Yeni bir hikayeyle yine buradayım. Umarım her bölümüyle severek okuyacağınız bir hikaye olur. Bölümlerle ilgili yorumlarınızı bekleyeceğim.
Bu arada okuyacağınız bu kitabı, bana böyle bir kurgu yazma konusunda, fikir ve cesaret veren beccar02 ye ithaf ediyorum.
Kitabın kapağını hazırladığı için de ayrıca kendisine teşekkür ederim.İyi okumalar...
.............
"Şşşiiişttt alo! Hemen siktir git dükkanın önünden!"
Kafenin önündeki çöp konteynırını karıştıran çocuk, ona aldırmadan devam etti işine.
"Lan kime diyorum ben! Müşteriler rahatsız oluyor. Defol burdan yoksa sikerim belanı, torbacı kılıklı piç!"
"Ayıp oluyo dayı piç falan. Orospu çocuğunun tekiydi rahmetli ama yine de babam belli çok şükür."
Adam sinirle eğilerek "Bak hâlâ konuşuyor" dedikten sonra kapının yanında, üst üste dizili olan boş plastik gazoz kasasını ona doğru fırlatarak, çocuğun üzerine doğru yürümeye başladı sinirle. Çocuk üzerine gelen kasadan, kıvrak bir hareketle kurtulduktan sonra hızla koşmaya başladı.
"Lan bir daha seni buralarda görürsem bacaklarını kırarım senin!"
Adam arkasından bağırırken, çocuk oradan koşarak uzaklaşmıştı hemen. Ara sokaklardan birine dalıp, biraz nefeslendikten sonra yavaş adımlarla yürümeye devam etti. Parkın içinden geçerken ağaç altlarındaki boş bira kutularını ayağıyla ezdikten sonra elindeki çuvalın ağzını açıp içine attı.
Yürümeye devam ederken karnından gelen sesler, ne kadar aç olduğunun sinyalini vermeye başlamıştı. En son dün sabah fırından arakladığı simitle karnını doyurmuştu. Sokaklarda yaşamaya çalışan çocuğun, ne kadar aç olursa olsun hırsızlık yapma huyu yoktu. Fırıncı ağır sözler sarfettiğinden dolayı sırf ondan intikam almak için almıştı o simiti.
Yolu bu mahalleye düştüğü ilk geceydi. Fırının arkasındaki un çuvallarının arasında sabahlamıştı. Sabahın erken saatlerinde gelen fırıncı, onu un çuvallarının arasında görünce "Senin ne işin var burda? Otel mi lan burası? Piç kurusu!" diyerek, elindeki süpürge sapıyla dürterek uyandırmıştı onu. Bu kadarla da kalmayıp, annesi hakkında da çok ağır kelimeler kullanmıştı.
İnsanların evsiz ve kimsesiz olduğu için hor görmelerine, itip kakmalarına yıllardır alışkın olsa da, annesine küfür etmeleri ağrına giderdi her zaman. Bu yüzden çocukluğundan beri küfür eden kişilere sinirlenip birçok kez kavga etmişti. Genelde dayak yiyen de kendisi olmuştu. Daha sonra kavga ederek bir şey elde edemeyince, onların bir şeylerini alarak ceza vermeye başlamıştı kendince.
Bu sırada parkın çıkışındaki konteynerın önünde, büyük bir karton kutu dikkatini çekti. Yıllardır sokaklarda yaşayan çocuk, çöp konteynerının önüne konan kutularda para eden eşyaların, olma ihtimalinin yüksek olduğunu gayet iyi biliyordu. Merakla sırtındaki çuvalı ayağının dibine koyduktan sonra kutunun içindekilere bakmaya başladı.
Elektrik kablosu kopmuş siyah renkte bir ütü, eskilerden kalma bir dvd oynatıcı, bir sürü işe yaramaz oyuncaklar, birkaç çift spor ayakkabı ve oldukça kalın kitaplar vardı kutunun içinde. Plastik oyuncaklar para etmediği için onları çöpe attı. Kitaplar ve diğer eşyalar bugünlük işini görürdü.
Hatta yeni tanıştığı Kolpacı Nuri'yle sıkı bir pazarlık yaparsa, bir iki günlük yemek parasını çıkartır. Kalan parayla sigara bile alabilirdi. Bu sıcakta sokak sokak gezmeye gerek kalmaz. Karnı doyduktan sonra da mahallenin arka tarafında yeni keşfettiği, oldukça eski, kerpiçten yapılmış, uzun süre önce kendi haline terk edilmiş evde, krallar gibi keyif çatarken sigarasını tüttürebilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensiz Kalan Sokaklar //BxB//
Short StoryTehlikelerle dolu sokaklarda, hayata tutunmaya çalışan evsiz ve kimsesiz sokak çocuklarının yaşadıklarını, Ozan ve Ali'nin gözüyle okuyacağınız bu kurgu umarım hoşunuza gider.