I

92 24 222
                                    

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Kasım ayı gelmişti. Zeybek oyunlarının oynandığı, zeytinlerin olgunlaşıp yeşerdiği ay. Çobanlar, askerler oynardı Güre köyünde. Kekliklerin cıvıltısıyla, çocukların coşkusuyla, annelerin ve diğer tüm kadınların sohbeti, muhabbetiyle renklenirdi değerliydi Güre köyü için. Güre köyünde oynanan Zeybeğe Harmandalı derlerdi. Zeybek, halkı koruyan cesur bir adamı temsil eder. Zeybek oynayan dansçılar, kollarını omuz hizasında, elleri başıyla aynı hizada olacak şekilde iki yana doğru açar ve bazı oyunlarda kollarını dirseklerden hafifçe kırar. Büyük adımlar atarak ağır ağır hareket eder. Ara sıra yere doğru eğilip bir dizini yere dokundurur. Ayrıca zeybeklerin, başlarına bağladıkları oyalı yazma ve işli bir takım aksesuarlar bulunurdu. Bunlar zeytin ve zeytin ağaçlarını temsil ederdi. Edremit'in merkezinde bu yazmalara üzüm işlerlerler, üzüme basarak zeybek oynarlardı.

En iyide çobanlar oynardı Zeybek oyununu. Çoban Minho'yu beklerdi köylüler. O oynadımı zeybek, herkes ondan gözlerini ayırmazdı. Asker babasından öğrendi derler Zeybek oynamayı. Babası askerden önce tüm Zeybek oyunlarına katılırdı. Askerden gelecekti bugün babası. Kutlamalar vardı aynı zamanda asker geleceği ve zeytin mevsimi diye.

"Çoban Minho geliyor hazırlanın oyuna göylüler"

Ortada yer açılmıştı Zeybek dansçıları için. Bağlama, cura, divan sazı, tambura, kaval, dilli düdük, sipsi, kabak kemane, bendir, darbuka, kaşık, zil, çalgıları çalmaya başlamıştı. Askerler önden başlardı. Sırasıylada çobanlar gelirdi.

"Şehremini geliyor ahali! Şehremini geliyor! Herkes yerini alsın"

Köy ahalisi Şehremini geldimi telaşa kapılırdı. Zeybek oyuncuları oyuna devam ederdi. Eğer Şehremini beğenmezse oyunu, ayaklarında nasır tutana kadar Zeybek oynatır üstünede oğlu Han'a onlara sikke vermemesi için sıkılardı. Eğer beğenirse oyunu oğlu Çobanlara bir altın sikke, askerlere ise iki altın sikke verirdi.

Şehremini geldiğinde keklikler uçuşurdu başka yerlere gidi verirdi. Köy ahalisi de anlardı Şehreminin geldiğini. Şehremini ve oğlu geliyordu.

"Herkes işine odaklansın ey ahali."

"Ses çıkarmayın çocuklar Şehremini rahatsız olur"

Şehremini ve oğlu Zeybek oyununu izliyorlardı. Han mavi oyalı yazmasını beline bağlamış rüzgarın hafif esintisiyle dalgalanıyordu. Çocuklar gizliden gizliye Han'a göz kırpıyordu. Han'da onlara gülümsüyordu. Çocuklar yanına gitmek için can atsada bu pek mümkün değildi Şehremini varken. "Kes müziği"
dedi Şehremini. Müziği kesmişlerdi... Sessizlik oluşmuştu. Kimse sesini çıkarmıyordu. Askerler ve çobanlarda bırakmıştı oyunu hazır ola geçmişlerdi.
Zeybek oyunu özel bir durum olmadıkça kesilmezdi. Ahali merakla bekliyordu ne olduğunu. O sırada Çoban ve Han göz göze gelmişlerdi. Küçüklüklerinden beri arkadaşlardı ama beraber oyun bile oynayamamışlardı. Çoban Minho sevdalıydı Şehremini oğluna. Han bunu bilmezdi.
...

Ahali kaskatı kesilmişti korkudan. Kadınlar devam ediyordu zeytin kırmaya. O taşın sesiyle Şehremini, "Kesin şunu" diyerek bağırdı. Sesi boş arazide yankılanmıştı Şehreminin. Han'da irkilmişti yanında. Çok acımasızdı asla kimseyi sevmezdi kendinden başka oğlunu bile...
"Çoban Minho dinle" dedi. Herkesin bakışı Çoban Minho'ya çevrildi. Garib çobanda korkuyordu. "Baban bugün şehit edildi" Çok zordu bu onun için. Başta acıyı hissedememişti çoban. "Baban'ın cenazesi yarın buraya getirelecek". Çoban bekliyordu dört gözle asker babasını... Çoban bir anlık şokla tepkisiz kalmıştı. İçinde kopan fırtınalardan kimsenin haberi yoktu.
Han'da üzülmüştü Çoban'ın bu haline. Ona endişeli gözlerle bakıyordu. Çoban ağır ağır adımlarla Şehreminiye yaklaştı. Titreyen sesiyle, "Babam ne zaman gelecek" dedi. Herkesin yüreği sızlamıştı. Çoban kabullenememişti babasının vefatını. "Baban öldü diyorum anlamıyor musun çoban!" diye sesini yükseltti Şehremini. "Baba bağırma lütfen" dedi Han. "Seni ilgilendirmez kes sesini" diyerekten oğlunu iteklemişti... "Babama kim yaptı bu acımasızlığı" Çoban'ın gözlerinden yaş süzülüyordu. Çoban yere oturmuştu dizlerinin üzerine. Han'da çoban arkadaşına teselli vermek için çömelmişti önünde. "Çoban evet çok zor bi-" derken Babası sözünü kesmişti oğlunun. "Şehremini çocukları eğilmez kalk ahlâksız!" Han kalkmıştı özür dileyerek. "Bir çobanın önünde eğilmeye nasıl cüret edersin?!" sesi yankılanıyordu. Köylüler korkmuştu haliyle.

İki KeklikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin