1.Bölüm

448 8 3
                                    

           Üçü birden bilgisayarın başına toplanmış,Neslişah'ın sınav sonucunu bekliyorlardı. 

 Büşra ve Hazal bir yıldır Neslişah'ın da Ankara da bir üniversite kazanması için sabah akşam dua ediyorlardı, bu sayede liseden beri hayallerini kurdukları üniversite hayatları gerçeğe dönüşebilecek, aynı evde yaşayabileceklerdi. Liseyi hazırlık sebebiyle beş yıl okuyan Neslişah kızlara "Ben gelmeden ev tutarsanız baktığım falları helal etmem! O çok korktuğunuz cinler musallat oluverir" diyerek tehditler savurmasının üstünden tam 365 gün geçmişti.

    Yaklaşık 1 saattir bilgisayarın başındaydılar ama yoğunluktan site çöktüğü için; Neslişah bilgisayarı camdan atmaya çalışıyor, Hazal ortamı yumuşatmak için espri yapıyor (!) ama başarılı olamadığı gibi her seferinde Büşra'dan bir yumruk daha yiyordu.

 "Ben seni yapan şirketin anasının amına mum dikecem, aç artık lan şu siteyi!" diye gürleyen Neslişah son kez F5'e bastığında bilgisayar ellerinin arasından kayarak düştü..Bunun üzerine Hazal "Al kırdın,kırdın" nidalarıyla ortada dönerken, Neslişah'ın suratı sanki salça kutusundan dondurma çıkmış gibiydi. Büşra ise bilgisayarın parçalarını söylenerek topluyordu. 

Neslişah beş dakika boyunca yerinden kıpırdamadan pencereden dışarıya bakmıştı. Hazal transa geçmiş Neslişah'ı kafasına vurarak hayata döndürüp "Mal mal bakmasana dışarda bok mu var ?! " diyerek sakince (!) uyarınca, Neslişah Katil Bebek filminden fırlamış Chucky gibi kafasını 360 derece çevirerek şöyle dedi... "Kazanmışım yaaa kazanmışııımmmmm fuaaaa" diyerek Hazal'ın üstüne atlayınca, adeta bir belgesel sahnesine tanık olan Büşra "Hayvan gibi şii yapıyonuz ya kalkın da düzgünce sarılalım!" diyip kızları yakalarından tutup kedi gibi yerden kaldırdı.

 Üçü arasında insani olmayan kucaklaşmadan sonra içeri Ülya Hanım girdi, kızlar kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki çarpan kapıyı bile duymadılar. "Ne oldu, ne oldu? Açıklandı mı kıııızzz" diye uykulu gözler ve havaya kalkmış saçları ile birlikte sorunca başta kızlar kendilerini tutamayıp güldüler sonrasında da Ülya Hanım'ı aralarına alıp zıplamaya devam ettiler. Havlayarak içeri giren Lucky ise kuyruk sallayarak dört zıplayan varlığın arasında dolanıp aklınca onlara eşlik ediyordu. 

 1 AY SONRA..

 -Neslişah 

          Ankara'ya geleli sadece 3 gün oldu. 3 gündür biriktirdiğimiz parayı harcamamak için otel demeye bin şahit isteyen bir yerde kalıyorduk kızlarla.

 Sonunda bugün ailelerimiz geldi... Biz onlar gelmeden internetten bulupta tuttuğumuz evi kiralamış kaporasını çoktan ev sahibinin eline saymıştık bile. Sonunda bugün, yıllardır hayalini kurduğumuz evi boyamaya, yerleştirmeye gelmişti sıra. Bundan 2 ay öncesinde kızlarla sadece telefon ile görüşüyorken şimdi aynı evde yaşayacağız.

     Kırık dökük yük kamyonun arkasından eşyaları taşımaktan kutular artık Büşra ve benim göğüs kafesimizde kendilerine yer edinmişlerdi. Hazal'da yukarı da aileler ile birlikte boya yapıyordu. Şanslı piç. 

   Yukarıya çıkınca ilk Büşra'nın odasına eşyaları koyduk, koymaz olaydık. Tiner Hazal'ın kafasına öyle bir vurmuş ki bizi ilk gördüğünde, "Hadi John Lennon gençler!" diyerek evimizin içine uğursuzluk getireceğini düşündüğüm bu ilk espriyi patlattı. İğrenç misin kızım sen? Büşra'nın daha fazla dayanamayıp kendini karton kutuların üstüne atışından sonra Hazal ortamı gülerek terk etti. Hazal'ın arkasından "Bu neydi la?" bakışlarımı çekebildikten sonra, Büşra'yı incecik kolundan tutup merdivenlere sürükledim. 

      Tekrar kamyonun yanına geldiğimizde Büşra kamyona canlı bombaymış gibi yaklaşıp "Kim getirdi lan bu kadar eşyayı? Kesin Hazal getirdi! İnsin o taşısın!" diyip kaldırımın kenarına lise önü bekleyen kekolar gibi oturdu ve elinin tersiyle alnını sildi. Değil Büşra'nın kamyonu bekleyen abileri, yoldan geçen teyzeler, yakışıklı çocuklar, Allah'ın özene bezene yarattığı tüm varlıklar bize bakmaya başladı. Bakışlara beş dakika daha tahammül edemeyen ben elime geçen ilk kutuyu kucakladım ve Büşra'nın önünden sanki o yokmuş gibi geçip apartmanın önüne geldim.

      Allahım nasıl sinir! Kapıyı yine kapatmışlar! Tam ben zile basacakken kapı birden açıldı ve Tanrı Zeus'un ikiz kardeşi olduğu düşündüğüm bir varlık ile karşılaştım. Çocuk bana sinsi sinsi (seksi seksi) gülümseyerek "Siz yeni taşınanlarsınız sanırım, yardım etmemi ister misiniz?" diye sordu. O an ki şaşkınlıkla "Yok... Ha..Hayır. Teşekkürler" diyerek kekeledim. Çocuk bana doğru bir adım atarak "Yok hadi ver şunu halin kalmamış zaten" diyerek kutuyu elimden çekip aldığında apartman kapısındaki camdan üzerime baktım.Dağılmış saçlar,kıpkırmızı ve nefes nefese bir surat,haklıydı. Çocuk arkasını döndüken yaklaşık iki dakika kadar şaşkınlıkla sadece dikilmiş olacağım ki Büşra arkadan gelip, "Neye bakıyorsun kızım sen? Gitsene, al kutuyu" diyip omzuma vurarak yanımdan geçip gitti. Ne zaman girdi ne zaman çıktı la bu kız? Algılarımı açan Büşra'nın ardından bir hışımla çocuğun henüz fazla ilerlememiş olduğunu görüp merdivene koştum ve çocuğun omzunu tuttup çekiverdim ancak nasıl bir çektiysem ben...

 Kutu bir anda çocuğun elinden kayıverdi... İkimiz birden kutuyu tutmaya çalışırken bantlardan biri fırladı ve kutunun dibi açıldı. Peki, o kutunun içinde ne mi vardı? Ki hem çocuğun hemde benim elimde kalıverdiler... 

 Benim dantelli geceliklerim,sütyenlerim,külotlarım...

 Ben öyle bir donmuş olacağım ki, en son kendime geldiğimde Büşra "Olamaz!" diyerek merdivenlerde tazı gibi koşuyordu. Ve çocuk hala benim siyah dantelli geceliğimi tutup incelemekle meşguldu. Çocuğun elinden geceliği tutup aldım ve apartmanın çıkışına doğru koştum. Not: Sokağa elinde dantelli gecelikle çıkmak güzel bir fikir değil.

 Sokağın ortasında dikilmiş sinirden ağlamaya başlamışken omuzumda bir el hissedip arkama döndüm. Kafamı kaldırmaktan aciz ben en sonunda tutan kişiye bakmayı akıl ettiğimde karşımda az önceki çocuğu gördüm ve geceliği elimde sıkarak arkama aldım. "Ben... ben... çok özür dilerim" diye kekeleyip gitmeye çalıştığımda, Zeusun ikiz kardeşi bana eğilip şöyle dedi "Ben Kerem... Sadece bunu söyleyecektim. Önemli değil bu arada" diyip, kedi gülüşünü bana yollayıp yanımdan geçip gitti. Ben olduğum yerde sayarken en sonunda Büşra elinde az önceki kutuyla gelip, "Neslişah sen nerenin gerizekalısısın? Donlarını neden yolun ortasında bırakıyorsun!" diye isyan ettikten sonra aklıma geldi ki arkamı dönüp, "Be.. Bende Neslişah" diye çocuğun gittiği yöne doğru bağırdım. Çocuk bir dakikalığına durup arkasını döndüğünde 32 dişi ile gülüyordu, "Zaten kolinin üstünde okumuştum" ... 

Sonra Neslişah şok, Büşra vefad, Hazal tinerli... 

Düşlerimizdeki HayatHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin