b e ş

26 7 0
                                    

"sikeyim ya of! ne bu einstein'ın beynini falan mı çözüyoruz amına koyayım?" dedi seungmin odasında ağlayarak ders çalışırken.

"sen bu bölümü seçtin oğlum, katlanacaksın." dedi felix gülerek. kapı çaldı. felix bakmaya gitti.

kapıyı açtı. "ah, merhaba hyunjin. bir şey mi oldu?" gülümsedi hyunjin. "seungmin içeride, öyle değil mi?"

felix başını salladı. "içeride, ama ders çalışıyor." hyunjin gülümsedi. "o beni çağırdı az önce zaten ama... gideyim o zaman." diyip arkasını döndü hyunjin. "bekle hyunjin!" dedi seungmin koşarak kapıya gelerek.

kahkaha attı hyunjin ve felix. "içeri geçebilirsin, gel." hepsi beraber içeri geçince seungmin kendini dönen sandalyesine attı.

"felix seni flörtün çağırmıyor muydu?"

"flörtüm? benim flörtüm mü var lan?.." seungmin arkadaşına sevecen (!) bir bakış attı. "minho flörtün değil mi?" hyunjin, felix'e baktı. felix gergince güldü. "şey o zaman ben gitsem iyi olacak. size iyi eğlenceler." dedi ve gitti.

"onu bilerek mi gönderdin?"

"bunun önemi ne ki?" hyunjin, az önce felix'in oturduğu dönen sandalyeye oturdu. diğerinin yanına geldi. "merak ettim."

"harbi diyorum sen niye her seninle tek başıma zaman geçireyim dediğimde bir sebep arıyorsun? seni görmek istiyorum sadece."

"ah şey aslında, pek bilemiyorum. merak ediyorum o kadar." seungmin başını salladı. "ee nasılsın?" dedi ödevini yaparken. "iyiyim, sen nasılsın?"

"ben de iyiyim, gibi yani. şu dersler bu kadar zor olmasa iyiyim."

hyunjin gülümsedi. "sen yaparsın boşver," sessizlik oldu biraz. sonra hyunjin konuşmaya devam etti. "ders çalışırken niye beni çağırdın ki? odaklanamayacaksın. engel olmak istemem."

"önemli değil, yarına değil zaten. bugün verdiler," hyunjin anlarcasına ses çıkardı. "hyunjin, eğer tek bir dilek hakkın olsaydı ne dilerdin?"

hyunjin düşündü biraz. "sanırım gerçekten sevdiğim biriyle olmak. çünkü yeji'yi biliyorsun ve ondan başka sevgilim olmadı. ben gerçekten sevmek istiyorum."

"güzel." dedi kağıda bir şeyler karalarken. "sen peki? sen ne dilerdin?"

"ben gerçekten sevilmeyi dilerdim. bence kimse beni ben olduğum için sevmiyor. tabii aşk anlamında. ben sevilmeyecek ve kullanılıp atılacak türden bir insanım. bunu değiştirmeyi dilerdim."

"böyle mi düşünüyorsun? niye?" hyunjin şaşırdı. o, seungmin'i gerçekten seviyordu. "eski sevgililerim öyle davrandılar. shuhua da uzun hikaye. her neyse sen yeji ile niye ayrılamıyorsun uzunsa şimdi anlatabilirsin herhalde. tabii anlatmak istersen."

"ah şey, ben yeji ile nişanlıyım. ailelerimiz yüzünden. ve onlar ayrılmamıza karşı çıkıyorlar. çıkarları var çünkü. öyle yani. ve sen, shuhua ile nasıl uzun hikaye sen de anlat."

"ilk önce birbirimize aşıktık ama sonra arkadaş olarak görmeye başladık. ailemize söyledik. annesiyle annem sanki koyun satar gibi anlaşmışlar. üniversite bitince evleneceksiniz diye tutturuyorlar. ama benim sevdiğim biri var zaten. bunu bu yüzden anneme de söyleyemiyorum."

hyunjin'in resmen dünyası yıkıldı bir anda. seungmin'in shuhua dışı bir sevdiği vardı yani?

"oh, o kim? yani sevdiğin?"

seungmin endişeyle güldü. "önemli biri değil, hem tanımıyorsun. ben yarı koreli yarı norveçliyim de. norveç'e giriyoruz her yaz, orada."

"oh, anladım." hyunjin iç çekti ve seungmin'in çizdiklerine baktı. "güzel çiziyorsun." seungmin diğerine gülümsedi. "teşekkür ederim."

"ne demek."

birbirlerinin yüzlerini inceliyorlardı yakından. en son ikisinin de gözlerini birbirinin dudaklarına gidince hyunjin gözlerini kaçırdı. seungmin sırıttı ve önüne döndü.

"biliyor musun hyunjin, o çok güzel. çok güzel gülüyor. her ona baktığımda gülümsüyorum. çok iyi birisi-"

"ne güzel! o kız şanslı olmalı."

"hayır, o bir kız değil."

"oh özür dilerim." seungmin sessiz kaldı bir süre. diğeri de sessiz kalınca hyunjin'e sarıldı. hyunjin ne olduğunu anlamazca diğerine baktı ilk başta. sonra o da ellerini diğerinin sırtına koydu. "iyisin, değil mi?"

seungmin onaylayan mırıltılar çıkardı. "çok iyiyim hem de."

WHO ATE THE LUCK? 💥
kontrol etmedim
baiii

ig boy, hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin