"Evet gençler , bugün ikili olarak çalışmalar yapacağız. İlk olarak birbirinize yardım ederek ısınacaksınız ardından maçlar yapacağız. Unutmayın bu maçlarda kazanıp kaybetmenin bir önemi yok. Önemli olan eksiklerinizi görmeniz. Namjoon da maç sırasında hatalarınızı tespit edip ona göre bir antreman oluşturacak. O nedenle kendinizi vermeyi unutmayın. Şimdi ikili grupları açıklıyorum;
İlk grup Yoongi ile Hoseok,
İkinci grup Jin ile Taehyung ,
Ve son grup da Jimin ile Jungkook .Hepinize iyi çalışmalar dilerim."
Jimin sesli bir şekilde oflamıştı. Şans ne zaman yüzüne gülecekti. Jungkook'dan ilk kez uzaklaşmak istemişti ama şansına normalde aynı grupta olmak için koça yalvardığı Jungkookla -onu maçta ezebilmek için- şimdi istemediği halde birlikteydi.
Tam Jungkook'u çağırmak için kafasını kaldırdığında koçla konuştuğunu gördü. Jimin de merakla yanlarına gittiğinde kendi hakkında konuştuklarını anlamıştı.
Jungkook sabah sert dursa da şuan kızgın veya üzgün görünmüyordü. Ama o her zamanki etrafda seke seke dolaşan, insanlara, özellikle de Jimin'e, sataşan Jungkook'dan da eser olmadığı barizdi. Koça yalavarırken de yüzünden ne hissettiğini okumak gerçekten zordu.
Jimin bu yeni Jungkooka gerçekten alışmak istemiyordu. Bu yargıya 2 günde varmak doğru değildi tabi. Kimse 2 gecede değişemezdi. Belkide sadece modunda değildi Jungkook. Ama Jimin ister istemez endişeleniyordu. Jimin'i endişelendiren şey Jungkookun bu ruh hali değil, Jungkookun bu ruh halinin onu da üzmesiydi.
Jungkookla düşmanken, onu kendi elleriyle üzmek için her şeyi yapabilecekken, hatta belki de onun takımda yedek oyuncu olması için çabalarken nasıl iki gündür onu düşündüğü endişelenmesine sebep oluyordu.
"Koç biz Jimin ile anlaşamıyoruz biliyorsin. Bir kere daha gözden geçiren."
Jungkook Bayan Yeong'un kabul etmeyeceğini bilerek son yakarışlarını yaparken Jimin elindeki raketi çevirerek yan ağız sırıtmayla yanlarına gelmişti. Onun gelmesiyle Bayan Yeong ile Jungkook'un dikkatleri ona dönmüştü. "Yoksaaa korktun mu Jeon? Eğer öyleyse Namjoon ile oynayabilirim, sense şu köşede oturup bizi izlersin. Belki benden bir şeyler kaparsın."
Jimin Jungkok'a bakmadan elindeki raketin telleri ile uğraşmaya devam ederken konuşmuştu. Jungkook'un ağzındansa buna karşılık alaycıl bir 'hah' sesi çıkmıştı.
"Jimin!" Bayan Yeong'un uyarıcı ses tonu ile Jimin raketini sol eline almış ve iki elini ben suçsuzum der gibi havaya kaldırıp omuz silkmişti. Bayan Yeong ise ikisiyle de göz teması kurmaya çalışarak, ciddi bir ses tonuyla konuşmaya başlamıştı. "İkiniz takımın en iyi tekler oyuncularısınız. Gücünüz birbirinize denk. Eğer dediğin gibi Namjoon ile maç yaparsan Jimin eksiklerinin farkına varamazsın. Hem bugün bir şeye karar kılmam için bu maçı yapmalısınız. Size bir seçenek sunmuyorum anlayacağınız."
Koçun sözleri alfalığını sonuna kadar hissettirecek baskınlıkaydı.Ve koç daha fazla itiraz ve atışma dinlememek için hızlıca arkasını dönüp oradan uzaklaşmıştı. Şimdi ise Jimin ile Jungkook koca tenis sahasının ortasında baş başaydı. Diğerleri diğer kortta ısınıyor ve koçun talimatlarını dinliyorlardı.
Jungkook kafasını geri atıp havaya doğru büyükçe bir 'of' çekmişti. Jimin'in ise gözleri saniyelik olarak Jungkook'un açıkta kalan boynuna kaysada dikkatini dağıtan şey yine Jungkook'un kendi kokusu olmuştu. Kokuyu yakınında olmayan birinin duyması nerdeyse imkansızdı. Özellikle alfalar kokularını omegalara göre daha iyi saklayabilsede buna tezat bir şekilde duyguları kokularına çok daha net yansırdı. Ve şuan Jungkook'un kokusundan endişesi buram buram hissediliyordi. Ve Jungkook'un kokusundaki bu tuhaflık Jimin'in kurdunu da rahatsız etmişti. Jimin'i değil, sadece birazcık içindeki kurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My Fucking Turn / JİKOOK
FanfictionAynı tenis takımında olan Jimin ve Jungkook... İkiside teklerde bir numara ve okullarını en iyi şekilde temsil ediyorlar. Fakat bir sorun var. Jimin ve Jungkook ne kadar aynı takım olsa da ezeli rakipler. Kimin daha iyi olduğu onlar için Yu Qing'in...