Hikayeye başlamadan önce anlatmak istediklerim var.
Karesi Edremit'in kaderi derlerdi. Bu mavi ve yeşilin harmanlandığı, kekliklerin ötüştüğü bir yarkend. Zeytin ağaçlarının altında çalışan kadınların, çocukların ve kendini geçindirmeye adamış adamların memleketiydi burası. Keklikler uçuşurdu. Onların cıvıltısıyla bir bütün olurdu Edremit. Zeytinler olgunlaştımı Kasım-Aralık gibi toplanırdı çoluk çocuk. Analar toplanan zeytinleri taşla kırar kavanozlara basar erkeklerde ticaretini yapar geçimlerini sağlarlardı. Bazılarıda çobanlık yapardı. Bu çobanlar durumu olmadığından zeytin hasatçılığı yapamazdı daha doğrusu Şehremini onlara destur vermezdi.
...Şehremini-Belediye başkanı
Bu Şehremini geldimi Güre köyünden çıt çıkmazdı. Herkes evlerine veya kapalı alanlara kaçardı. Adam sert duruşlu, heybetli ve acımasızdı. Keklik katili derlerdi ona. Adamın rahatsızlığı var derlerdi. Kekliklerin sesini duydumu birşeyler olurdu. Bulduğu yerde ya zehirlerdi ya ümüğünü sıkardı günahsız canlının. Bir oğlu vardı bu Şehreminin. Babasına göre yumuşak kalpli biriydi yani söylenenlere göre. Güre köyüne sık sık gelirlerdi baba-oğul. Gizliden gizliye çobana, zeytin hasatçısına sikke verirdi. Han geldimi köye, çocuklar yanına koşar, çolukla çocukla oyun oynardı.
Babası yaklaştırmazdı o çocuklara oğlunu. Kimseyle konuşamazdı evde yanlızda duramazdı. Yanında bir koruma beklerdi dursa bile.
......
Bir çoban vardı babasını şehit etmişlerdi askeriye görevindeyken. Babası okutmaya gayret gösterirdi oğlu Minho'yu. Bazıları derdi çoban zekidir çoban güçlüdür kuvvetlidir atlatır babasının vefatını. Gerçektende öyle olmuştu. Çoban atlatmıştı babasının vefatını kolayca. İçinde bir burukluk kalmıştı tabiki. Çoban okuyamamıştı durumu yoktu. Küçük yaşlarda öteberi satardı. Yaş aldıkça güçlenip kuvvetlendiği zamanda çoban olmuştu. Babasından öğrendiği kadarıyla. Sabah güneşin doğuşuyla horozların sesiyle uyanır goyunlarını geçilerini güderdi. Zeytin hasatçılarını ziyarete giderdi. Onlarda iki kavanoz zeytin verirdi. Çobanda hasta annesinin ve okutmaya çalıştığı kardeşinin geçimini sağlamaya çalışırdı. Yemek olarak ekmek arasına en fazla iki zeytin koyarak yerlerdi hasatçıların verdiğinden. Buranın tek zengini Şehreminiydi. Onun dışındakiler garibti.
...Çoban Şehreminin oğluna çocukluğundan sevdalanmış derler Güre köylüleri. Yıllarcada sevdasının peşinden koşmuş bu çoban. İmkansıza gönlünü vermiş kısaca...
Çobanın İki Kekliği vardı iki omuzunda taşırdı onları. Çobana alışıktı keklikler. Hiç gitmezlerdi bir yere arada uçar şu içmeye giderler tekrardan çobanın yanına dönerlerdi.
Şehreminin eski eşi yani Han'ın anneside genç güzel bir kadındı. Herkesin tekrar dönüp bakacağı bir kadın. Şehreminin baskısından kurtulmak için boşanmıştı eşinden. Şehreminide eşinden intikam almak için yıllarca onu arayıp dururdu. Han'da annesini yıllardır göremiyordu.
Annesi yazma oyası yapardı. Onu satıp çobanlara satması için verirdi...Sevdalıların köyü - Güre köyü
~