taehyung ile bir süre daha gölde sakince oturmuştuk. ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyor ve heyecanlanıyordum. taehyung artık flörtüm? sayılırdı ve bir gün onunla bu aşamaya bile gelebileceğimize hiç inancım yoktu, bu yüzden amatör gibi davranıyordum.
o ise rahattı. ya da en azından dışardan rahat görünüyordu, bilmiyorum ama kamyoneti park ettiği yerden evine doğru yürürken sakince ellerimizi iç içe geçirmiş ve bunu dünyanın en normal şeyiymiş gibi yapmıştı.
oysa ben heyecandan ölüyordum.
evin kapısına geldiğimizde de elimi bırakmadı, ben bırakmaya çalıştığımda ise daha sıkı tuttu. cebinden anahtarı çıkarıp içeri girdi. ev oldukça sessizdi, taehyung "anne ben geldim." dediğinde bile bir yanıt alamamıştı ama umursuyor gibi değildi.
sakince içeri geçtik, anahtarı ve ceketini asmak için elimi bıraktığı sırada ise annesi içeri girdi.
"hoş geldiniz." dedi gülümseyerek. önce taehyung'a sonra da bana büyük bir öpücük verdi ve yanağımı sıktı. "yolculuk nasıl geçti?" diye sordu ardından.
"iyiydi, çok uzun sürmedi zaten."
"sevindim. aç mısınız?"
"evet." diyerek araya girdi taehyung. "hazır mı? yardım gerekiyor mu?"
"hazır, ellerinizi yıkayıp sofraya geçin direkt. bir sürü balık tutmuş olmalısınız."
"tutmadık anne. jungkook vegan." dedi taehyung, sonra bana döndü ve "lavabo şu tarafta." diye devam etti.
taehyung'u onayladım ve işaret ettiği yönde ilerledim. içer girip kapıyı arkamdan kilitledim. lavaboyu açıp avucuma su doldurdum ve birkaç kez yüzümü yıkadım. son birkaç saatte olanları sindirmeye ve sırıtmamı kesmeye çalışıyordum.
normal davranmalıydım.
"tanrım!" dedim yüzümü bir kez daha yıkarken. dudaklarımı birbirine bastırdım ve yüzümdeki sırıtmayı silmeye çalıştım.
"jungkook?" kapının çaldığını duyduğumda ise gözlerimi kırpıştırdım. "iyi misin? bir süredir oradasın."
"iyiyim ben- geliyorum hemen." dedim gözlerimi kırpıştırarak. hızla ellerimi ve son kez yüzümü yıkayıp çıktım tuvaletten.
kapıda beni beklediğini gördüğümde ise gülümsedim. o da aynı şekilde bana gülümsedi ve elini yanağıma yerleştirip okşadı.
"yemeğe geçelim hadi."
"geçelim." diye cevap versem de gitmek için bir hamle yapmadım. dar koridorda karşılıklı bir şekilde duruyorken ve aramızda çok az bir mesafe varken ikimiz de gitmek için bir hamle yapmıyorduk.
taehyung, yanağımda dinlenen elini indirdi ve elimi tutmak için kullandı. parmaklarımızı ikinci kez iç içe geçirirken bana hissettirdiği şeyler hakkında en ufak bir fikri bile yoktu.
ve eğer her şeyi çok, çok yavaştan ilerleteceğimizi söylemeseydim şu an o güzel dudaklarını öpüyor olurdum.
"önden sen." diyerek bana yolu gösterdiği halde hareket etmedim. açlıktan ölüyor olsaydım bile onunla bu anımı bozmazdım. bozamazdım.
"hayır, sen."
"misafirimsin. önce senin gitmen lazım."
"gitmeyeceğim." dediğimde güldü ve gözlerini devirdi. kollarını birbirine bağladı, arkasındaki duvara yaslandı. baygın bakışlarını yüzüme çıkararak "tamam o zaman." dedi "bu koridorda dikiliriz biz de."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
primadonna | taekook
Fanfictioniç çekişlerimi bastırmaya çalışıyorum çünkü sana ne zaman baksam kendimi liseli gibi hissediyorum text + düzyazı