20 Aralık

61 10 14
                                    

Dün akşam anneme kek yapmasına yardımcı olmuştum. Yeni taşınan komşumuza gidecektik. Fakat babam işten oldukça yorgun dönmüştü. Üstüne üstlük benim burnumun malum halini görünce endişelenmiş, bir o kadar da sinirlenmişti. Hastaneye gittik, neyse ki ufak bir pansuman yaptılar ve ciddi bir şey olmadığını söylediler. Döndükten sonra da saat geç olduğu için evde kaldık. 

Bugün de gözlerimi annemin sesiyle açtım. Beni çağırıyordu salondan. Hatta sesi gittikçe yaklaşıyordu. Yatağımda doğrulup etrafa baktım. Gözlerimi ovuşturdum. Elim burnuma kaydı. Hala ağrıyor gibiydi. Yoksa dün gerçekten burnumu mu kırmıştık fark etmeden? Oflayıp ayaklandımAnnemin sesi kesilmiş, ayak sesleri de uzaklaşmıştı.

"Efendim anne?" diye yanıtladım odamdan ayrılırken. Kapıyı açtığım gibi olduğum yerde donup kaldım. Kapının önünde elini kapıyı çalmak için kaldırmış bir şekilde duran Onur'u görünce gözlerim büyüdü. Daha önce neden fark etmedim bilmiyorum ama Onur bana dev adam gibi gelmişti tam o an. Boyu gerçekten uzundu. Fakat konumuz bu değil! Odama neden geliyordu? Burada ne işi vardı? Üstelik sabahın bu saatinde!

"Günaydın." deyip gülümsedi. Elini ensesine götürdü çekingen bir tavırla.

"Aslında sen uyanana kadar oturma odasında bekleyecektim fakat annen uyandırmam konusunda ısrar etti. 'Hiç olmazsa kapıyı çal. Uyanır o' dedi." sonra elini ensesinden indirip bana baktı. 

"Kusura bakmayasın." dedi mahcup bir şekilde. Kafamı iki yana salladım hızlıca.

"Yok. Hayır sorun değil." biraz paniklemiştim. Alnıma düşen dağınık saçlarımı elimle çekip geriye attım. Yeni uyanmış, şaşkın bir halde yakalanmıştım kendisine. Yerin dibine girseydim daha iyiydi o an.

"Sen istersen oturma odasına geç. Ben.. ııı... üzerimi değiştirip geleyim." Konuşurken kalbimin nasıl hızlandığını söylememe gerek yok herhalde. Bana gülümseyip kafasıyla onayladıktan sonra yavaş adımlarla oturma odasına yürüdü. Kapıyı arkamdan kapatıp ellerimi saçlarıma götürdüm. Lanet olsun ki çok utanmıştım. Beni bu halde görmesi isteyeceğim en son şey olabilirdi.

Hızla gardırobuma doğru yöneldim. Dolap kapağındaki aynadan kendi yansımamı görünce utancımdan ağlayacak gibi oldum. Saçlarım darmadağındı. Hiç iyi görünmüyordum. Dolabımdan giyecek bir şeyler ararken kapım açıldı. Anında kafamı o yöne çevirdim. Annem kapı eşiğinde duruyordu. 

"Uyandın mı sonunda?" derken gülümsüyordu. Kafamı salladım. 

"Şu üstündekileri değiştirip gel. Karşı komşunun oğlu geldi. Seni bekliyor yarım saattir." 

"Tamam geliyorum."

Birkaç dakika içinde kıyafetlerimi değiştirmiş, saçımı düzeltmiş bir halde oturma odasındaydım. Onur da koltukta oturmuş, etrafı inceliyordu. 

"Bir şeyler yemez misin oğlum? Kahvaltı hazırlıyordum ben de." ilgili bir sesle Onur'a teklifte bulunan anneme baktım. Ardından Onur'a  çevirdim bakışlarımı.

"Bu düşünceli teklifinizden ötürü teşekkür ederim. Fakat kahvaltımı henüz ettim. Bu nedenle aç hissetmiyorum. Burada bulunmam, sizlerin içiniz rahat bir şekilde kahvaltı etmenize mani olacak ise müsaadenizi isterim." Gülümseyerek söylediği şeyler karşısında annem tek kaşını kaldırmış bir ona bir bana bakıyordu. Annem 'bu çocuk ne diyor?' manasında kafasını sallayınca gülmeden edemedim.

Bir Eşcinselin GünlüğüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin