"Melis uyan artık!"
Annemin dördüncü kez bana seslenmesiyle gözlerimi devirdim. Ne istiyordu bu kadın akşamın bu vakti?
Yatakta debelenme işim biraz daha sürdüğü için kalkmamıştım. Kalkmak istemiyordum çünkü. Onun evde olduğu zamanlardan nefret ediyordum. Açtığı müzik sesinden, yaptığı yemeğin etrafa yaydığı o iğrenç kokudan, hatta annemden...
Dün Yusuf gittikten sonra kendimi hemen banyoya atmıştım. Kasıklarım da hala biraz sızı hissediyordum. Biraz da bu yüzden kalkamamıştım yataktan. O kadar sert davranmıştı ki, her yerim sızım sızımdı. Akşam olmuştu ama ben hala yataktan çıkamamıştım.
Annem bu kez odama geldiğinde ofladım. Kapıyı çalmadan içeri dalmasından da nefret ediyordum. "Ne var anne? Birlikte aile saadeti mi yapacağız? Ne istiyorsun?"
"Hayır Melis saçmalama. Kerem geliyor, evde olmanı istemiyorum." Gözlerimi kısıp anneme baktım. "Beni hala potansiyel bir rakip olarak mı görüyorsun anne? Kerem dediğin maalesef ki benim üvey babam. Üvey babamla sikişecek değilim." Yapardım. Sırf annemi gıcık etmek için bile Kerem'le sikişirdim.
"Sesini kes ve evden defol Melis. Elimden bir kaza çıkmasın." Kapıyı ardından sertçe çektiğinde gözlerimi devirdim. Ruh hastası kadın. "Ay lütfen çıksın."
Kerem Şanlı; annemin ikinci eşi, benim ise üvey babamdı. Üvey demeye bin şahit isteyen herif, adeta ateş olup etrafındaki herkesi yakıyordu. O kadar yakışıklıydı ki... Onu en son lise sonda görmüştüm. Annemden beş yaş küçüktü. Neden evlendiklerini anlamıyordum. Ne sarılıp uyuyorlardı ve seks yapıyorlardı. Annem, Kerem'in benimle yaşım ve vücudum yüzünden fazla yüz yüze gelmesini istemiyordu. Kerem'le yatacağımı falan düşünüyordu. Halbuki aramızda on beş yaş falan vardı. Gerçi yaş problem değildi ama Kerem'di işte.
Üniversiteye geçtiğim zaman İsviçre'ye bir iş için gitmişti. Uzunca bir süre orada kalmış ardından başka bir ülkeye geçmişti. Dört yıl sonunda dönüyor oluşu garipti. İşler sonunda rayına oturmuş olmalıydı. Bu kadar bilgiye de annemin telefon görüşmelerinden hakimdim. Yoksa o benimle hiçbir şeyini paylaşmazdı.
Üzerimdeki siyah geceliği çıkarıp dolabımın önüne geçtim. Bugün hafta sonuydu. Birazdan Ömer'le buluşmaya gidecektim. Furkan babasıyla olan sorununu henüz çözebilmiş değildi, bu yüzden kafam rahattı. Beni fazla bunaltmıyordu şu sıralar. Buluşmak isteyeceği bir zaman dilimi yoktu.
Çalan telefonumla dikkatim dağıldı. Şeyma'ydı. "Alo bebeğim ne yapıyorsun?"
"Hazırlanıyorum bir tanem sen?"
"İyi bende, bizim mekandayım. Sende gel diye aradım ama nereye?" Dudaklarımı büzüp gülümsedim. Üzgünüm Şeyma, babanla sikişmem gereken mevzular var. "Ah bebeğim benim başkasına sözüm var bugün."
"Ya öyle mi? Ali de yok Furkan da kafayı yemek üzereyim sıkıntıdan. Bu arada Doruk burada, o arattırdı. Ne istiyor bu salak senden, benim bildiğimden başka?" Gülen yüzüm aniden düştüğünde gözlerimi devirdim. "Ona bir şey söyleme sakın. Bugün annesi evde, işleri var falan de. Bir şeyler uydur işte. Peşime takılmasın." Ömer'le planım bozulmasın lütfen.
"Bana bak, bir şey mi oldu?"
"Oldu evet ama sonra konuşalım mı?" Telefonun ucundan bir çığlık sesi gelince gözlerimi kapattım. Salaktı resmen bu kız. "Kızım yarın sendeyim, benden kurtuluşun yok."
"Yarın ayık olursan konuşuruz. Çok içme bak. Bu sefer bende gelemem, işim var diyorum sana."
"O dediğin olmaz işte be güzelim."