏻
bu bölüm diğerlerine göre biraz kısa oldu ama o anıları diğer bölüme saklamak istedim💜
Lütfen yorum yapmayı ve fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın seviliyorsunuzzzz🎀🎀

Çikolatalı Kek-{ArCen}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin