yunho sabah zar zor gözlerini açtı. bugün cumaydı, bu haftanın son günüydü. hiç okula gitmek istemiyordu. aslında istiyordu fakat yorgundu. akşam annesiyle uzun bir sohbet etmişti. sonunda da ikisi de ağlamıştı. ağladığı için gözleri şişmişti ve acıyordu. hızlıca hazırlandı, mutfağa gidip annesinin ona her zaman hazırladığı sandviçlerden aldı ve çantasına attı. okulda yerim diye düşündü. her sabah hongjoong ile giderdi fakat bugün geç kaldığı için onun çoktan gittiğini düşündü ve tek başına yürüdü. birkaç sokak sonra gördüğü manzara ile ağzı açık kaldı. seonghwa ile hongjoong sarılıyordu, ne? bu anın hemen fotoğrafını çekti ve onları izlemeye devam etti. hareketlerinden belliydi zaten bir bok olduğu diye düşündü ve yürümeye devam etti. bunu görmesi onu mutlu etmişti. hyung'ı iyi birisiyle flört ediyordu çünkü.
🎀güçlü kaşarlar mutlu yaşarlar 🎀
yunho:
*fotoğraf*woo:
LAN HONGJOONG HYUNGyeo:
lan ben anlamistim da bu kadar cabuk beklemiyordum yahong:
ANNENyunho:
okulda hesaplasiyoruzhong:
ya biz size soylicektik sen niye spoi verdin millete ya
ogle arasi konusuruz
mingi de olacak😉yunho:
olsun olsunn😉yunho sırıta sırıta okul kapısından girdi. önüne bakmadan yürüyordu, bunun cezası olarak da duvara toslamıştı. utancından yerin dibine girmemek için koşa koşa sınıfa gitti. bu sefer de hızını alamayıp birine tosladı. kafasını kaldırdığında müdürü görünce gülmesini tutmaya çalıştı. kel müdürü ona tip tip bakıyordu. pardon hocam diyerek sınıfa girdi.
"ARKADAŞLAR MÜDÜRE TOSLADIM BEN AMK!" (yh)
biraz fazla sesli bağırdığı için tüm sınıf ona gülüyordu. bugün çok fazla rezil olmuştu, bir tanesine daha katlanamazdı.
ders girmişlerdi. tam odaklanmıştı ki, içeriye nöbetçi öğrenci girdi. hocanın bir kişiyi daha nöbete çağırdığını söylemişti. yunho bu yıl hiç nöbetçi olmadığı için ben yaparım diyerek sınıftan çıktı. bugün zaten en kötü dersler vardı, nöbetçi olup oyun oynarım diye düşündü. müdürün katında olacağını duyunca biraz planları suya düşse de bu katta iki kişi nöbet tutuyordu. belki diğer nöbetçiyle sohbet ederim diye düşündü.
aradan biraz zaman geçtikten sonra birinin ayak seslerini duydu. BİR SANİYE DİĞER NÖBETÇİ MİNGİ MİYDİ? ağzı açık, gelen mingi'ye bakakaldı.
"ağzını kapat da sinek girmesin canım benim."
yunho kendine geldi ve mingi'ye tip tip baktı. mingi'yle olması güzeldi ama bir yandan da utanç vericiydi. onunla yan yana kalmayalı çok uzun süre olmuştu. ikisi de uzun bir süre konuşmadı.
"yunho?"
"efendim mingi?"
"acayip sıkıldım, bir şeyler yapalım."
"ne istersin?"
"sırayla birbirimize soru soralım cevap veremeyen diğerine istediğini yapabilir."
"istediğini yapabilir derken, pek güvenemedim sana."
dedi yunho gülerek. mingi ona yaklaşıp göz kırptı. yunho kafasına bir tane geçirdikten sonra ne soracağını düşündü. yunho soramadan mingi konuştu.
"gözlerin neden şişmiş ve mor ağladın mı sen?"
yunho soruyu sorunca duraksadı. onu düşünüyordu, hoşuna gitmişti.
"annemle dertleşirken ağladık ya, bir şey yok."
"anneme, pardon annene söyle ikiniz de bir daha ağlamayın. yoksa akşam gelip kıyameti kopartırmışım, tamam mı?"
yunho gülmemek için kendini zor tutuyordu. sonunda kahkahasının patlamasıyla tüm koridorda yunho'nun kahkahası yankılandı. mingi onun kahkasını duymayı, gülünce kısılan gözlerine bakmayı özlemişti. müdürün aniden odadan çıkmasıyla ikisi de suspus olmuştu.
"gençler ikiniz gelin, tüm sınıflara duyuru yapılacak. tüm sınıfları geziyorsunuz. ve genç adam dikkatli yürü de bir daha kimseye toslama."
mingi kafasını sallarken yunho utançtan kızarmıştı. neden mingi'nin yanında bunu söylüyorsun ki adam diye aklından geçirdi.
"kime tosladın yunho yine?"
"müdüre toslamış olabilirim biraz."
dedikten sonra dudaklarını büzdü. mingi onun bu haline güldü. çok tatlıyfdı.
sınıfları beraber gezmeye başladılar. her girdikleri sınıfta herkesin ağzı açık kalıyordu. hatta bazı sınıflarda barışmışlar mı diye soran bile oluyordu.
sıra yunho'nun sınıfına geldiğinde ikisi de sınıfa girer girmez herkes bağırıp çağırmaya başladı. dersleri boş olduğu için herkes koşarak ikisinin etrafında toplanınca bağıra çağıra duyuruyu yapıp çıktılar."galiba herkes barıştığımızı düşünüyor yunho, eski günlere mi dönsek? ne dersin?"
"yürü mingi yürü. daha senin sınıf var, orada ne yaşayacağımızı tahmin bile edemiyorum."
yunho hızlıca yürürken mingi ise arkasından koşup üstüne atladı. yunho iç çekerek sinirli sinirli ona bakınca ellerini havaya kaldırdı. mingi'nin sınıfına girdiklerinde ders jihyo hocanın dersiydi. ve jihyo hoca onların önceden çıktğını bilen tek hocaydı. tüm sınıfın imalı bakışlarına maruz kaldıktan sonra sınıftan çıktılar. sonunda tüm okulu halletmişlerdi ve aşırı yorulmuşlardı. öğle arasında istediklerini yapabildikleri için şimdiden kantine gidip bir şeyler aldılar. bir masaya oturup diğerlerinin gelmesini beklediler.
5 dakika sonra herkes gelmişti. seonghwa ile hongjoong olayların nasıl geliştiğini anlatmışlardı. şaşırmamışlardı, gayet belli ediyorlardı çünkü.
"eski sevgililer olarak bu nöbetçilik işi aşkınızı alevlendirdi mi arkadaşlar?"
wooyoung'ın sorusuyla herkes gülmeye başlamıştı. mingi yunho'ya bakarken yunho kafasını iyice gömmüştü.
"yunho'nun hareketlerine bakınca etki etmiş olduğunu anlamış olduk arkadaşlar."( wy)
"bizde mi aynı gün nöbetçi mi olsak ne yapsak wooyoung?" (s)
herkesin soruyla ağzı açık kalmıştı. kimin eli kimin cebinde belli değildi. öğle arası boyunca süren sohbet zilin çalmasıyla bölünmüştü. herkes sınıfına giderken, yunho ile mingi ise nöbet yerlerine gitti. müdürün verdiği görevleri yapmak ve oyun oynamak dışında ikisi de bir şey yapmamıştı. dersler bitince defterleri toplayıp ikisi de erkenden eve gittiler.
alin size uzun bölüm😉😉
ŞİMDİ OKUDUĞUN
alt dudak • yungi
Fanfictiono günlere dönsek ne kaybederiz? en fazla yine çok severiz