23 Aralık

34 3 8
                                    

Neler olmuş dün neler! Ben öldüm bittim eridim gittim.

Bugün de neler oldu. Offf nerden başlayacağım??

Dün rahatsızlandım baya. Hastaneye gittik. Ama öyle sarhoş gibi bir halim vardı ki Onur'un geldiğini bile fark etmedim. Ve tahminimce ben ölü gibi yatarken saçımı okşayan da Onur'du. Çünkü akşamın bilmem kaçıydı ve annemin Onur'a seslendiğini duymuştum. İlk hastaneye gittiğimizde Onur götürmüştü. Sonraki sefer de Onur götürmüş. Annem onlara çok minnettar olduğunu söylemiş, yemeğe davet etmişti. Karşılıklı ısrar edip durmuşlar. Annem diyor "Yemeğe gelin" onlar diyor "Ne gerek var, olur mu öyle şey?" Beni götürüp ilgilendiler diye annem teşekkür niyetine davet etmekte ısrarcı olunca onlar da kıramamış. Bugün de Onur geldi işte. En başından anlatayım en iyisi, heyecandan her şeyi birbirine geçirdim.

Sabah 9:30 falandı herhalde kalktığımda. 10'a geliyordu. Serumlar falan işe yaramış, çok iyi hissediyordum uyandığımda. Yağmurun altında kaldık diye benim bünyem kaldırmamış, hasta olmuştum. En azından doktor anneme üşüttüğümü söylemiş. Ben de o soğukta yağmur yememize bağlıyorum tabi hastalanmamı.

Mutfağa girdiğimde annem masaya kahvaltılık hazırlıyordu. Masadaki sandalyelerden birini çekip oturduktan sonra anneme günaydın dedim. Beni duyduğu gibi bana döndü. 

"Günaydın oğlum. Nasıl oldun?" derken yanımda bitmiş, elinin tersini alnıma koymuştu.

"Daha iyiyim." dedikten sonra gülümsedim.

"Yok yok, çok şükür ateşin falan kalmamış." dedi rahatlamış bir şekilde. Sonra kaşlarını çattı.

"Aklımı aldın Burak. Önce burnun, şimdi de üşütmen" dedi sinirle. Ardından ellerini beline koydu. Haklıydı. Önce burnumu kırmıştım resmen. Üstelik bir gün geçmeden de üşütüp hasta olmuştum.

"Ne bok var yağmurun dinmesini beklemiyorsunuz?!" dediğinde bakışlarımı kapıya çevirdim. Azar işitmek hoşuma gitmezdi çünkü.

"Yağmur atıştırıyordu biz çıktığımızda. Durağa giderken şiddetlendi." diye yanıtladım. Tek kaşı havada, inanmaz bir şekilde baktı.

"Aferin size."

"Bir dahakine şemsiye alırız anne, tamam büyütme bu kadar." dedim isyankar bir tonda. Burnundan bir nefes verip arkasını döndü. Masaya kahvaltılık koymaya devam etti.

Kahvaltı faslından sonra bir duş aldım. Hastaneden geldikten sonra üstümdekilerle yatmıştım ve sanki kıyafetler vücuduma yapışmıştı. Kıyafetlerimi giydikten sonra parfüm sıktım. Üzerime bir ceket atıp mutfağa gittim.

"Anne ben komşuya kadar gidiyorum. Geç kalmam." dediğimde bana dönmeden elini kaldırıp git anlamında salladı.

"Tamam" dedi. Evden çıkıp biraz yürüdüm. Karşımızdaydı evleri zaten. Kapıya vardım. Zili çalmak için elimi kaldırdığımda kapının aralık olduğunu gördüm.

"Hoş geldin oğlum" diyen ve arkamda beliren Onur'un annesiyle bir an irkildim. Saçını topuz yapmış, baş ortüsünü bağlamıştı kafasının üzerinde. Oldukça tatlı bir kadındı.

"A- Merhaba. Günaydın teyzecim."

"Günaydın. Geçmiş olsun. Nasıl oldun?" diye sordu ilgili bir tonda. Kapı eşiğinde duruyorduk. Elinde saksılar vardı. Belli ki bahçedeydi ve ben fark etmemiştim.

"Sağol teyzecim, daha iyiyim. Sizleri sormalı."

"İyiyim oğlum sağolasın." dedi gülümserken.

Bir Eşcinselin GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin