-Hazal
Allahım bu nasıl rahatsızlık! Bu nasıl uykusuzluk! Yansın bu dünya, bitsin bu rüyaaa. Dün gece muhteşem yön uzmanı Büşra, güya "Uyku tutmadığı için" motorunu alıp gitmiş sonra da sabahın 05.00'inde "Ben kayboldum yia" diye aradığı için o kör saatte uyanıp yaklaşık 1 saat araba ile Büşrayı aramış eve gelince de zaten rahatsız olan yer yatağında sabaha kadar üç kız dönüp durmuştuk.
Şu an saat 10.00, eşyaları yerleştirmeyi bitirdik. Salondaki koltukta üçümüzde ruh gibi oturup, henüz elektrik bile bağlanmamış televizyonu hayran hayran seyrediyoruz. Sonra tabi ben dayanamayıp... "Ooo kızlar çok heycanlı ya. Baksanıza Turabi nasıl düştü. Ha Neslişah!" diyip, Nesli'nin omzuna vurduktan sonra, kız resmen ortadaki masayla Fransız öpücüğü yaptı. Ve ardından bunu gören Büşra avını son anda tutmuş çita gibi Nesli'yi bulunduğu yerden kaldırdı, iki kızında ayağa kalkmasıyla zavallı ben bu iki vahşi kızın hazin saldırısına uğradım. Mükemmel smackdown showundan sonra üçümüzde koltuklara yığılıp, yattık. Aramızdaki sessizliği bozan şey ise benim karnımdan adeta senfonik seslerin yükselmesi oldu. "Açıığğmm" diye haykırdım. Büşra kıymetlisini kaldırıp yumruklarını sıkarak "Hadi alışverişe!" dedi. Ben bu kızı anlamıyorum, hangi varlık ev alışverişi yapmaktan zevk alır ki? Beni zorla yattığım yerden kaldırıp Nesli'ye dönerek "Hadi Nes" dedi. Nesli "Ben gelmem abi ya şimdi yine çocukla karşılaşırım felan, donlarım hakkında yeni bir muhabbete girmek istemiyorum." dedi. Bizde Büşra'yla evin arka caddesindeki markete doğru yol aldık.
Market arabamızla ilerlerken Büşra gerekli olan malzemeleri arabaya koyuyordu. Bende hiç yerimde durur muyum? Çocuk gibi arabayı hızlandırıp bir ayağımı arabaya koyup aklımca uçmaya kalktım. Sonucunda ise kendimi yerde buldum. Bileğimi burkmuştum. Hah! Bir bu eksikti. Tam yerden kalkacaktım ki omzumda bir el hissetmemle elin sahibine bakmam bir oldu. Aman Allahım! B-bu karşımda duran varlık insan mı? Yoksa rüya mı görüyorum? Rüyaysa lütfen uyanmayayım.
"İyi misiniz?"
"İ-iyiyim." Tam ayağa kalkıyordum ki bileğimin sancısıyla tekrar yere oturdum."Ah, bileğim" deyip bileğimi ovmaya başladım. "Sanırım bileğinizi burkmuşsunuz." O sırada Büşra telaşla bize doğru geliyordu.
"Hazaal iyi misin? Bir yerine bir şey oldu mu? Senin derdin ne, ne yapmaya çalışıyordun gerizekalı?"
"Sakin ol, sadece biraz eğlenmek istemiştim ama dengemi kaybedip düştüm ve bileğimi burktum. Önemli bir şey yok. İyiyim ben."
Yine ayağa kalkmaya çalışırken düştüm. "İyi misin? Allah aşkına şu haline bak. Daha ayağa bile kalkamıyorsun." diye sitemlerini sundu yine Büşra. Herkes başımıza toplanmaya başlamıştı. Bok var ne bakıyorsunuz? Düştük işte.
"İsterseniz sizi hastaneye götürebilirim, bileğiniz kötü gözüküyor." dedi insan demeye bin şahit olan çocuk.
"Biz gidebiliriz." dedi Büşra. Beni yerden kaldırmaya çalıştı ama sonuç sıfır. "Ne yedin kızım bu kadar? Çok ağırsın." diye sinirle fısıldadı kulağıma.
"Lütfen ben götüreyim sizi, arabam hemen kapının önünde." dedi yakışıklı çocuk. Büşra yine reddedecekken ben araya girip "Tamam" dedim. Çocuk bir kolunu sırtıma diğer kolunu bacaklarımın altına koyup beni kaldırdı. Oluşan kalabalığı yarıp arabaya geldik. Beni arka koltuğa yatırdı yanıma da Büşra oturdu. Ön koltuğa yakışıklı çocuğun, yeni fark ettiğim arkadaşı oturdu. O da hiç fena sayılmazdı. Kısa sürede hastaneye geldik. Bileğimde pek önemli bir şey yokmuş. Sadece birkaç gün sargılı kalacakmış.
"Çok teşekkür ederim" dedim çocuğa. Yeni fark ettim gözleri o kadar güzel ki. Işıl ışıl parlıyordu. Çok koyu kahverengiydi. Saçları hafif dağınıktı. Çok çok yakışıklıydı.
"Ne demek, bu arada ben Arda, bu da arkadaşım Sinan." diyerek arkadaşını gösterdi.
"Memnun oldum" dedim ve çocuk bana tokalaşmak için elini uzattı. OMG! Çocuk.bana.elini.uzattı.elini. Bende hemen elini sıktım. Çok yumuşak bir eli vardı.
"Bu da benim arkadaşım Büşra" dedim Büşra'yı göstererek. Bana göre oldukça durumdan rahatsız gözüküyordu. Hemen eve gitmek ister gibi bir hali vardı. "Memnun oldum" dedi soğuk bir tavırla. Çocuklar tebessüm etmekle yetindi.
"Sanırım burada yapılacak bir şey kalmadı, sizi evinize bırakayım." Dedi Arda. Bende başımı sallayarak "Olur" dedim. Yaklaşık yarım saat sonra evin önündeydik.
"Bende tam karşı apartmanda oturuyorum, sanırım sık sık görüşeceğiz" deyip hafifçe güldü. İçimdeki Mahmut Tuncer harekete geçip halay çekmeye başladı. Hemen eve çıkıp kendimi oradan oraya atmalıydım.
Arabadan indik. "Tekrar teşekkür ederim, Arda." dedim masumca gülerek, aslında biraz da utanıyordum çünkü çocuğa rezil olmuştum. Hayır Hazal düşünme, telafi edeceksin bunu.
"Önemli değil, bundan sonra daha dikkatli ol." deyip göz kırptı. Allahım yerim ben seni yaa.
"Görüşürüz."
"Görüşürüz"
Büşra'dan destek alarak apartmana yöneldim. Eve girdiğimizde Nesli koşarak yanıma gelip "Kankaa noldu sana iyi misin?" dedi. Büşra araya girip "Marketteki arabayla kayarak düştü mal." deyip,umursamazca konuşmasına devam etti. "Ve bir çocuğa rezil oldu." diye ekledi. Gözlerimi devirdim.
"Nes ama çocuk çok yakışıklıydı, beni hastaneye götürdü. Sence de çok centilmen değil mi?" dedim. Büşra araya girdi "Başka biri de olsaydı götürürdü,niye her şeyi üzerine alınmak zorundasın?" diyerek yine beni sinir etmeyi başarmıştı. Allah aşkına siz markette düşüyorsunuz,bileğinizi burkuyorsunuz ve yardımınıza tonton amcalarla buruşuk teyzeler değil de ultra yakışıklı çocuk koşuyor. Bence normal(!)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Düşlerimizdeki Hayat
Teen FictionÜç yakın arkadaş krem rengi bir halının üzerinde oturmuş, gerçeğe dönüşeceğinden habersiz üniversite hayatlarının hayalini kuruyorlardı ki Hazal kendini yine belli ederek "Kanka duydunuz mu? Exo'nun en zengini Suho değil,Luhan'mış."dediğinde Neslişa...