Koma ve Rüya

88 4 3
                                    

Arif'in dilinden,
Demir koltukta başımı ellerim arasına almış, dizimi sallayarak oturuyordum. Hastanenin o soğuk ve kasvetli havasını ve deterjan suyu kokan kokusunu her içime çektiğimde midem daha da kasılıyordu. 3 saat olmuştu. Cenan ameliyata gireli 3 saat olmuştu.

Yaklaşık 1 saat önce de diğer ekip arkadaşlarımız gelmişti. Fakat şuanda sadece Ben, Atakan, Emre, Cemile, Ayşegül ve Birsel vardı.
Birsel.
Gözüm sürekli ister istemez ona kayıyordu.

Ne konuşmuş olabilirlerdi ki?

Şu soruyu beynimden bir türlü atamıyordum. Saatlerdir beynimde sadece 2 cümle tekrarlanıyordu zaten.

Cenan iyileşecek mi?
Ne konuşmuş olabilirlerdi ki?

Başımı sıkıştırdığım ellerim arasından kaldırdım ve yaşlar yüzünden buğulu gözlerimle etrafa bakındım;
Birsel salya sümük ağlıyor, Cemile ve Ayşegül de onu sakinleştirmeye çalışıyordu.
Atakan benden uzak bir sandalye de oturmuş telefona bakıyor, Emre ise ameliyathanenin önünde bir sağa bir sola gidip geliyordu.

Bir insan evladı da beni teselli etmiyordu.

Burnumu çektim ve elimin tersiyle göz yaşlarımı sildim. Tam yüzümü yıkamaya gideceğim sırada ameliyathanenin kapısı açıldı ve bir doktor çıktı. Saniyesinde Emre'nin yanında bitip doktoru dinlemeye başladım.

"Size bir iyi bir de kötü haberim var. " dedi doktor.
" İyi haber; kaza gerçekten ölümcül bir kazaymış fakat şanslıyız ki Cenan bey o kadar hasar almamış. Kötü haber ise Cenan beyi komaya almak zorundayız." İlk başta iyi haberi duyduğumda bir oh çeksem de mutluluğum sadece 3 saniye sürmüştü. Çünkü 'koma'yı duyduğum an başımdan kaynar sular dökülmeye başladı.

Başım dönüyordu. Çok pis başım dönüyor ve midem bulanıyordu. Bir kaç adım sendeleyip Emre'nin koluna tutundum. Emre hemen bana döndü.
"İyi misin?" Elimi başıma götürüp aklımca baş dönmemi durdurmaya çalıştım.
"Eve-" ve birden bedenimin bir uçurumdan düştüğünü hissettim. Son duyduğum ise Emre'nin
"Doktor! " diye bağırmasıydı.

**•̩̩͙✩•̩̩͙*˚  ˚*•̩̩͙✩•̩̩͙*˚*

"Arif," diye yankılandı bir çığlık. Her saniye daha yüksek sesle tekrarlanıyordu.
"Arif!" dedi tekrar. Etrafıma bakındım. Fakat hiçbir şey göremedim. Her yer simsiyahtı ve sesin kaynağını bulabilmek için etrafımda dönüyordum. Fakat o kadar yankılanıyordu ki sanki dört bir yandan hoperlörlerle söylüyorlardı. Bir anda bir çift el gözümdeki bandajı çıkardı. Hemen arkama dönsemde gördüğüm tek şey bir toz bulutuydu.

O an fark ettim ki 2 duvarı bembeyaz, 2 duvarı simsiyah kutu gibi bir odadaydım. Ne pencere vardı, ne de kapı. Ses artık daha da yüksek bağırıyordu. Ve bu sefer farklı bir cümle söyledi. Fakat öyle bir tonda söyledi ki hem fısıldadı hem de çığlık attı.
"Arif her şey senin yüzünden oldu."
"Arif her şey senin yüzünden oldu!"
"ARİF HER ŞEY SENİN YÜZÜNDEN OLDU!"

Az önce "Arif" diyen ses şimdi bu cümleyi söylemeye başlamıştı. Ve bir anda bütün fısıltılar ve çığlıklar bıçak gibi kesildi. Ben de olduğum yerde kalakaldım.
Bu sefer arkamdan çok tanıdık bir ses çok naif bir şekilde "Arif" dedi.
"Bana bak." Yavaşça arkamı döndüm ve Cenan'ı gördüm. Ben beyaz duvarların önünde duruyordum, Cenan ise siyah duvarların önünde.

Çikolatalı Kek-{ArCen}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin