5. Bölüm

78 17 47
                                    

Yolun sonundan yükselen dumanları gördüklerinde telaşla terkedilmiş eve doğru koşmaya başladılar. Mahalleye geldiğinden beri Ozan'ın barınağı olan bu yer cayır cayır yanıyordu. Karanlık gecelerin tehlikelerinden koruyan ev alevlerin arasında kalmış küle dönerken, Ozan ve Ali'nin elinden gelen hiçbir şey yoktu.

Onlar küle dönen evlerine bakarken, roman çocukları "Defolun bu mahalleden amına koduğumun piçleri!" diye bağırarak ellerine geçen her şeyi atıyorlardı öfkeyle. Artık bu mahallede istemediklerini ve canlarının tehlikede olduğunu anlayan çocuklar korkuyla  kaçmaya başladılar.

Peşlerini bırakmayan roman çocukları, yeterince korkuttuklarına ve artık mahalleye geri dönmeye cesaret edemeyeceklerine kanaat getirinceye kadar arkalarından tehtid ve küfürler ederek kovalamaya devam ettiler onları.

"Sizi bir daha bu mahallede görürsek hayatınızı sikeriz!"

"Orospu evlatları sizi!"

"Sakın geri döneyim demeyin amınıza koyarız!"

"Piç kuruları!"

Sonunda roman çocuklarının sesi azalarak tamamen kesilmişti. Ozan arkasına baktığında peşlerinde kimsenin olmadığını görünce, Ali'nin kolundan tutarak "Tamam yavaşla artık! Bıraktılar peşimizi! Sana taş falan isabet etti mi? Var mı bir şeyin?" diye sordu nefes nefese.

Aynı şekilde nefes nefese kalan Ali, omzunun üzerinden arkasına baktıktan sonra "İyiyim. Yok bende bir şey. Sen iyi misin?" diyerek baktı Ozan'a.

"Beni merak etme yok bir şeyim."

Ali üzgün bir ses tonuyla "Gerçekten hiç anlamıyorum. Bizim kime ne zararımız vardı ki? Ne istediler yaşadığımız o evden?" diye sordu.

"Ev bizim değildi. Mahalleye aitti. Asıl mahalleye ait olmayan bizdik. Bizim gibi sokakta yaşayanlar sonsuza kadar aynı yerde hayatına devam etmezler. İstesek bile mahalleye ait olanlar buna izin vermez zaten. Bu yüzden kaldığımız yerlere fazla alışma. Yanan ev benim yaşadığım ilk yer değildi. Son yerimiz de olmayacak."

Ali hâlâ yaşananlara bir anlam veremiyordu. Başını sağa sola sallayarak "Ama niye işte? Bizim onlara ne zararımız oldu ki? Kendi halimizde yaşayacaktık orada." dedi.

"Kimse senin zarar verip vermediğine bakmıyor ki. Biz o mahallenin parçası değildik. Bu hayatta ailen yoksa bir yere de ait değilsin. Bu yüzden boşver artık olan oldu. Alış böyle şeylere."

Ali dudaklarını sıkarken umutsuz gözlerle baktı Ozan'a. Ardından "Bu dünyada hiç iyi niyetli kimse kalmamış gibi konuşuyorsun. Eminim herkes bu çingeneler gibi değildir" dedi.

Ona bakarken tebessüm eden Ozan "Bundan fazla emin olma. Bu söylediklerim sokakların yazılı olmayan kuralları. Bu hep böyledir. Hadi daha gidecek çok yolumuz var" diyerek yürümeye başladı.

"Peki şimdi nerede kalacağız biz?"

Arkasından koşarak ona yetişen Ali'ye bakarak  "Buluruz bir yerler. Düşünme sen bunları. Hadi yürümeye devam et sen." dedi bu defa.

Uzun süre yürümüşler ve bir daha geri dönmemek üzere ayrıldıkları mahalleden oldukça uzaklaşmışlardı. Ozan o mahalleden sadece kendisine yemek ve kışlık mont veren kadını özleyecekti kuşkusuz. Bu acımasız sokaklarda, böylesine temiz kalpli, vicdanlı ve iyi insanlarla çok nadir karşılaşıyordu. Mahalleyle ilgili tek üzüntüsü, ona yaptığı iyilikler için yaşlı kadına bir teşekkür edemeden ayrılmaları olmuştu. Kimbilir belki ileride yolu yine o mahalleye düşerse, ona teşekkür etme fırsatını bulabilirdi.

Hava çoktan kararmış ve sokaklar yavaş yavaş boşalmaya başlamıştı. Saatlerdir yürüyen çocukların dizlerinde derman kalmamıştı artık. Ali durmak için yalvarırcasına çıkan bir ses tonuyla "Daha ne kadar yürüyeceğiz? Ben çok yoruldum" diye isyan etti sonunda.

Sensiz Kalan Sokaklar //BxB//Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin