...
"Han gidemezsin" demişti Çoban'ın eli, Şehremini oğlunun omuzundayken. Birden irkilmişti elini hissettiğinde. Dönüp bakmıştı arkasına bir süre hiçbirşey söylemeden bakmıştı Çoban'ın gözlerine. "Minho bırak beni" demişti. Omzundan Minho'nun elini çekmişti Han. "Han bı dur yeter." Diye kolundan tutmuştu. "Sanane Minho bırak annemin yanına gideceğim." diye bağırmıştı Çoban'a. "Han Şehremini öğrenirse seni yaşatmaz saçmalama gitme diyorum." "Gidicem tamammı? Sende karışamassın buna!" diye hızlı adımlarla yürümeye başlamıştı Han. Çobanda arkasından geliyordu. "Şehremini oğlu dur dedim sana!" "Peşimden gelme Çoban!" diye bağırmıştı Han. Minho adımlarını dahada hızlandırıp Han'a yaklaştığında kolundan tutup sertçe kendine çevirmişti. "Minho ne yapıyorsun?!" "Sana gitme diyorum!" "Seni ilgilendirmez diyorum bende." "Şehremini oğlu yaptığın tehlikeli." dediğinde Han oflamıştı. "Biliyorum Minho. Ama anneme bir kez olsun sarılmak istedim. Çok birşey istemedim ki ben." dediğin gözleri dolmuştu Şehremini oğlunun. "Bende babama bir kez olsun sarılmak isterdim ama olmuyor Han." "Lütfen bırak gideyim."
Gözlerinden yaş süzülüyordu. Ağlayınca kızarıyordu gözleri..."Han seni gonağa bırakacağım." "Hayır olmaz. Asla gitmeyeceğim o konağa." "Gideceksin Han. Korumalara bu kadar güveniyormusun gerçekten? Şehreminiye herşeyi söyleyebilirler. Kendini ateşe atıyorsun yapma." "Çoban sen bari anla beni." "Han seni anlıyorum ama yapacak birşey yok. Anla şunu artık." diye bağırmıştı Han'ın yüzüne karşı. Gözyaşlarını mavi yazmasına silmişti Han. "Lütfen git gonağa bak anlıyorum seni Han ama göylüler herşeyi söyleyi veriyor. Şehreminin kulağına gider. "Minho ben konakta yaşamak istemiyorum. Ruhum daralıyor. Nefes alamıyorum. O kasvetli duvarlar. Siyah eşyalar. O tablolar üstüme geliyor. Hergün odama izinsiz giren korumaların bana yaptığı şeyler..." "Ne yapıyorlar Han sana?!" "Babam emrediyor işkence yapıyorlar. Acımıyorlar." Çoban endişeli gözlerle Han'a bakıyordu. Elinden hiçbirşey gelmiyordu. Gelse sevdiği için herşeyi yapardı. "Han elimden birşey gelmiyor keşke gelse. Benimde yapacağım hiçbirşey yok çok üzgünüm." "Senin yapabileceğin birşey yok zaten Minho özür dileme." Demişti Han. Çobana el sallayıp konağın yolunu tutmuştu. "Görüşürüz Şehremini oğlu..."
~
Potgoritsa /Karadağ/•
Şehreminim işte yemeğiniz. demişti Alexander Matija. "Teşekkür ederim." diye yemeğe başlamıştı Şehremini. "Buraya gelmeniz benim için büyük bir hediyeydi." "Beni ağırladığınız için ben teşekkür ederim Bay Alexander Matija." Demişti Şehremini. "Buyrun yemeğinizi yiyin." Demişti Alexander Matija. Bir süre sessizlik oluşmuş, sadece çatal ve bıçak sesleri çıkıyordu. Kocaman uzunlamasına iyi hazırlanmış masada sadece Şehremini ve Alexander Matija vardı. Herşey altın renginde, iyi işlenmiş ve ağır duruyordu. Alexander Matija Karadağ'ın Potgoritsa Belediye Başkanıydı. Oldukça zengindi. Şehreminiyle yakın arkadaşlardı. Yıllardan beridir sürüyordu dostlukları. "Askerin cenazesi yapıldı mı?" demişti Alexander Matija. "Yapıldı yapıldı. Cehennemine girdi işte hain herif." derken dişlerini sıkmıştı Şehremini. "Gebersin şerefsiz." Demişti Alexander Matija. "Adalet her zaman yerini bulur Şehremini. Kimse yaşattığını çekmeden ölmeyecek!" bağırmıştı Alexander Matija. "Benim oğlumu öldürdü pislik herif!" Demişti Şehremini...
...
1 yıl önce
"O askeri bulup idam edeceksiniz. Anlaşıldımı!" "Anlaşıldı başkanım." "Ben bu örgütü niye kurdum?!" "İntikam için Başkanım." Hafiften gülmüştü Alexander Matija. Ağır ağır siyah ayakkabısının kısa topuğu yürüdükçe gerici bir ses çıkarıyordu. "Aferin öğreniyorsunuz. Edremite gidiyorsunuz şimdi. Hemen öldürmeyin bana oralardan güzel görüntülerde getirin zamanı gelecek. Her şeyin bir zamanı var öyle değilmi?" dediğinde camın önünde duran mumu üfleyip söndürmüştü. Bir zarf almıştı çekmeceden. Çok fazla tozluydu heryer ama ağır duruşlu bir yapısı vardı eşyaların. Oldukça karanlık ve kasvetliydi. Zarfa mum damlatıp baskı yapmıştı kapatmak için sonra örgüt üyelerinden birine vermişti. "Bunuda Şehreminiye verin. Gidebilirsiniz." "Emredersiniz Başkanım." Dediklerinde hepsi tekli sıraya geçmiş kapıdan çıkmışlardı. Alexander Matija sandalyesine oturup derin bir nefes almıştı. Dudağının kenarına piposunu almış yakmıştı. İlk dumanı dışarı çektiğinde çekmeceden bir dosya çıkarmıştı. Burada genellikle aradığı insanların fotoğrafı, doğduğu gün, ailesi ve birçok hakkında bilgi bulunuyordu. Onu açtığında biraz göz gezdirmişti. 19. Sayfaya geldiğinde "Lee Minho..." demişti. O sırada piposunu masaya bırakmıştı. "Çoban Lee Minho. Edremit Güre köyünde yaşıyor..."