~3

99 14 12
                                    

   Jungkookun beklenmedik tavrından sonra herkesin üzerine bir kara bulut çökmüş gibiydi. Tüm üyeler düşünceli bir haldeydi. Ve bu hem koçun hem de kendilerinin olmasını isteyeceği son şeydi. Yine de antremana devam ettiler. Yarım saat sonra Jungkook hiç bir şey olmamış gibi Namjoon'un yanına geri döndü. Fakat kafasında düşünceler olduğunu anlamak kaç senelik takım arkadaşları için zor değildi. Özellikle de baş düşmanı hakkında her şeyi bilen Jimin için.

   Bugünkü antrenmanlar koçun da mod düşüklüğünün farkında olması yüzünden hafif geçmişti. Takımdakiler ne kadar belli etmese de herkes herkese çok değer verirdi. Eğer takımdan bir kişi ile kavga ederseniz altı kişiyi daha karşınıza almışsınız demektir , eğer takımdan bir kişi sakatlanırsa 6 kişi daha tenis oynayamacak hala gelmiş demektir. Yu Qing'in mottosu işte buydu; birimiz altımız için, altımız birimiz için ..

   Soyunma odasında üstlerini değişmeye gittiklerinde Jimin bir şeyler yapmak için Taehyung ile Hoseok'a yalvarmaya başladı. Jeon yüzünden gününün mahvolmasına izin verecek değildi. Hoseok bu anı beklemiş gibi hemen ikna olsa da Tae oyun oynamaya gideceğini söylediği için double şirinlik yapmak zorunda kalmışlardı. En sonunda anlaşıp buraya en yakın kafeye gitmeye karar verdiler. Sık sık beraber takımdakiler oraya giderdi. Çünkü yoğun idmandan sonra emin olun kimse bir kahve için ne otobüse binmeyi ne de yürümeyi çekebilecek halde olmazdı.

"Jimin dua et senin omega şirinliğine dayanamıyorum yoksa bu kokuşmuş ile bir yere gitmem."

Taehyung yol boyunca şikayet etmişti, şimdi de sıkılmış olacak ki Hoseok ile atışmaya çalışıyordu.

"Taehyung yeter sus artık!Jimin sana dedim şu aptal alfayı bırakalım diye."

   Jimin bıkkınlıkla ofladı. Cidden bunların tartışmasını çekecek halde değildi. Tam Taehyung ile Hoseok hızlarını almaya başlamış hararetli bir tartışmaya girmişlerdi ki kafeye vardılar. Jimin içinden tanrıya bildiği tüm şüküleri sundu.

   Oturacak yer aramak için şık görünümlü kafeye göz atmışlardı ki üçünün de bakışları beraber oturan Namjoon ve Jungkooku buldu. Jungkook Namjoona hararetle bir şeyler anlatıyordu ki bir anda Jimin ile göz göze geldi. Anlatırken sallayıp durduğu eli havada kaldı. Ağzını yavaşça kapattı. Ne Jimin hareket etti ne de Jungkook. O an Jimin içindeki kurdunun oturduğu yerden kuyruğunu hafifçe sallamaya başladığını fark etti. Buna bir son vermek adına bakışlarını hemen kaçırdı. Şuan kurdunun bu saçma davranışını düşünmek istemiyordu.

   Gerçek dünyaya döndüğünde Hoseokun elinden çekiştirerek onların yanına götürdüğünü fark etti. Karşı koymadı. Bir anda kendini Namjoonun yanında buldu. Jungkooksa karşı çarprazındaydı. Hoseok ise karşısında, Taehyung da dikdörtgen masanın Jimin'e yakın tarafındaki ucundaydı.

   Taehyungun masadaki gergin ortamdaki bu tuhaf havayı dağıtmak için şakalar yaptığını farketmem için elindeki kahve bardağını izleyen Jungkooku kesmem yüzünden zor olmuştu. Keşke sinir bozucu olduğu kadar çirkin de olsaydı. O zaman düşmanı olmak bu kadar zor gelmezdi insana.

"İşte minik dahimiz de kral Taehyungun önünde böyle diz çöktü. Sırf buraya gelebilmem için."

  Jimin, Taehyungun anlattıklarından sadece bu kısmı işittiğinde bir an konuyu anlamaya çalıştı. Sanırım buraya gelmesi için ona dil dökmesini birazcık abartarak anlatıyordu. Ama sadece birazcık.

  Taehyung ağzını açmış yine bir şeyler saçmalamalayacaktı ki Jungkookun sandelyesinin itilme sesi tiz bir şekilde yayıldı. Masadaki tüm bakışlar şimdi ondaydı. Sol tarafındaki boşluğa koyduğu tenis çantasını kimseyle göz teması kurmadan sırtına geçirdi. "Ben gidiyorum."  diyerek emin adımlarla arkasına bir kere bile bakmadan kapıdan çıktığında arkasında endişe ve merak dolu bakışlar bırakmıştı.

  Ve harika,  Jeon Jungkook Jimin'in pazartesi gününe böylece konmuştu.





Bölümlerin arası bazen beklenmedik şekilde kayabiliyor dersler yüzünden. Olabildiğince sık atıcam.

Bir ksjjryve isteğiniz varsa belirtmekten çekinmeyin lütfennn.

Sizi seviyorum 💓🎀

My Fucking Turn / JİKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin